• kaç yaşınızda olursanız olun; uyandığınızda cebinizde para en önemlisi aileniz hayatta olsun. gerisi için bir gün bile uzun ve hayat huzurun olduğu yerde güzel.
  • 30 yaşına gelmedim daha ama; insanın kendisini değiştirmeye zorlamaması, benliğini sevmesi, kendisini başkalarına beğendirmek için eğilip bükülmemesi gerektiğini bilen bir insanım.

    başkalarının önemsiz olduğunu kavramış biriyim.

    öyle olmasaydı, bana hayat verilmez, bunun yerine onların hayat hanesine +1 yazılırdı.
  • 30'a yaklaştıkça bu başlığa daha çok göz gezdirirsiniz , 30'a gelip 30u geçtikten sonra ise bu başlığı (bkz: takip et) ile bakar durursunuz.
  • insan ilişkileri konusunda anladığım hatta prensip edinmeme sebep olan gerçekler var.

    1. ilişkisi olan insandan uzak duracaksın

    yalnız birisi, ister hem cinsi ister karşı cinsi olsun, ilişkisi olan arkadaşıyla fazla beklenti içine girmemeyi öğrenmek zorunda. evli veya sevgili çiftlerin yanındaki 3. şahısları bilirsiniz. bu şahıslar, ya erkeğin ya kadının yakın arkadaşıdır. kadının yakın arkadaşıysa evlerine de rahatça girip çıkar... sonra illa ki bazı sürtüşmeler olur. bunun dışında, yakın arkadaşının duygusal bir ilişkisi varsa ve bu ilişki geleceğe dönükse, artık onun için öncelikli ilişkinin arkadaşlık ilişkisi olmadığını anlaman gerekiyor. bunu kabul ettiğinde de, kendin gibi yalnız insanlarla takılmaya başlıyorsun. böylece beklenti ve yönelimleri, hayat akışları sana daha paralel insanlarla ilişki kurduğun için birbirini daha iyi anlıyorsun.

    2. kendinle arkadaş olmak

    bu başlık aslında koca bir kitap boyunca bile anlatılabilir. henry david thoureau'nun muhteşem sözünü hatırlarım; "yalnızken en iyi dostum yalnızlıktır" der. ardından da ulu erenimiz aysel gürel'in "donanımsız insan için yalnızlık büyük bir zulümdür" sözü gelir aklıma.

    her insan yalnızlıkla baş edemez, yalnızlıktan keyif alamaz, hatta yalnızlığı anlayamaz. bazı insanlar "yalnızlık"ı veba gibi görürler. bazıları için ise "yalnızlık" büyük bir lükstür, velinimettir hatta.

    yalnızlık, benim kendimle ilişki kurduğum ve kendimle zaman geçirdiğim bir ilişki biçimi. bundan bir kere keyif almayı öğrendiğinde insan, başka şeyleri, saatlerce arkadaş peşinde oradan oraya sürüklenmeyi, tüm günü iş yerinde geçirdikten sonra bir de akşam arkadaşlarla buluşup içmeyi, sinemaya, tiyatroya, sergiye illa ki biriyle gitmeyi aramıyor. tabi ki yalnızlık arkadaşsızlıktır, demiyorum. ancak insanın bir tane çok iyi arkadaşı, bir kaç tane de yakın arkadaşı olur. gerisi dolgu malzemesidir. ergenlikte veya 20'li yaşlarda insanların içinde yalnızlık yerine dolgu malzemesi daha fazladır, o yüzden yalnızlık yerine dolgu malzemesinin güdüleriyle hareket ederler.

    ancak insan "yalnızlığını" keşfetmeye başladığında ve bundan güçlendiğini farkettiğinde, artık insanlara ve ilişkilere eskisi gibi bakamamaya başlıyor. örneğin, yeni tanıştığım biri abuk-subuk laf sokmayı şakalaşmak sanıyorsa, kendini haklı göstermek için yalan söylüyorsa, ilgi odağı olmak için gereksiz hareketler yapıyorsa, o insanla geçirdiğim vakit bana boş geliyor. o vakitte oturur film izlerim, müzik dinlerim, hiç bir şey yapamıyorsam uyurum, ama gene de davranış bozukluğu olan bir insana hayatımda yer açmaktan daha iyi şeyler yaparım kendime.

    davranış bozukluğu olan insanlarla arkadaş olmayalım mı? ben mükemmel miyim?
    hayır. ancak yüzeysel, sıradan ilişkilerimde problemli tiplere ayıracak vaktim yok. özel, güven temelli, artı değer katan ilişkiler de tabi ki insanların geçmişten gelen yaralarını ifade etmesi gerekir ve bunun da karşı tarafça algılanması gerekir.

    zaman azalıyor. kendimizi tanımak için bile olsa, azalıyor.

    iyi günler.
  • 30 yaşından sonra amiyane tabirle karı-kız işleri tahmin edemeyeceğiniz kadar açılır. bir telefonla, bir mesajla bazen bir kahve ile hatunu yatağa atabilirsiniz. sonra kendi kendinize 20'li yaşların neden bu kadar ızdırap dolu olduğunu sorgularsınız. bu işler bu kadar kolaylaşmışken ben neden nişanlıyım neden evliyim ulan allah kahretsin dersiniz. ve bu travma 30'lu yaşlar içinde ilerledikçe sizi daha çok bitirir. her an önünüze gelen farklı bir kadınla birlikte olma şansınızı tek bir kadına bağlı olma yemini etmiş biri olarak elinizin tersiyle kenara itersiniz. özetle: evlenmeyin !
  • ah siz ihtiyarlar...
  • bundan sonra insana dair hicbir seyin seni sasirt(a)mayacagi

    ''anlasilmak'' istemeyi bir an once gecmen gerektigi

    her durumda yapilabilecek bir sey oldugu

    arkadas ve dostun onemi

    hayır demenin dayanilmaz hafifligi

    kafasi mesgul insanlarla birlikte olmanin rahatligi

    "bir sey soyleyemiyorum" diye baslayan bir cumleden sonra cok sey soylendigi

    söyledigin/yaptigin seylerin arkasinda durmanin artilari

    cikilan yolda karsi tarafi yuzustu birakmamanin onemi

    mutlu oldugunda hemen karsindakinin canini yakmana gerek olmadigi

    kendine inanman, kendinden vazgecmemen gerektigi (yapamayacagin sey olmasin, olursa onu da yap)

    sana deger veren insanlari ayri bir yere koymanin onemi

    gitme isini dogru yapmanin rahatligi

    bir konuyu konusup, cozume ulastirmadan oylece birakmanin etkileri

    ortak olmasa da bir noktaya/yere varabilmenin onemi

    sayginin ne kadar onemli oldugu

    yapip edip sonrasinda hicbir sey olmamis gibi davranan insanlari hayatindan cikarmanin geri donusleri

    kendine, ugraslarina, arkadaslarina zaman ayirmayan birinin hayatina dahil olmaman gerektigi

    yeri geldiginde siktir etmenin ne kadar gerekli*oldugu

    her zaman kendi yaptiklarina donup bakman gerektigi

    tek tarafli cabanin hicbir ise yaramadigi gercegi.
  • küfürsüz bazı şeyleri anlatabilmen gerektiğidir. sen artık çocuğuna canlı örneksin.
  • bir yaratıcı olmadığı... en azından benim için öyle oldu.
hesabın var mı? giriş yap