*

  • dr. dana suskind in yazdığı bilimsel bir dille yazılmış olmasına rağmen okuması gayet keyifli ve bir o kadar da faydalı bir eser, keşke ülkemiz ebeveynleri tarafından da okunsa.

    bizim çocuklarımızın ülkesini paylaşacağı insanlar ne denli iyi olurlarsa bizim çocuklarımızda o denli huzurlu olurlar.

    "çocuk muhteşem bir potansiyelle dogar.icine doğduğu aile ya geliştirir ya da farkına varmadan kalıplar.cocugu bilinçli olarak yetiştirmek isteyen anne babalara otuz milyon kelime kitabı,bilimsel çalışmalar sonucunda oluşturulmuş ve kendini kanıtlamış bir yöntem sunuyor.bu kitabı okumalarını ve çocuklarıyla konuşma ile kitap okuma zamanlarını anne babaların birlikte oluşturmalarını içtenlikle öneririm.cocuğun geleceğini önemseyen anne babalar bu kitabı okuyunca çocuğun geleceğine gerçek yatırımın üç yaşına kadar nasıl yapılacağını öğrenecekler.bu kitabın türkiye'de yayınlanmasına vesile olan herkese teşekkürler ediyorum."
    doğan cüceloğlu
    ekleme:
    bu kitabı okuyup beğendiyseniz şu kitaplarda en az bunun kadar belki daha faydalı diyebilirim

    anne baba ve cocuk arasinda-haim g. ginott

    sevmek yetmez - nancy samalin
  • içeriğini merak ettiğim kitap. sanırım en kısa zamanda alacağım.
  • baba olacağımı öğrendikten sonra okumaya karar verdiğim ilk kitap olur. çünkü insan beyninin yüzde 85'i ilk 3 yaşa kadar oluşuyormuş. yani elimi çabuk tutmam gerekiyor :)

    kitap konusu: koklear implant sonrası duymaya başlayan bebeklerin gelişiminde işitsel duyunun faydaları.

    (bkz: koklear implant)
  • otuz milyon kelime size şunu anlatıyor aslında; üç yaşa kadar yüz milyon nöron hücresi oluşturan insan beyni fiziksel büyümesinin %85'ini tamamlamıştır ve bu da tüm düşünme ve öğrenmenin temelinin büyük bölümünün oluşmuş olması demektir.

    kitapta altını çizerek önemli bulduğum kısımları ve kendimce aldığım notları paylaşmak istiyorum:

    --- spoiler ---

    *bir çocuğun doğumundan üç yaşına kadar duyduğu kelimelerin nitelik ve niceliği, çocukların eğitim hayatındaki başarılarının neden farklılaştığını açıklayabilir.

    *çocukların üçüncü sınıftaki okuma düzeyleri genellikle onların öğrenme gidişatının en son seviyesini öngörür.

    *sürekli toksik ortamda yaşayan ve yüksek strese maruz kalan bebeklerin beyin gelişimlerinin olumsuz etkilendiği de kanıtlanmış. beynin gelişiminin temelinin bir bebeğin sevecen ve yetişkin bir bakım verenle olan ilişkisi olduğunu söylemekte kitap.

    *uzamsal konuşmaların, yani nesnelerin boyutlarını ve şekillerini gösterecek şekilde konuşmanın, çocuğun uzlamsal tasarım ve uzlamsal ilişkiler konusundaki yeteneğini arttırdığını yapılan deneyler kanıtlamış.

    *kadınlar kendi matematik güvensizliklerini kızlarına da aktarmaktadır.

    *profesör dweck'e göre ebeveynler ve eğitimciler olarak yapmamız gereken, yetenekler hususunda mutlak değişmez bir bakış açısı aşılamak yerine, çabanın başarıda en önemli unsur olduğunu ve başarısızlığın en önemli sebebinin yetenek eksikliği değil de vazgeçmek olduğunu düşünmektir.

    *"sabit zihniyet"e karşı her zaman "gelişim zihniyeti"ni savunmalıyız.

