185 entry daha
  • bana kendini çok sevdiren dizi.

    aslında 4 sezonu art arda çok odaklanmadan izleyip bitirdim. çok ciddi bir beklentim yoktu. öylesine, vakit geçirmek için izlemeye karar vermiştim. fakat beklediğimden çok daha güzel çıktığını düşünüyorum.

    dizinin işleyişinde, olayların akışında bi sürü abukluklar var muhtemelen. doğrusu üstüne kafa yorup düşünmedim bile. hani bazen "ya şu şöyle değil miydi, ne ara böyle oldu" filan diye içimden geçirdiğim oldu ama bunlara hiç emek vermedim. muhtemelen bu açılardan abukluklar vardır.

    fakat bitirdikten sonra biraz üzerine düşündüğümde büyük resim ve alt metnin çok güzel olduğunu fark ettim. bilmiyorum ne kadarını yansıtabileceğim fakat neden güzel bulduğumu anlatmaya çalışacağım.

    --- spoiler ---

    spoiler var, dikkat!
    --- spoiler ---

    malumunuz dünya yaşanmaz bir yer haline gelmiş. insanlığın çok küçük bir kısmı bir adada kendilerine cennet kurmuşlar. geri kalan insanlık büyük bir sefalet içerisinde korkunç bir yaşam sürüyor. hikaye böyle bir gerilim içinde geçiyor.

    fakat tüm bu hikayede zengin olan tarafı suçlamak çok kolay değil.

    1. hem toplum-1 (kara) hem de toplum-2 (açıklar) kendi içinde fevkalade eşit yerler. toplum-1'de sefalette ve yoklukta eşitlik, toplum-2'de refah ve bollukta eşitlik mevcut.

    2. toplum - 1'den toplum - 2'ye, herkesin katılmaya hakkının olduğu ve herkese eşit şekilde uygulanan çoklu becerileri ölçen bir sınavda başarılı olmak şartıyla geçilebiliyor. daha da önemlisi, toplum - 2'de zaten başka türlü yaşanamıyor. toplum - 2 bir anne-babadan doğmanın hak edilmemiş avantajını sistemden elimine etmek için kendilerini kısırlaştırmış. toplum - 2'nin tüm fertleri zaten bu sınavda başarılı olan kişilerden ibaret.

    3. isteyen toplum - 2'den toplum - 1'e dönmekte serbest anladığım kadarıyla.

    4. toplum 2, toplum 1'i (testle gelen gönüllü insan kaynağı sömürüyse onun dışında) hiçbir şekilde sömürmüyor. hiçbir maddi kaynağını kullanmıyor, hiç kimseyi zorla veya ucuza herhangi bir şekilde çalıştırmıyor.

    yani izole 2 toplum var. ikisi de kendi içinde eşit. biri yokluk, biri bolluk içinde. ikincinin bolluğu, birincinin yokluğuna (sınavla aldığı insan kaynağı önemsiz kabul edilirse) dayanmıyor.

    fakat bu iki toplum arasındaki eşitsizlik yine de bizi çok ciddi şekilde rahatsız ediyor!

    dizinin bence gücü buradaki tartışmanın zorluğuna dayanıyor. yani (1) arada belirgin bir sömürü ilişkisi yokken, (2) geçişler kurallı, epeyce eşit şekilde düzenlenmiş ve toplumun geleceği için zaruri olmakla gerekçelendirilmiş bir sınava dayanırken, (3) toplum - 2'nin fertleri tamamen kısır olduğundan hiç kimse bu sınava girmeden toplum - 2'de yaşayamazken bile, iki izole toplumdaki bu eşitsizlik bize sezgisel açıdan rahatsız edici geliyor. fakat bunu gerekçelendirmek pek kolay değil.

    dizi böyle bir tansiyona dayandığından dolayı izleyiciyi tartışmanın içine daha kolay çekiyor.

    4 sezon boyunca aslında bu eşitsizliğin gayrimeşru olmasına sebep olarak iki argüman kuruluyor.

    bunlardan ilki, sınavın aslında adaletsiz olması.

