• ekim 1993

    minicik bir minübüs koltukları sökülmüş içinde televizyon (blaupunkt)-dedenin almanya 'dan getirdiği-,iki sedir ,yatak döşek ,selelere konmuş çamaşırlar,şoför ,dayım ,iki teyzem ,babam ,annem (karnında kardeşim sonradan öğrendim hamileymiş) ve ben.

    sarp dağlardan , çıplak vadilerden aşağısı uçurum ,gürül gürül nehirlerden geçiyoruz. yazısı silik bir tabela bingöl. tabelası olmayan bir köye varıyoruz hava kararmaya yakın. minübüsten iniyorum yabancı bir yer ve anlamadığım bir dil konuşuluyor ürkek meraklı gözlerle bakıyorum etrafa. meydandayız tek çatılı bir yapı yan tarafından lojmana ön kapıdan okula açılıyor. el birliği ile eşyalar taşınıyor. türkçe bilen çok az kişi var. siz pis kürtsünüz diyorum ali amca:" neden öyle diyorsun bak bizimde iki kulağımız bir ağzımız var." diyor kırık bir aksanla. nerden bilebilirim o zamanlar vahşilik yaptığım ali amcanın annemi ölmekten kurtaracağını bana haftalarca çocuğu gibi bakıp ilk benim karnımı doyurup yüksek yatakta beni uyutacağını.dayımlar bizi bırakıp dönüyorlar çekirdek ailemizle.

    ertesi gün okul yıkanıyor baştan aşağı babam akşam toplantı yapıyor herkes çocuğunu okula gönderecek. ah benim idealist babam nasılda heyecanlı bir o kadar panik.

    annem bayrağı yıkıyor ütülüyor ve direğe çekiliyor ay bayrak elle zil çalınıyor . irili ufaklı çocuklar toplanıyor kapıda .aklımdan çıkmayan bir detaydır çuvaldan yapılmış renkli iplerle motifler işlenmiş çantaları .okulda iki oda var biri sınıf biri müdür odası. net anımsıyorum annem tek tüpte su ısıtıp çamaşır yıkıyor müdür odasında . sınıfta üç grup sıra bir küçük dolap kara bir tahta var. babam eksikleri tespit edip şehre iniyor kar kış düşmeden zormuş sonra şehre inmek yollar kapanırmış.

    ufaktan bir düzen kuruyoruz ben de babamla her sabah uyanıp sınıfa gidiyorum . sınıf üç gruba bölünmüş üçlere ödev verip beşlere ders anlatıyor babam; dörtler matematik çözerken beşlere hayat bilgisi anlatıyor başka coğrafyalardan bahsediyor denizlerden ovalardan haklarımızdan aslında kandırmacadan ibaret olan dünya düzeninden. en büyük zevkimdi sıraların arasında dolaşıp silgi kalemle oynamak zili çalmak babam yapma dedikçe . zili çalıp dersi sabote ederken ilk tokadımı yiyip atılıyorum sınıftan.

    kara bir kış bastırıyor köyü tek kanalı gösteren televizyonumuz çalışmaz oluyor . suyumuzu erittiğimiz karla karşılıyoruz kapının önündeki oluk donuyor . okulun kapısındaki karı geç gelen erkek öğrencilerin yiğit olanları temizliyor.

    annem ah annem yirmili yaşlarında karnı gün be gün büyüyor karlar içinde sobanın kovasını silkeliyor anlattığına göre sobamızı hep amcalar yakarmış yenge hanım sana yazıktır günahtır diyerekten. akşamları babamla ders çalışıyor el becerisi olmayan eşi için tablolar hazırlıyor dosyaların kapağına resimler çiziyor. kimsenin uğramadığı yerde babam müfettiş korkusuyla eğitim aşkıyla her akşam plan yazıp hem müdür yerine hem öğretmen yerine imzasını atıyor. uzun kış gecelerinde her akşam bir davete gidiyoruz ufaktan mutfaklarına alıştık bile. sütümüz yogurdumuz eksik olmuyor. bir kap yemek gelene kadar soğusa bile mutlaka geliyor kapıya.