    *azimli insanlar bir işi yapmadıklarında bunun bir çok denemeden yalnızca bir tanesi olduğunu bilirler ve pes etmezler... çünkü yeterince çaba sarf ettiklerinde her şeyi yapabileceklerine inanırlar. bu dayanıklılıktır. çocuklardan isteyeceğimiz şey bu olmalıdır.

    *övgü düzgün yapılmazsa, öğrencileri güçlendirmek yerine onları edilgenleştiren ve başkalarının görüşüne bağımlı kılan olumsuz bir güç haline gelebilir.

    *istediğimiz şey, bir görevi algılayan ve ne kadar zor olursa olsun ve ne kadar zaman alırsa alsın çok hızlı bir şekilde onun nasıl başarılabileceğini değerlendirebilen çocuklara sahip olmaktır. ebeveynlerin daima hedefleyeceği şey budur: istikrarlı, yapıcı, motivasyonu yüksek yetişkinler.

    *prof. dweck'in çalışmasında, 128 beşinci sınıf öğrencisine bir bulmaca verildi. çocuklar bulmacayı bitirdikten sonra, bazıları zeki oldukları için övüldüler, bazıları da sıkı çalıştıkları için. daha sonra çocuklardan daha zor olan ikinci görevi ya da ilkine benzer bir görevi seçmeleri istendi. zeki olarak nitelendirilen çocukların yüzde altmış yedisi kolay olan görevi seçtiler; sıkı çalıştıkları için övülen çocukların yüzde doksan ikisi ise daha zor olan görevi seçtiler.

    *zeki olarak övülen çocuklar "kişi odaklı" övgüye maruz kalırken sıkı çalıştıkları için övülen çocuklar "süreç temelli" övgüye maruz kalmışlardır. çalışmalarda, süreç temelli övülen çocukların ilerleyen yaşlarında gelişim zihniyetinde" oldukları gözlemlenmiştir.

    *lev vysgotsky, çocukları becerilerinin biraz üzerinde davranma konusunda teşvik etmeyi "yakınsal gelişim alanı" olarak adlandırır. çocukların daha yüksek seviyede davranışlar sergilemesini kolaylaştıran bu tutum, çocuğa "hemen oyuncaklarını topla" demek yerine "oyuncaklarınla oynadığımıza göre şimdi onları ne yapalım?" arasındaki farkı anlatır.

    ilkini söylemek daha kolaydır, daha üstün bir güç tarafından gelen tamamlanması gereken bir taleptir ve sorgulanmaz. ancak, ikincisi çocuğun yeni yeni ortaya çıkan otonomisini destekler ve bilimsel çalışmalarla da kanıtlandığı üzere, öz düzenleme ve yürütücü işlev becerileri üzerindeki etkileri çok büyüktür.

    davranışsal kuralları dikte etmek yerine kuralları nazikçe öneren annelerin bir yaşındaki bebekleri, üç yaşına geldiklerinde gözle görülür ölçüde daha güçlü yürütücü işlev ve öz düzenleme becerisine sahiptirler.

    * öneriler ve teşvik edici sözler, çocuğun bilgisini, görüşünü ve seçimini ortaya çıkarmaya çalışan sözcükler, konuşmalar, uzun vadede öz-düzenleme becerilerini geliştirme adına destekleyici olmaktadır.

    *problem çözme durumunda çocuğun davranışı övülürken empati ve kibarlık konusunda bu değişir. bu durumda çocuğun kendi övülmelidir.

    *"sen kötüsün" demek yerine "davranışın kötüydü" denmelidir.

    *zengin bir erken dil çevresi oluşturmak için formül "üç k"
    kavrayın
    konuşun
    karşılıklı yapın

    kavrama: çocuğun neye odaklandığını anlamak ve onun odaklandığı şeye odaklanmaktır. ebeveyn çocuğun ne yaptığının farkına varmalı ve bunun bir parçası olmalıdır.

    konuşun: konuşmak çocuğa konuşmak değildir, çocuğun odaklandığı şeyle ilgili konuşmaktır. konuşmayı çocuk yönlendirmelidir. paralel konuşmak ise çocuğun yaptığı şeye yorum yapmaktır.

    karşılıklı yapın: karşılıklı etkileşim nasıl olmalıdır? çocuğun odaklandığı şeyi kavrayarak ve bununla ilgili konuşarak. çocuğa "evet" ve "hayır" cevabını vereceği sorular sormak yerine "nasıl" ve "neden" sorularının cevaplarını arayın. çocuklarla birlikte kitap okuyun. ebeveyn çocuğa kitap okurken parmağı ile kelimeleri işaret edebilir, böylece bebek kelime ve sayfa üzerindeki çizgiler arasında bir bağlantı olduğunu anlamaya başlar.

