• büyüdüğünüzü ve bazı şeyler için artık geç kaldığınızı anladığınız yaşsa gerçek bir bunalım yaşatabilir. özellikle dört senedir okuduğunuz bölümden hiç zevk almadığınızı, olmak istediğiniz kişiyi o bölümü okuyarak olamayacağınızı anladıysanız ve yeni baştan bir şeylere başlamanın ne kadar zor ve hatta imkansız olduğunu gördüyseniz, ne yapacağınızı bilemezsiniz. hala bir çocuk gibi hissediyorsunuzdur ama artık bir çocuk olmadığınızı biliyorsunuzdur. en azından çevrenizdeki herkes bir olgunluk bekler sizden, aileniz artık kendi paranızı kazanacağınız, kendi yağınızda kavrulacağınız zamanın geldiği gelmesi gerektiği fikrindedir, siz de buna katılırsınız katılmasına ama ne yapacağınızı bile bilmiyorsunuzdur hayatın içinde olmanız gereklidir ama bunu nasıl yapacağınız hakkında en ufak bir fikriniz yoktur. özellikle çevrenizde size yol gösterecek birileri de yoksa iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir. hayatınızda bir şeyleri değiştirmeniz gerektiğini bilirsiniz bilmesine ama ne bir şeyleri değiştirmek için gerekli gücü bulabilirsiniz kendinizde ne de her şeyi oluruna bırakabilecek gücü. sürekli bir bırakıp gitme duygusu sarar bedeninizi, ama bırakıp gidemeyeceğinizi çok iyi bilirsiniz özellikle korkağın tekiyseniz bu daha da yorar sizi ve anlarsınız ki hayatınız boyunca ikilemler, bunalımlar yaşayacak mutsuz, huzursuz ve kimseye bir faydası dokunamayacak bir insan olacaksınızdır.
  • 25 yaş bunalımının yanında nal toplayacak bunalımdır.
  • sen bir de 27 yaş bunalımını gör.
  • oğlum, kızım, döverim sizi.
  • az önce tam 22 yaş bunalımının nasıl saçma, daha o genç yaşta olmaması gereken depresyon hali olduğunu yazacaktım ki, önce bakalım neler var diye okuyayım dedim.

    ve çok net hatırladım, 4 sene önce de sözlüğe girip okumuştum bunları. hatta daha sonra 23 yaş bunalımını okumuş, "vay ulan daha göreceğimiz var" demiştim. 22 yaşında olmak çok zordu hakkaten, vardı benim için böyle bir bunalım.

    ilk yazdığım cümledeki gibi 22 yaşında bunalıma girenlere "olm siz daha ne ki, phöh benim yaşıma gelin" muamelesi yapacaktım en son. görüldüğü gibi, ayan beyan. herşey yıllarla alakalı.

    4 yıl önce genç idim diyorsun. ama 4 yıl öncede "4 yıl önce genç idim" diyordun.

    4 yıl sonra 30 olunca da "ama 4 yıl önce hakkaten genç idim" diyeceksin.

    babama 22 yaşındayken bir ders vermek istedim. 59 yaşında hala sigara içiyordu. "baba 33 yaşında olmak nasıl bir şey" diye sordum. amacım ben 33 olduğumda onun 70 olacağı ve ben 33 yaşındayken onun hala yaşamasını, beraber olmamızı istediğimi anlatmaktı. oradan da konuyu frequency filmi tadında sigarayı bırakmaya bağlayacaktım.

    babam derin derin daldı, anlatmaya başladı. meğer ne güzelmiş 33 olmak. hatta 35, 37 olmak da güzelmiş. o 40 yaşındayken ben evin içinde 3 yaşındaymışım, 40 da güzelmiş.

    konuyu başka bir yere bağlamak isterken, bambaşka bir şey çıkarmıştım. tepeden bakınca her yaş, her yıl özleniyor. o günü yaşarken kıymetini bilmen gerekiyor. kıymetini bilsen de bilmesen de yıllar geçecek, madem öyle günü iyi yaşamalı.

    22 yaş bunalımında olanlara ve herhangi bir yaş bunalımında olanlara bülent ortaçgil'den zamana sıkışmış şarkısını tavsiye ederim.
  • 22 yaş bunalımı yoktur. 22 yaşında berbat bir ekonomiye sahip olan ülkede tüm enerjik ruh halinle sıkışmışlık hissi vardır.
  • bunu takip eden yıllarda her yıl daha fazla artarak bir bunalım seyri görülebilmektedir.
    welcome to the real world
  • 22 olsam da bunalsam.
  • aslı 25 yaş bunalımıdır. çünkü lise, üniversite sınavı, üniversite, kpss, sertifika programları, yabancı dil eğitimi, askerlik ve sonrasında gelen iş arama süreci son 10 yılda genç orta gelirli kesimi bunalıma sokmaktadır. gelecek kaygısı, var olan işsizlik, siyasi gerginlikler, yaşın ilerlemesi ile üstlenilen sorumluluklar, şehir hayatının yoğun temposu bu bunalımı birçok kişi de gözlemlenmesine yol açmaktadır. (tabi ki sosyal medya ve yanlış meslek seçimleri de bu sebepler arasında yer alıyor.)
  • yoo.

    bi süredir 22 yaşındayım, sabah baba gibi 2 sınavım var, karnım ağırıyor, dünyanın tüm yükü omuzlarimdaymis gibi hissediyorum, açım, kafam gereğinden az çalışıyor, uykum var, çevremdeki hiçbir insanda tam anlamıyla kendimi bulamıyorum, gelecek kaygısı taşıyorum, rüyalarımda hep okulu bıraktığımı görüp mutlu olduğum için 3 gündür uyumuyorum, annemi çok özledim, inandığım değerler adına hiçbir şey yapmadığım için çok huzursuzum, kitabımın üstüne ağda bandı yapışmış ve kitap açık sınavda hocaya ne dicem diye saatlerdir düşünüyorum, ankara soğuğunda gözlerimi açık tutabilmek için cam açık oturuyorum, hayata dair hiçbir umudum yok, son günlerde otobüste bana yer veren kişinin dışında hiç kimsenin gözlerinde samimiyet görmedim, okulumu uzatmamaya çalışırken ömrümü kısaltıyorum, arkadaşımın babası öldü...

    ama hala "yok böyle bi bunalım" arkadaşlar. biz iyiyiz. sadece biraz tedirginiz o kadar. onu da kronik ergenliğimize verin.

    nsd iyi geceler diler. sevgili günlük.
hesabın var mı? giriş yap