1074 entry daha
  • gazi mustafa kemal atatürk 31 ağustos sabahı gördüğü manzarayı şu şekilde anlatır;

    "muharebe meydanını dolaştığım zaman, ordumuzun ihraz ettiği zaferin azameti ve buna karşılık, hasım ordusunun uğradığı felaketin dehşeti beni çok mütehassis etti. sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, mahfuz ve örtülü yerler, bırakılmış toplar, otomobillerle, mamütenahi teçhizat ve malzeme ile ve bütün bu metrukat aralarında, yığınlar teşkil eden ölülerle, toplanıp karargahımıza sevkedilen esir kafileleri ile, hakikaten bir mahşeri andırıyordu.

    öğle vaktinde çal köyünde, yıkık bir evin avlusu içinde ismet paşa ve fevzi paşa ile buluştuk. kırık kağnı arabalarının döşeme ve oklarına ilişerek, vaziyeti mütalaa ettik. kazandığımız meydan muharebesinin, bütün seferi sona erdirebilecek bir azamet ve ehemmiyette olduğunda ittifak ettik. şimdi bursa istikametinde çekilen kuvvetleri mahvetmekle beraber, bütün asli ordumuzla izmir'e yürüyecektik..."

    bu zafer, başkumandan gazi mustafa kemal atatürk ile onun emrindeki üst kumanda kadrosu ve nice yurtsever kahramanlarca elde edilmiştir.

    büyük taarruzda görev alan üst kumanda kadrosu;
    garp cephesi kumandanı: tuğgeneral ismet paşa
    cephe kurmay başkanı: albay asım gündüz
    1.ordu kumandanı: nurettin paşa(tümgeneral)
    1.ordu kurmay başkanı: albay emin (korgeneral)
    1.kolordu kumandanı: kurmay albay izzettin çalışlar (orgeneral)
    kolordu kurmay başkanı: binbaşı muharrem mazlum ıskora (orgeneral)
    15.tümen kumandanı: kurmay albay naci tınaz (korgeneral)
    23.tümen kumandanı: yarbay ömer halis bıyıktay (korgeneral)
    *57.tümen kumandanı: kurmay yarbay etem (öncesinde 57. tümen kumandanı albay reşat bey. albay reşat bey bütün mevkileri ele geçirdiği halde çiğli tepeyi alamadığı için intihar etmiştir. fakat son nefesini verirken himayesindeki askerler çiğli tepeyi almıştı)
    4. kolordu kumandanı: kurmay albay kemalettin sami (korgeneral)
    kurmay başkanı: yarbay ziya (tümgeneral)
    5.tümen kumandanı: kurmay yarbay halit (mebus)
    11.tümen kumandanı: kurmay yarbay derviş (korgeneral)
    12.tümen kumandanı: kurmay albay osman koptagel (tümgeneral)
    8.tümen kumandanı: kurmay albay kazım sevüktekin (tümgeneral)
    5.süvari tümeni kumandanı: tuğgeneral fahrettin altay (orgeneral)
    1.süvari tümeni kumandanı: kurmay albay mürsel (tümgeneral)
    2.süvari tümeni kumandanı: kurmay albay zeki soydemir (tümgeneral)
    14.süvari tümeni kumandanı: kurmay yarbay suphi (tümgeneral)
    2.ordu kumandanı: tümgeneral yakup şevki subaşı (orgeneral)
    kurmay başkan albay hüseyin hüsnü emir (tümgeneral)
    3.kolordu kumandanı: kurmay albay şükrü naili (korgeneral)
    3.kolordu kurmay başkanı: yarbay hayrullah fişek (tümgeneral)
    1.tümen kumandanı: kurmay yarbay abdurrahman nafiz gürman (orgeneral)
    41. tümen kumandanı: kurmay yarbay alaattin (tümgeneral)
    61.tümen kumandanı: kurmay yarbay salih omurtak (orgeneral):
    6. kolordu kumandanı: tümgeneral kazım inanç (korgeneral)
    kurmay başkan: yarbay nihat (nihat paşa)
    16.tümen kumandanı: kurmay albay aşir (tümgeneral)
    17.tümen kumandanı: albay hacı arif
    mürettep süvari tümen kumandanı: kurmay ali hikmet (korgeneral)
    2.kolordu kumandanı: yarbay ibrahim beğen (tümgeneral)
    2.kolordu kurmay başkanı: kurmay albay kazım orbay (orgeneral)
    3.tümen kumandanı: albay sabri (tümgeneral)
    4. tümen kumandanı: albay naci eldeniz (tümgeneral)
    kocaeli grubu kumandanı: halit bey (tümgeneral)