    özellikle ilk sezonda bu çok net ortaya koyuluyor. fakat kabuk benzeri bir eleme yapmayı denediğinde sınavın ne olursa olsun adaletsiz olmak zorunda olduğuna ikna oluyoruz. bu argümanın karşı argümanı bu.

    ikinci argüman ise toplum - 2'nin, kendini korumak için kullandığı bir silahla toplum - 1'in yoksulluğunun gerçek sebebi olması.

    bu ikinci argüman bizi ikna etmeye daha yakın görünüyor. fakat bunun da karşı argümanı toplum - 2'nin bu saldırıyı özsavunma çerçevesinde yaptığının açık olması. dolayısıyla toplum - 2'yi bundan dolayı da suçlamak çok kolay değil.

    yani dizi kendisini ilerletirken bu eşitsizliği kolay yoldan mahkum edebilmemizi sağlayacak iki argüman veriyor. bu iki argüman, özellikle ikincisi, eşitsizliği parçalamak için güçlü sebepler de veriyor gibi görünüyorlar. fakat yine de bunlar tüm tartışmayı bitirecek güçte argümanlar değil aslında.

    son olarak, toplum - 2'nin liderliğine, aslında liderliği hak etmemiş ve her iki toplum için tehlikeli olabilecek, sınav sürecini de çok daha belirgin şekilde adaletsiz uygulayacağa benzeyen bir liderin geçmesi toplum - 2'nin üstünlüğüne son vermeyi iyice açıklanabilir hale getiriyor.

    fakat bence, genel olarak, dizide kurulan gerilim çok gerçek bir gerilim. izleyici bu tartışmayı dizi boyunca sırtında taşıyor. gerçekçi ve güçlü bir tartışma olduğundan dolayı da ister istemez dizinin içine doğru çekiliyor.

    işte tam da bu yüzden bu dizideki bu genel tartışmanın epey iyi olduğunu düşünüyorum.

    hikayenin bu şekilde içine sokulmuşken, şahsen sezgilerim de bu eşitsizlik aleyhine bar bar bağırırken, yukarıdaki üç argümanla teker teker biraz daha ikna edildikten sonra, açıklarda o bombanın patlatılması hadisesi bende çok ciddi bir tatmin hissinin oluşmasına yol açtı.

    %3'ün steril ve müreffeh dünyasını paramparça ettiklerindeki bizimkilerin o mutmain ve alaycı tavırlarını ve kibirlice bir umursamazlıkla dolu ada sakinlerinin panik ve telaş içindeki çırpınışını izlemekten muazzam keyif aldım. sahiden rahatladım. içinde yaşadığımız bu iğrenç düzenin yıkılışı gibiydi.

    çünkü %3'ün ayrıcalıklı yaşamı bugünkünden daha "hak edilmiş" ve daha eşitti. bu durum hikayedeki ahlaki gerilimi çözmeyi zorlaştırarak beni hikayenin içine çekti. böylece finaldeki "hak etmeleri" boşa düşüren radikal eşitlikçi çözüm güçlü bir tatmin hissi uyandırdı.

    özellikle hikayedeki en inanmış devrimci rafael'in "dişlerini otomatik cihazlarla fırçalayamayacak olmalarından dolayı telaşlı oldukları"na benzer bir şeyler söyleyerek panik içindeki halkla alay etmesinin bize verdiği tatmin olma hissinde gerçek dünyadaki arayışlarımızla ilgili bir şeyler var gibiydi.

    bu alt metin ve bu finaliyle dizi klasik holywood yapımlarından ayrılıyor diye düşünüyorum.

    çünkü öncelikle hikayenin çok ciddi eşitlikçi bir altyapısı var. aslında açıklar halkının felsefesi şans eşitlikçiliğine (dworkin, arneson, cohen vs.) yakın görünüyor. fakat süreç seçimleri şanstan arındırma kapasitesine sahip değil. üstelik düzen irade ve emeğe radikal anlamlar yüklemeyi, dolayısıyla şans eşitlikçiliğinin kendisini sorgulatıyor. dizi, bizi şans eşitlikçiliğini de aşan bir eşitlikçi pozisyona zorluyor.

    ikinci olarak, dizi bizi, zayıf durumda olanların güçlenerek güçlülerle aynı konuma gelmesinden değil, güçlülerin zayıflarla aynı konuma gelmesinden, yani yıkım sonucunda oluşan bir eşitlikten tatmin olmaya itiyor. burada da düzen karşıtı ciddi bir enerji var gibi.

    özellikle bu son iki unsur, holywood'ta görmeye çok alışık olmadığımız şeyler gibi geldi bana.

    --- spoiler ---

    spoiler bitti
    --- spoiler ---

    dolayısıyla, hikayenin akışı, olayların gelişimi mükemmel olmasa da, büyük resmi üzerinde düşünmeye değer, iyi bir distopya izlediğimi hissettim.

    bence iyi bir iş olmuş.
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap