• bu entry adı altında verilen cevaplara inat komşusu açken tok yatan bizden değildir meşhurunu söylemek istediğim durumdur.
  • durumu iyi olan adam alsın dediğim durumdur .fakat ayda 1000-1500 tl alan adamda almasın şu telefonu evinin ihtiyaçlarına harcasın. (bkz: parası olan iphone 6 plusı alır)
  • mallıktır. naapıcan 128 gb depolama alanını. 2649 liraya 16 gb kapasiteli olanını al kullan mis gibi.
  • yarısından fazlasını devlete vergi olarak vermek demektir.

    hiçbir katma deger koymadığı halde katma deger vergisi alan devlete yani.

    tek yaptığı o vergileri toplayıp betona gömen bir devlete.

    siz hala sadece applea sövün. bizim ülkedeki zekaya ve başarıya sövüp cehaleti ve hırsızlığı övme alışkanlıkları çok acayip.
  • 3250 tl'ye telefon alip, caldirip kapatarak iletisim saglamak.
  • gidin çok daha ucuza iphone5 veya 4 alın.
    iphone6'nın yapabildiklerinin %90'ını yapar. kalan %10'u da boşverin ihtiyacınız yok esasında.
    sen hala iphone4'mü kullanıyorsun diyen olursa cevap bile vermeyin, değmez.
  • bu meblağdan daha fazlasını bir gecede yemeğe veren kişilerin ceplerindeki bozukluklarla bile yapabileceği eylem. tasarım ve marka algısı bakımından iyi bir yerde olan kaliteli telefonlar olmasına rağmen fiyat performans oranı bakımından berbat olan bu makinalar 5000 lira olsaydı bile satış oranı yüzde bir kaç düşerdi sadece o kadar.

    apple firmasının asıl başarısı telefon değil; algı yönetimidir. iphone ile ilgili asıl inovatif olan ise itunes platformudur, cihazın kendisi değil. çünki şu anda sahip olduğu özellikler daha önce başka cihazlarda da vardı (barometre bile) ama pazarlama çalışması olarak iphone çok özel bir örnektir gerçekten. rahmetli steve her şeyden önce çok iyi bir pazarlamacı idi.

    bravo diyorum apple firmasına. bu cihaza bu parayı vermek isteyenlerin kişilerin cebine zaten bu para kalmamalıdır.
  • bir tane insan da çıksın şu konuda mantıklı açıklama yapsın diye bekledim. herşeyi toplumdan beklememek lazımmış.

    öncelikle bu iphone 6'nın fiyatı yüksek mi değil mi? neye göre veya kime göre yüksek konusunu bir açığa çıkaralım.

    steve jobs'un apple ürünlerini fiyatlama stratejisine bakmamız gerekiyor. sonra fiyatla ve ürünle verilen mesaja bakmak lazım. sonra kendi gelirimizle bir ürünün fiyatını karşılaştırmamız ve ürünün gelirimize veya servetimize göre yüzdesel değerini bulmamız gerekiyor.

    iphone 4, 5 veya 6 veya genel olarak apple ürünlerinin fiyatı piyasada karşılaştırılan ürünlere göre yüksek. ama karşılaştırmayı birebir yapmamız da olanaksız. iphone'a cep telefonu, imac'e laptop muamelesi yapar ve piyasadaki cep telefonlarıyla ve laptoplarla karşılaştırırsan sonuçta bunları alanlar keriz sonucuna ulaşabilirsin.

    fakat apple'ın ürün ve fiyatlama stratejisi böyle kestirme sonuçlara ulaşılmasını imkansız kılıyor. steve jobs'la birlikte başlayan ürün konumlandırma ve fiyatlama stratejisi şöyle çalışıyor:

    1) az sayıda ürün piyasaya çıkar
    2) high end veya yüksek gelir kesimli müşterileri hedefle
    3) pazar payından ziyade kara odaklan
    4) insanların yeni apple ürünleri için çıldırmalarını sağlamak üzere bir halo effect (hale etkisi) yarat

    bu stratejiyi apple rakiplerine nazaran başarıyla uyguluyor. yıllardır deniyordu bunu uygulamayı, yani özel bir kitle, apple tutkunları yaratmayı, ipod'u music çalarlardan, iphone'u cep telefonlarından farklı kılmayı. bunu son yıllarda başarabildi. şimdi de bu sadık/tutkun/keriz (adına ne derseniz) apple hayranlarını premium fiyatlandırma stratejisiyle söğüşlüyor.

    apple, ferrari gibi high end tüketici profilini hedefleyen bir marka yaratmayı başarmış. ferrari bilmiyor mu? daha ucuza araba üretip daha çok tüketiciye ulaşmayı? louis vuitton ineğin derisini eğip büküp çanta yaptıktan sonra maliyetine satış yapıp milyonlarca çanta satamaz mı? yapabilir ama neden yapsın? insanların kendilerini satın aldıkları ve tükettikleri ürünlerle ifade ettikleri, ürünlerin prestijlerini kendi kişiliklerine yapıştırdıkları bir çağda, tüketim toplumlarında apple neden kendi ürünleri için fazladan mark up ödeyecek müşteriler varken bu müşterileri inek gibi sağmasın?

    bunu yapabilmeniz için ürünü diğerlerinden farklılaştırmanız gerekiyor. iphone marka olarak zaten diğer tüm cep telefonlarından farklı. iphone ve diğerleri olarak kendini konumlandırmış durumda. tüketici psikolojisinden biraz anlayan insan tüketici zihninde cep telefonlarının iphone ve diğerleri, bilgisayar dünyasında bilgisayarların apple mac ve diğerleri olarak konumlandırıldığını anlar. buna product differentiation / ürün farklılaştırması deniyor.

    apple stratejisine bir de michael porter'ın 5 forces analysis çerçevesinde bakalım:

    1) supplier power (tedarikçi gücü) : çip ve parça üreticileriyle uzun süren tedarik anlaşmaları var, itunes ile ilgili olarak büyük müzik kuruluşlarıyla yapılmış uzun süreli anlaşmalar, ayrıca yedek parça/komponent üreticilerinin arasında büyük rekabet var.

    şöyle anlatalım. bugün 16 gb bir iphone 5s'nin maliyeti (maliyeti derken iphone'u oluşturan parçaların maliyetinden bahsediyoruz, apple'ın pazarlama giderleri, amortismanı zart zurt yok bunun içinde) $213 dolar civarı.

    bunun kırılımı şöyle : cellular system: $28.65, işlemci : $17.89, hafıza $23.3, display (ekran) : $42.90, kamera $11.96, casing (kasa, kaplama, muhafaza vs.) $48.22, sensörler $11.34, diğer : $29.39

    bu makineyi apple web sitesinde $649'a satıyor. iphone 5c'de maliyet plastik vs. alüminyum nedeniyle düşüyor. casing maliyeti $6.32'lere geriliyor. bunun apple'a maliyeti $156 iken satış fiyatı $549. hayırlısı olsun.

    bu arada en büyük maliyet kalemlerinden birisi retina display. burada apple samsung'dan mal çekiyor. ayrıca sensörler için de sony sensörlerini kullanıyor. bu da ayrı bir konu.

    diyeceğimiz o ki, burada belli konularda supplier power var diyebiliriz. yani tedarikçiler güçlü nispeten. ama apple da tedarikçilere karşı güçlü.

    2) barriers to entry (piyasaya giriş bariyerleri, çocuk da yaparım bariyer de): burada apple'ın rakiplerine göre bir takım avantajları var: bir kere pek çok patenti var. bunun için innovatif bir şirket olmak gerekiyor. bir kere bu patentleri elde ettin miydi rakipler götünü yırtmak (ar-ge yatırımı vs) veya bunları satın almak için dünyaları ödemek zorunda. ikincisi apple bir ürün lansmanı yapana kadar planlarını açık etmiyor, en azından ipod, iphone vs.de böyle yaptı. yani rakip piyasaya girinceye kadar atı alıp üsküdar'ı geçiyor. üçüncüsü belli konularda tüketici gözünde kaliteli bir firma olduğu imajı var. örneğin windows sürekli çökerken apple işletim sistemi sıkıntı çıkarmıyor. ayrıca zamanla kullanıcılarında user experience (kullanıcı deneyimi) ve kullanım kolaylığı konusunda hem inanılmaz alışkanlık hem de yüksek beklentiler yaratıyor. bebeğin eline versen kullanıyor apple cihazlarını. burada da rakiplere karşı piyasa bariyeri yaratıyor. burada da kimse eline su dökemiyor.