    30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun.
  • rahmetli büyükbabam nur içinde yatsın, her otuz ağustos sabahı açar televizyonu ankara ve istanbul’da yapılan törenleri izlerdi. hava, kara, deniz birlikleri, harbiye ve askeri lise öğrencileri; tanklar, seyyar toplar tören alanından geçerdi. savaş uçakları gökten geçerdi. helikopterler gelir iplerle komandoları indirirdi, onlar da büyük bir türk bayrağı açardı. “bak evlat bak, bu tayyareler yeni” derdi mesela “bizim zamanımızda bunlar yoktu” gözlerinden mutluluğu okurdum. emekli asker olmasına bağlardım küçücük aklımla, detaylı düşünemezdim. büyüdükçe anlıyorum onun sevincini. şimdi daha çok anlıyorum o kutlamaların ne kadar da gerekli ve önemli olduğunu.

    osman pamukoğlu’nun da dediği gibi: 30 ağustos zafer bayramı’nı kazananlar kutlar, kaybedenler değil!

    (bkz: nerede o eski bayramlar)
  • keşke yunan galip gelseydi diyenlerin ve onun yolundan gidenlerin hüsrana uğradığı gündür bu gün. başkomutana ve onun silah arkadaşlarına saygı ve özlemle.

    kutlu olsun
  • 30 ağustos'ta yunan ordusu imha edildi ve
    kaçmaya başladı. türk ordusunun durmaması
    gerekiyordu. atatürk tarihi emrini verdi:

    ordular! ilk hedefiniz akdeniz'dir! ileri!
    ağustos'un 30. günü kovalamaca başladı.
    izmir'e 400 km vardı...

    türk ordusu 400 km'lik hattı 9 günde geçerek harp tarihi açısından emsali görülmemiş bir iş yaptı.
    2 eylül'de eskişehir'i, 6 eylül'de balıkesir ve bilecik'i,
    7 eylül'de aydın'ı, 8 eylül'de manisa'yı geri aldı ve
    9 eylül'de izmir'e girdi.
    türk askerinden hemen sonra, 10 eylül günü mustafa kemal izmir'e
    girdi. tüm anadolu bayram ediyordu!

    hani hoşumuza giden bir söz vardır;
    "bu gemiyi tanrı bile batıramaz" diye.
    yunan ordusu afyon-eskişehir bölgesinde
    çok sağlam bir savunma hattı kurmuştu.
    onları oradan söküp atmak oldukça zordu.
    ingilizler savunma hattına o kadar
    güveniyordu ki "türkler bu savunma hattını 6
    ayda geçerse 6 günde geçmiş sayabilirler"
    diyordu.
    peki bu laflardan sonra savunma hattını yalnızca 15 saatte delip geçen mehmetçiklere ne demeli?

    24 ağustos gecesi evine çağırdığı bazı
    arkadaşlarına taarruza geçecekleri sırrını
    veren ve "düşmanı bir haftada yok edeceğim" diyen,
    o gece ordunun başına geçmek için gizlice
    evden ayrılan,
    9 eylül'de görkemli bir şekilde izmir'e girip,
    taarruzdan önce görüştüğü
    arkadaşlarına şöyle söyleyen:
    "düşmanı bir haftada yok edeceğimi
    söylemiştim. affedersiniz. bazı hesap hataları
    oldu. bu işi beş-altı günde yapıverdik!"
    diyen atatürk'e ne demeli?

    fotoğraflarımız 03.04.1922'ye ait.
    oldukça özeller çünkü mustafa kemal, konya nalbant okulu öğrencilerinin diploma törenindedir.

    memleketi kurtarmakla meşgul tbmm aynı
    zamanda nalbant yetiştirmek zorundaydı.

    nalbant yoktu nalbant!..

    bu ülke işte öyle bir yoklukta kuruldu.
  • her yıl mutlaka bir kez okuduğum ve bana göre kurtuluş savaşı'nı en iyi anlatan romanlardan birisi turgut özakman'ın "çılgın türkler" adlı romanıdır. bu kitabı okurken ortaya konulan mucizeye, mustafa kemal atatürk'ün askeri dehasına ve ileri görüşlülüğüne hayran olmamak elde değildir. bu ülke topraklarında yaşayan her insanın bu kitabı en az bir kere okuması gerektiğini düşünüyorum.

    trikupis'in kurmaylarından yüzbaşı kanellopulos ilerde bugünü özetle şöyle anlatacaktı: "topçular ile bazı birlikler henüz disiplini koruyorlardı. kızıltaş vadisi yoluyla kaçmak isteyenler allıören'e doğru sızmaktaydılar. general trikupis'in emrine göre, karanlık basana kadar direnilecek, karanlık basınca kızıltaş vadisinden batıya doğru hep birlikte çekilinilecekti. türkler çevremizi kuşatmayı tamamladılar. acı savaş başladı.
    saat 13.30'du.
    general trikupis ve digenis, bir taş ocağında, heykel gibi duygusuz ve sakin, başlayan faciayı izlediler. karargâh subayları çevrelerinde oturmuşlar, komutanlarını şarapnel parçalarına karşı koruyorlardı. trikupis teslim olma önerilerini sürekli reddediyordu. saat 16.00'da türk topçusunun faaliyeti doruğa çıktı. eriyorduk. bataryalarımız mahvoluyor, cephane ve yaralı dolu kamyonlar havaya uçuyor, insanlar büyük bir korku içinde ormanlara, yarıklara, kuytulara kaçışıyorlardı. sinirler boşanmıştı. bazı komutanlar korkudan çılgına dönmüş askerlerini yatıştırmak için alay sancaklarını açtırdılar. bir yararı olmadı. kuzeyden, doğudan yeni yeni türk birliklerinin yaklaştıkları görülüyordu. saat 18.30'da bütün toplarımız susturulmuştu. titreyerek güneşin batmasını bekliyorduk."

    emperyalistlerin donattığı, emperyalizmin yönlendirdiği yunan ordusu ezilmişti. türkiye için yepyeni bir dönem başlıyordu. falih rıfkı atay 30 ağustos zaferi için şöyle yazacaktı:
    "nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli
    insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 ağustos zaferine borçluyuz"

    büyük komutanlar adala'daki 2. ordu karargâhında, törenle karşılandılar. yakup şevki paşa m. kemal paşa'nın önüne geçti. elini uzattı: "paşam! sen haklı çıktın. ver elini öpeyim." m. kemal paşa sarıldı: "estağfurullah. ben sizin ellerinizden öperim."
    "bu zafer senin azmin sayesinde kazanıldı." "hayır paşam, milletin gayreti, sizin
    emeklerinizle kazanıldı. bu zafer hepimizin." yakup şevki paşa, "sana son bir kez daha itiraz edeceğim." dedi, "..hayır! benim gibilere kalsa daha yerimizde sayıyorduk. sen bu millete allah'ın bir lütfusun."

    istanbul'da işgal kuvvetleri komutanları toplantı halindeydi. türk ilerleyişini gösteren durum haritasına bakan general charpy, "süvariler yarın izmir'e girer" dedi.
    "bu hızla piyadeler de." "on dört gün içinde iki yüz elli bin kişilik bir orduyu hemen hemen yok edip 400 km. yol almak, olağanüstü bir olay."
    harington içini çekti: "tarihin en büyük çöküntülerinden biri bu. bunu gerçekleştiren ordu birkaç gün sonra çanakkale'de tarafsız bölge sınırına dayanacak."
    "o zaman ne yapacağız?"
    "hamlet'in dediği gibi: işte sorun bu."

    büyük komutanlar belkahve'den dürbünle güzel izmir'e bakıyorlardı bu sırada. m. kemal paşa nice sonra dürbünü indirdi. yüzüne akşam güneşinin altın ışığı vuruyordu, ismet paşa'ya, "biliyor musun, bir rüya görmüş gibiyim" dedi.
    "haklısın. bu kadar mucize, olağanüstülük, harikalık ancak bir rüyada yaşanabilir."

    karşıyakalıların m. kemal paşa için hazırladıkları evin önü, bahçesi, beyaz başörtülü, maşlahlı her yaştan kadınlar ve fesi atıp kalpak giymiş erkeklerle doluydu.
    paşa'yı görenler ağlamaya başladılar. birkaç basamakla çıkılan mermer girişin üzerine bir yunan bayrağı serilmişti. paşa sordu: "bu niçin?"
    heyecan içinde açıkladılar: "kral kalacağı eve, bizim bayrağımızı çiğneyerek girmişti."
    "ne olur paşam, siz de onun gibi yapın! "öcümüzü alın!"
    bir kadın gözlerinden yaş inerek, "lütfen" diye yalvardı. kral'ın kaba davranışı kadınları çok kırmış olmalıydı. m. kemal paşa, "sizi anlıyorum.." dedi, "..ama o bir milletin timsalini çiğnemekle hata etmiş. ben o hatayı tekrar edemem." muzaffer'e döndü: "kaldır çocuk."
    muzaffer bayrağı topladı. bu görgü farkı zarif karşıyaka hanımlarını büsbütün ağlattı.

    poıncare ile görüşen lord curzon, ertesi gün paris'ten döndü ve doğru başbakanlığa geldi. yüzü yeşile çalıyordu. sesi bozulmuştu: "...m. poincare çanakkale konusunda politikamızı desteklemesinin mümkün olmadığını, türklerle dost olmak istediklerini açıkladı. bunu akşam telgrafla bildirmiştim. ama bildirmediğim bir husus var. yunanistan'dan asker istememizin fransa'ya hakaret olduğunu söyledi, köpürdü. çeyrek saat beni azarladı, aşağıladı. hayatımda böyle bir olay yaşamamıştım. sonunda odadan kaçtım ve hıçkıra hıçkıra ağladım." gözlerini bir yere dikti ve sustu.
    lord curzon'un uğradığı muamele ve fransa'nın çanakkale olayında ingiltere'yi desteklememesi, türklerin kararlılığı lloyd george'un bütün ümidini kırdı. yine yeniliyordu. ayağa kalktı. "ne yapalım." dedi, "..yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. şu talihsizliğimize bakınız ki o büyük dâhiyi yüzyılımızda türk milleti yetiştirdi. hiçbir çabamız sonuç vermedi, m. kemal paşa'ya yenildik."
  • hadi beni bir daha tutuklayin , durmayin tutuklayin ingilizler.

    ama tutuklamakla ve oldurmekle is bitmiyor.

    ıste öldu sanilan turkler , cenaze torenleri icin hazirlanan tabutlarini katillerinin baslarina gecirdiler.

    (bkz: mahatma gandhi)
  • "işgal güçlerini durduran, yoksul ve karanlıkta bırakılmış bir halkla yeni bir ülke kuranlara selam olsun.

    bugün emperyalist güçlere karşı 30 ağustos zaferinin 98. yılı. emperyalizmin azgın saldırısına karşı direnen ve dirilen bir halkın ülkesine armağan ettiği zaferin yıldönümü.

    98 yıl önce de bugün olduğu gibi hem içeride hem dışarıda ağızlarından salyalar akarak haykırıyorlardı; yalnızsınız, azsınız, güçsüzsünüz ne yapabilirsiniz!

    paranın, gücün, silahın kazanacağına inanılsaydı şimdi başka bir dünya haritasıyla baş başaydık.

    mücadele edenler mücadelesinin haklılığına ve gücüne inanmasaydı, sadece işgalcilere değil saray’a, yani ömrünü tamamlamış padişahlığın temsil ettiği karanlığa boyun eğmiş olacaklardı.

    aynı işbirlikçi ve sömürücü güçler bugün de iş başında...