    annem hanım teyzelerle arasında bir dil geliştiriyor onlara benziyor gün geçtikçe beyaz yazmasını onlar gibi bağlayıp ağzını örtüyor evlenecek olanlar için ceyiz hazırlıyor onlarda bizim bilmediğimiz altı şiş örme çoraplar,iğne oyalaraı hediye ediyorlar ve annem kızımın çeyizine diye saklıyor hala sandığımda. elbiseler dikiyor kadınlara yazmalar işliyor kasnakta nakış yapıyor süt sağmaya gidiyor doğum yapanlara şerbet pişiyor.

    kış daha da bastırıyor yollar hepten kapalı telefon sadece altun teyzenin evinde var oda çalışmaz oluyor önceki hayatımızla bağlantı hepten kopuyor. son kez ile gidiyor babam hiç unutmuyorum annem babamın iç çamaşırına gizli cep dikiyor yolda baskın olursa diye canım annem mal canın yonğası diye düşünüyor demek ki ve şehirden kopuyoruz çuvalla şekerimizi çayımızı gıdamızı aldıktan sonra gerekli evrakları milli eğitime teslim ettikten sonra.

    aralık ayı...

    annemin doğumu geliyor teyzeler yapılacak bi şey yok bu doğumu biz yaptıramayız karın ölür diyorlar şehre inmesi gerek . babam çaresiz ali amca önderliğinde ahali eve geliyor hoca sen ister gel ister gelme biz yengeyi götürüyoruz annem kızağa bindiriliyor kıza ne olacak o bize siz de allaha emanet. beni alıp evlerine götürüyorlar babamın bıraktığı anahtarla bir kere evimizi açmadan bana bir hafta bakıyorlar ama ne bakma..

    ailem kardeşimle dönüyor yumuk yumuk kış çocuğu ailemiz büyüyor babam ikinci kez baba olurken annem daha da olgunlaşıp kocaman bir kadına dönüşüyor genç yaşında.ev mahşer yeri tebriğe geliyorlar sütlerle ,hediyelerle anneme kızları gibi bakıyorlar. hayat yeniden rutine dönüyor.

    köyde bir telaş bir kara haber" çatışmalar arttı"

    koruyucular birer ikişer dağlarda mevzileniyor.
    hoca bayrağı indir anlamasınlar burda sen varsın babam inat ölürüm de indirmem diyor.
    kapımız dışardan asma kilitle kilitleniyor her sabah biri acıyor ışıklar erken kapatılıyor elektirikli sobanın ışığı yetiyor her akşam helalleşip uyuyor annem ve babam ben anlam veremiyorum. bazı geceler gök aydınlanıyor sesler geliyor.

    ve bir gece ortalık karışıyor köye yaklaştıklarının haberini alıyoruz. annem dik babam suskun.odanın içindeki kara betondan dökme banyoya saklanıyoruz kardeşim annemin memesinde ben eteğine yapışmışım babam bize sarılıyor sesler arttıkça ve bir hıçkırık babam .

    benim yüzümden ben sizi getirdim buraya ..ağlama diyor annem şehit olursun ya siz diyor babam daha çok küçükler ağlama diyor annem ben varım yanındayım ölürsek de beraber kalırsak da. sabahı sabah ediyoruz ve püskürüyorlar . sabah kimse kimsenin yüzüne bakmıyor .

    iki bahar iki kış daha görüyoruz o köyde ve anılar biriktiriyoruz acı tatlı baya baya benziyoruz artık onlar gibiyiz sahi onlar kim biz kimdik. ve benim okul çağım geliyor şehre taşınma vakti meydanda bir traktör yüklemişiz iki parça eşyamızı sarılmalar ağlaşmalar hıçkırıklar şehre taşınıyoruz arkama bakıyorum bir okul ve pırıl pırıl insanlar ve bayrak hala direkte babam son bir nasihat veriyor okuma yapmayı ihmal etmeyin güzel çocuklarım. ve bende şimdi her yazılı kağıdının sonuna güzel çocuklarım diyorum öğrencilerime.

    yüreğimize koyup o insanları ağlayarak ayrılıyoruz o güzel köyden .
    ben bunları yazarken bir mesaj geliyor telefonuma " güzel kızım öğretmenler günün kutlu olsun "

    koca yürekli babam bir zaman bir arabada benim saçımın teline tek kıyamayan insan babamdır diye bahsettiğim eğitimi öğretimden öne koyan ,kara tahtanın en yiğit neferi öğretmenler günün kutlu olsun.
hesabın var mı? giriş yap