    3) buyers' power (satın alıcıların gücü). mına koim, tüketicinin ne gücü olacak. şimdi otursak bir araya gelsek tüm apple sahipleri bir tüketici kooperatifi yapsak, ulan apple şu telefonu 200'e mal edip 600'e satıyorsun (veya 3.250'ye) gel bunu adam gibi 1.000'e 1.500'e sat desek, kimseyi bir araya getiremeyiz. herkes birey olmuş mına koduğumun dünyasında. ben bireyim, ben farklıyım. iyi boksun mk. yani diyeceğim o ki, alıcının hiçbir gücü yok. neyi versen yuduyor. bu da apple'a inanılmaz bir avantaj sağlıyor. hatta millet kapısının önünde nöbet tutuyor dükkanın sanki beleşe veriyorlar. 4 sene önce nivyork'a gittim 5th avenue'da apple store varıdı. gideyim ucuza ayfon alayım diye. resmen süpermarket gibi. millet üçer beşer devaysları indiriyor alışveriş sepetine. sandım ki o gün ucuzluk var kampanya var. meğersem yokmuş. dükkan hep öyleymiş. çat diye kredi kartını postan geçirip satıyor oradaki eleman. peynir ekmek gibi ipad satıyorlardı. yani alıcı apple'ın maymunu olmuş durumda. biz de gittik aldık mecburen o zaman. sonra bir sürü problem yaşadım, çin çipiyle filan ancak türkiyedeki hattı kullanabildim. fakat amarika'da güzel sistem kurmuşlar. burada milleti ekstra sikiyorlar. oraya ayrıca geleyim.

    4) threat of substitutes (ikame malların tehdidi): android mandroid işte ikame mallar var piyasada. fakat iphone bu tehditleri de bir takım başarılı hareketlerle savuşturuyor. mesela itunes diye bir sistem kuruyor, sorunsuz işliyor. bir giriyorsun, download filan çat diye kredi kartın, makine şu bu hepsi entegre. yani bir kere müptelası oluyorsun app store filan, uygulamalar derken vazgeçemiyorsun. user experience olayı burada da üst seviyede işe yarıyor. ben arkadaşın samsung'unu kullanırken zorlanıyorum mesela. ha diyeceksin ki sen aptalsın. aptal olsam da iphone'u kullanıyorum zeki olmama gerek yok. bir de ekosistem dedikleri hadise var. öyle bir dünya yaratıyorsun ki tüm yazılımcılar ios'de uygulama geliştiriyor mesela. öyle olunca yazılım da donanımı besliyor. böyle de bir şey var. android daha iyi işlemci olabilir onu tartışmıyorum. çoğu insan da onu önemsemiyor zaten. microsoft daha mükemmel işlemciler geliştirdiği için mi piyasada tutundu? neyse. tabii ki ürün dizaynının, marka imajının, pazarlama faaliyetlerinin de çok önemi var. iphone kullanıcısı veya mac kullanıcısı kendisini ayrıcalıklı hissediyor. apple sahibi kendisini daha özgür, daha yaratıcı, daha innovatif, daha güçlü vs. hissediyor olabilir. steve jobs öldüğünde millet ağladı, bugün adam anası babası öldüğünde ağlamıyor. bunu nasıl yapıyorlar bilemeyiz. 2014 marka değeri $147,8 milyar dolar olarak hesaplanan bir şirketten bahsediyoruz.

    5) rekabet: diğer markaların rekabeti. rekabet sektörde yoğun. fakat apple rekabetin ilerisinde attığı adımlarla rakiplerinin önüne geçiyor. bunun için yeni ürünler, yeni özellikler ve fiyat ayarlamaları yapıyor. apple markası "cool" olarak konumlandırılıyor. apple kullanan "cool" "hipster" filan oluyor. logo, design, apple cemaatini sürekli el üstünde tutma, yazılımcıları destekleme falan filan. demin apple hissesine baktım %3.07 artmış. ya nolacağıdı? apple'ın diğer rakiplerine göre hızlı bir inovasyon döngüsü var. öyle iki senede bir ürün üretip piyasaya launch etmek, yenilikler sunmak filan bunlar kolay şeyler değil. yüksek teknoloji, güzel dizayn, acayip pazarlama..sonuç bu. yapabiliyorsanız siz de yapın.

    bu yukarıda saydığım şeyler sayesinde apple ürünlerini premium fiyatlayabiliyor. maliyetinin üç katına satabiliyor. biz de gidip eşşek gibi alıyoruz. almak zorunda mıyız değiliz tabii ki.

    gelelim türkiye'deki iphone fiyatına. http://store.apple.com/us adresinden yeni çıkan iphone 6 fiyatları:

    4.7 inch $199 , 5.5 inch $299. ne zaman yeni bir iphone piyasaya sürülse, millet başlıyor bu telefon niye bu kadar pahalı, bu paralar bir telefona verilir mi? niye apple bu kadar pahalıya telefon satıyor. cevap basit: bu fiyata telefon satıyor çünkü bu fiyatlara satabiliyor. başka da bir yanıtı yok. amerika'da daha ucuza satılıyor çünkü operatörlerin finanse ettiği sistemler var. bunun da nedeni iphone'un kendisinin bir inherent value'sünün (yani özünde var olan bir değerinin) olması. iphone kullanıcıları daha sonra yapacakları kullanımlarla, data transferleriyle, instagram paylaşımlarıyla, facebook beğenileriyle, konuşmalarla bok püsürle zaten bu operatörlerin sübvanse ettikleri bedelleri fazla fazla çıkartıyorlar.

    diğer konu unlocked telefonların fiyatı. o da her ülkede farklı. iphone 5 üzerinden ülkeleri karşılaştırmışlar.

    en pahalı ülke brezilya çıkmış. abd fiyatından %57 daha pahalı. türkiye'yi listeye dahil etselerdi büyük ihtimalle en pahalı türkiye çıkardı. sebep mi?

    sebep basit, hükümet vatandaşı domaltıp zikiyor türkiye'de. kusura bakmayın. açık konuşmak durumunda kaldım. kör tuttuğunu zikermiş. hükümet de vatandaşı tutmuş, vatandaşı zikiyor. neden böyle yapıyor? çünkü vergi toplayamıyor zenginden. türkiye'de dolaylı vergilerin oranı avrupa birliğinin 2.5 katı. vergi toplamakta zorlanan hükümet dolaylı vergileri artırıp peşin vergi alarak işçi ve memuru cezalandırıyor. stopajı da ücretliden kesiyor. ondan sonra da bu maliyetler bizim g.tümüze giriyor. iphone fiyatına bakınca kendini keriz gibi hissetmen çok doğal. çünkü hükümet seni keriz bellemiş.

    türk vergi sistemimizde (eğer bir sistem var ise) gelir, kurumlar, emlak ve motorlu taşıt vergileri dolaysız vergi olarak adlandırılıyor. mal ve hizmet alımlarında ödenen kdv, akaryakıt, otomobil ve tütün gibi ürünlerden alınan vergiler, ehliyet ve pasaport gibi belgeler için ödenen harçlar da dolaylı vergi olarak adlandırılıyor.

    dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz, dünyanın en pahalı içkilerini içiyoruz, dünyanın en pahalı otomobillerine biniyoruz, evlat acısı gibi pasaport harcı ödüyoruz. yurtdışından iphone mu getirdin, önce pasaport harcını veriyorsun, sonra buraya getirip kayıt ettireyim dersen 100 tl da ona veriyorsun. hükümet bir taraftan kendi yandaşlarını vergi affıyla bok püsürle desteklerken öbür taraftan vergi denetimini de doğru düzgün yapamadığı için zengini zengin ediyor, sonra abalıya yükleniyor. işçinin memurun candy crush zevkinin içine ediyor bir başka deyişle. dolaylı vergilerin payı bizde %69, avrupa birliğinde %27.