    ülkeyi değil kendi istikbalini düşünenler yine aynı yalanları halka yaymaya devam ediyorlar. istiyorlar ki çaresizliğe itilmiş halk çaresizlik çukurundan çıkamasın... istiyorlar ki paranın, saltanatın karşısında boyun eğilsin.

    oysa, biz onlar, yüz binler, milyonlarız, boyun eğmeyenleriz.

    bugün kuruluşunun 100. yılında türkiye komünist partisi, boyun eğmeyenlerden aldığı güçle ve bu karanlığın yırtıp atılacağına olan inancıyla mücadelesini sürdürüyor.

    bugün türkiye komünist partisi, insanın insana kulluğuna son verecek bir düzen için tüm kararlılığıyla yoluna devam ediyor.

    omuz verin böyle bir düzeni birlikte kuralım, paranın saltanatını yıkalım. ülkemizi eşit ve özgür bir yaşamla, sosyalizmle taçlandıralım."

    türkiye komünist partisi
  • osman pamukoğlu paşa'mızın da dediği gibi;
    “30 ağustos'u kazananlar kutlar, kaybedenler değil!”

    başta ebedî başkomutanımız mareşal gâzi mustafa kemal paşa olmak üzere, türkiye'nin bağımsızlığı ve kurtuluşu için hayatlarını ortaya koyan, kanlarını döken, canlarını fedâ eden ve bu cennet topraklarımızı yurt yapan bütün kahramanlarımızı, şehitlerimizi ve gâzilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz. şanlı zaferimizin 98'inci yıl dönümü kutlu olsun! nice zafer bayramlarımıza!
  • kutlu olsun!!
  • yoksulluğa terk edilmiş bir milletin haysiyetiyle yaşamak için neler yaptığına dair küçük bir örnek:
    “milli mücadele'nin ilk günlerinde bana milli bir görev verilmişti. o da kağnı komutanlığı idi. o acı ve yoksul günlerde ordumuzun geri hizmetleri üç türlü vasıtayla sağlanmaktaydı. bunlar deve kolları, katır kolları ve kağnı kollarıydı. çünkü o zamanlar ordumuzun elinde hiçbir motorize kuvvet yoktu...

    bize tahsis edilen mıntıkada 300 kağnı arabası tespit ettik. bunları muharebe esnasında derhal tanzim edebilmek için bir deneme çağrısı yaptık. tebliğimizden 24 saat sonra 250 araba gelmiş bulunuyordu. bazıları, öküzleri olmadığından arabalarına ineklerini koşmuşlardı. arabaları getirenlerin bir kısmı çocuk ve ihtiyarlar, çoğu da kadınlardı. tümen kumandanı, düzlükte sıralanan bunları teftiş ederken, uzun övendireleriyle sevgili hayvanlarının başlarında dizilen kadınlara; erkeklerinin niçin gelmediklerini sordu. bu zahmetli işte çok yorulacaklarını, hatta dayanamayacaklarını söyledi. kadınların verdikleri cevap şuydu:
    erkeklerimiz askerliktedir. emrinize biz geldik. böyle bir günde bize bu kadarcık iş düşmesin mi?
    halbuki bunların çoğu, harap olmuş köylerinde çocuklarını komşularına tes-lim etmişlerdi. nitekim muharebe başlayınca bunlar, uzun günler gene bizimle geldiler. içlerinde yollarda doğuranlar oldu. cephede bu gayret devam ederken gerilerde, inebolu-ankara yollarında da bu halk sırtlarında cephane taşıyordu...”

    30 ağustos mustafa kemal’in destanıdır, savaşan erlerin, yarı aç yarı tok anaların, çocukların, ihtiyarların destanıdır. kağnısını, ineğini, öküzünü kendine siper eden adsızların destanıdır. haklı ve şanlı destanımızın 98. yılı kutlu olsun!

    “türkiye büyük millet meclisi orduları!
    afyonkarahisar dumlupınar büyük meydan muharebesi’nde zalim ve mağrur bir ordunun temel unsurlarını inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. büyük ve soylu milletimizin fedakârlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. sahibimiz olan büyük türk milleti, geleceğinden emin olmakta haklıdır. muharebe meydanlarındaki becerinizi ve fedakârlıklarınızı yakından gözlemliyor ve takip ediyorum. milletimizin hakkınızdaki takdirlerine işaret olmak üzere görevimi aralıksız yerine getireceğim... bütün arkadaşlarımın anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini dikkate alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, kahramanlığını, millî onuruyla yarışarak bolca kullanmaya devam etmesini talep ederim.

    ordular! ilk hedefiniz akdeniz’dir. ileri!

    türkiye büyük millet meclisi başkanı başkomutan mustafa kemal”
1793 entry daha
hesabın var mı? giriş yap