    *kitap okurken metnin işaret edildiği çocuklar yazılı farkındalığı en yükse seviyede edinirler ve işaret etmeden okunan çocuklara göre daha yüksek seviyede okuma, heceleme ve anlama becerileri gösterirler.

    *çocuğun yaşadıklarını hikayeleştirerek anlatın. hikayeleştirmek, çocuğun duygularını anlamasına, tanımlamasına ve ifade etmesine yardımcı olur.

    *etrafınızdaki her şeyi sayın, uzamsal özelliklerini söyleyin, zıtlıklar, ölçüler vs ile ilgili konuşun.

    *tekrar tekrar deneyen çocukla deneyip başarısız olan ve bir daha denemeyen çocuk arasındaki fark nedir?
    övgü. süreç temelli övgü!
    insan temelli övgü "çok akıllısın"
    süreç temelli çocuğun çabasını öven övgü "bu yapboz için çok çalıştın ve bitirdin. harika bir iş çıkardın!"

    *çocuklara tercih sunun. tercih sunmak çocuğun bağımsız olarak düşünmesini destekler.

    *nedensel düşünmesine yardımcı olun. yapmasını istediğiniz şeyi nedenleri ile birlikte açıklayın.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak:

    çocuklar zeki doğmaz; ebeveynlerinin ve bakıcılarının konuşmaları onları zeki yapar.
  • ara ara aklıma getirdiğim canım kitap. bu olayı o kadar benimsedim ki oğlum 3 aylıkken tanışmıştım ve iyi ki diyorum iyi ki o farkındalık seviyesine ulaştım. zaten o anlayışa yaklaşık biriydim ancak bunu bilimsel olarak sunan bir kaynaktan okuduktan sonra tam olarak uygulamak konusunda çok daha hevesli hale geldim. bundan sonrası tamamen kişisel deneyim aktarmak olacak, isteyen okusun.
    daha minicikken yaşına girmemişken ne anlar yahu demeden uyaranlarla tanıştırdım. herşeyi ama herşeyi konuşarak uyguladım. kıyafetini mi giydiriyorum; şimdi sol kolunu, bak şimdi de sağ kolunu geçiriyoruz gibi basit gündelik olayları bile her seferinde bıkmadan heyecanla ve hikaye anlatıcı modunda anlattım. anlatmaya devam ediyorum. seçenek sunmanın mucizevi birşey olduğuna inanıyorum. kriz anlarında önce hiç savunmaya geçmeden onu anladığımı ve ne yapmak istediğini söylüyorum; seni anlıyorum şimdi bu oyuncağı almak istiyorsun alınmadığı için bu kadar kızıyorsun değil mi diyip evet onayını alıp sakinleştiğini o an, seçenek sunuyorum. bazen seçeneklerimden ikisini de seçmeyip kendi seçeceğini yaratıyor o da kabul. her haftasonu mutlaka ormana götürdüm, götürüyorum. doğada envayi çeşit materyal var bazen böcek kuş sesleri müziğimiz oluyor, bir kütük parçası jimnastik alanı. evet çok vakit ayırmak gerekiyor ama buna değer diye düşünüyorum bir beklenti amacıyla değil bunun hakedilmiş bir hakediş olduğuna inanıyorum. 0-3 yaş sanırım en çok emek isteyen bir dönem. varsın ileride matematik ya da herhangi birşey ilgi alanı olmasın, ilgi alanı her ne olacaksa onun için bir zemin olsun yeter. teşekkürler kitap.
  • çocuk gelişimi hakkında okuyup da memnun kaldığım ve tavsiye edebileceğim harika bir kitap.
    özetle söylediği şu, çocuğun hayatında zihninin en aktif olduğu dönem ilk 3 yıl. bu ilk 3 yılda çocuğunuzla ne kadar çok konuşursanız, ne kadar farklı şeylerden bahsederseniz o kadar merakını uyandırır ve sinirsel iletişimi ilerletirsiniz. bahsettiğiniz farklı şeyler üzerine düşündükçe çocuğun da ufkunu genişletip farklı şeylerden haberdar ediyorsunuz. yani bebeklikten gelen bir genel kültür oluşmaya başlıyor bebeklerde. ben bunu bilinçsiz olarak kızımda uyguladım. doğduğundan beri nasılsa anlamıyor demedim sürekli konuştum, o gün neler yapacağımızı anlattım, hangi kıyafetini giyeceğini, kendimi nasıl hissettiğimi, o yokken nasıl olduğumu onun gelişiyle nasıl değiştiğimi, oyuncakları, kitapları, yemekleri vs o an gündemimde ne varsa kızımla paylaştım. yağmur nasıl yağar, mevsimler nasıl değişir, yapraklar nasıl sararır düşer, kış gelince nasıl hava soğur ve kar yağarken yaz gelince nasıl hava ısınıp denize gireriz gibi. aklınıza ne gelirse kısaca.