    iphone 6'nın unlocked modelinin fiyatı abd'de: $649

    4.7 inch modelinin türkiye fiyatı 2.349 tl (türkiye apple store'da)

    649 usd x 2.19255 tl/usd =1.422,95 tl tl fiyatı, bunun üzerine %25 ötv koyalım: 1.778,706 tl, bunun da üzerine %18 kdv koyalım: 2.098,873 tl. basit bir hesapla her iphone satışından tc hükümeti 676 tl vergi geliri elde ediyor. apple'a yaklaşık 1.422,95 tl gidiyor. apple da bunların satışından elde ettiği gelirle 98.000 çalışanın mayişini ödüyor, yılda da 37 milyar dolar kar ediyor. türkiye'nin cari açığı 2014 sonu itibariyle tahmini 47 milyar dolar. türkiye'de üretip kazandığımız paraları keriz gibi amarika'ya almanya'ya akıllı telefon formatında, araba formatında teslim ediyoruz. sistemde dolaşan paralar, vergiler yandaşlara, dini sömüren siyasetçilere bir şekilde kaynak olarak transfer edildiğinden bu durum da kimsenin skinde değil. sen de keriz gibi akp'ye oy vermeye devam et. sonunu iyi bağlayamadım yazının ama skilmeyi seven bir millet olduğumuz kesin.

    umarım öğretici bir entry olduğu kadar eğlendirici de olmuştur. ağzınıza sıçayım sizin.

    edit: android işlemci değil, işletim sistemi. yukarıda işlemci yazmışım. windows da işletim sistemi. işlemci değil. intel, amd, nvidia, bunlar işlemci üretiyor...central processing unit ile veya microprocessor'lar ile operating system'leri, yani işletim sistemlerini karıştırdığım için hepinizden özür dilerim. bir arkadaşım 4 saat aradım hatanı bulmak için deyip bunu yazmış kendisine de buradan sevgiler. bir anda bir sürü mesaj gelince dedim ki herhalde entry dünün en beğenilen entry'lerine girdi yoksa kimse uzun bir yazıyı okuyup mesaj atmaz. ve gördüm ki hakikaten okumuşsunuz. sözlüğün geleceğine ilişkin umutlarım arttı. sonra diğer dünün en beğenilen entry'lerine baktım. 1-2 cümle. akıllı laf sokmalar, espriler, şakalar, taşı gediğine koyan arkadaşlar. bunlar da güzel. sözlüğün rengi bunlar işte. adam atilla taş'ın ak troll'e verdiği müthiş ayarı burada yazıyor ve 1. sıradan debe'ye giriyor. ben 2000 satır yazı yazıyorum karşılığında ne alıyorum, android işlemci değil, işletim sistemi dostum sıçmışsın ayarını alıyorum. canınız sağolsun hiçbir ski beğenmeyen ekşici timi. ben de böyleyim aslında sizin gibi. fırsatı bulunca ayarı veriyorum, niye biz ülke olarak böyleyiz? merak ediyorum. yukarıdaki entry'nin konusu da bu aslında. bırak sensörü, kamerayı filan cep telefonu yapmış adamlar. canın istediğinde istediğin yerden birini arayabiliyorsun bu bile bence yeterince takdir edilmedi. bizim türkler olarak her boka bir kulp bulma huyumuz nereden geliyor bir bilen varsa bana onu da yazsın. herkese teşekkürler.
  • markaya para vermektir.bulundurduğu donanımsal özellikler emsalleriyle yarışamaz. apple genel olarak androidlerin donanmısal bakımdan arkasından geliyor zaten. ha sırf şekil olsun diye alacak olan varsa lafım yok ama orta halliler uzak durun o sulardan.
hesabın var mı? giriş yap