    şu an iki buçuk yaşında ama çoğu zaman kendinden beklenmeyecek şeyleri biliyor. bunun da sebebinin bebekliğinden beri yaptığımız sohbetlerin etkisiyle olduğunu düşünüyorum. çünkü yalnızca ben de değil ailemin her üyesi onunla bir yetişkinle konuşur gibi konuştu. şimdi başka insanlar sohbetlerimizi dinlerken bu çocuk bunları biliyor olamaz, kesin biri seslendiriyor bu kızı, kim o, çıksın ortaya diyorlar ve bu çok hoşuma gidiyor. beyinleri verilen tüm bilgileri sünger gibi emip işlemeye başlıyor. aman ne çok konuşuyosunuz ana kız yaa ne anlayacak el kadar bebe diyen de var tabii. önümüzdeki yıllarda göreceğiz bakalım bu çabalarım işe yaramış mı.
  • kitap 0-3 yaşın çocuğun beyin gelişimindeki en önemli aralık olduğunu ve bu yaş grubunda çocukla yapılacak konuşmalardaki sözcüklerin öneminden bahsediyor. bebeğinizle ilk günden itibaren bol bol konuşun, hikayeler anlatın, kitap okuyun diyor. konuşma sırasında kullandığınız sözcükleri genişletin, günlük hayattaki konuşmalarınıza uzunluk, ölçü, sayı birimleri ekleyin ama bunları bir diyalog halinde bebeğinizle birlikte yapın diyor. aslında amaç tüm çocukları bu doğrultuda büyütmek. sadece kendi çocuğunuzun diğer çocuklardan daha zeki, akıllı ya da daha üstün olması değil, bunu tüm topluma yayabilmek önemli olan. böylece toplum olarak kendi ayakları üzerinde durabilecek, çözüm odaklı, istikrarlı bireyler yetiştirerek dünya’yı daha eşit güzel bir yer yapabilmek. bu yüzden kitapda bahsedilen programı olabildiğince çok kişiyle paylaşmak ve uygulamak önemlidir.
  • bebek ile iletişimi 3k formülü ile açıklar. kavra, konuş, karşılıklı yap.
  • bence ebeveyn olan yada olmaya hazırlanan insanlar için önemli bir kitap çocuklara hanimiş benim tavşanım demenin zekaya katkı sağlayacağını bu kitabı okumadan bilmiyordum.ıq gelişiminden çok duygusal gelişime katkı sağlayacağına inanıyorum bu da bireyin potansiyelini daha da arttırıyor.
    bu toplumsal değişim için de önemli olduğundan okunması gereken bakıcılara annelere anneannelere ve babalara okutulması gereken bir kitap.
    ben keyifle okudum
hesabın var mı? giriş yap