• hakkında ayrı başlık açılmasını sonuna kadar hak eden yaştır. bambaşka bir kafası var cidden.
    -en rahat pantolonunuz hangisiyse onu verin.
    -ayağımda olduğunu hissetmeyeceğim bir spor ayakkabı istiyorum.
    -kes, yıka çık kes; beni uğraştıracak bir şey olmasın. boyamıyoruz, evet.
    -para önemli değil, sadece yapmak istemiyorum.
    -ben ne istersem o.
    -kafam kaldırmıyor.
    -benim ne hissettiğim önemli.
    ve cidden 31'de esamesi yoktu, 32'de de hiç böyle değildim. dönüm noktası gibi yaş(mış).
  • eğer eğitiminizi eğlenceye gark etmemiş iseniz en az 10 yıl tecrübeli meslek sahibi olduğunuz yaşlardandır... artık arkadaşlarla her gece dışarıda takılalım duygusu sizi terketmiştir, ev bazlı görüşmeler, temiz hava bol güneş aktiviteler bünyenize sirayet etmiştir... düzenli gazete almaya başlamış, sabah kahvaltı etmeden işe gidemez olmuşsunuzdur... anne-babanızı bir yıl öncekinden daha haklı görmeye, diyet-kolesterol-tetkik kelimelerini daha çok kullanmaya başlamışsınızdır... sözlükte "sevgili ile", ya da "eski sevgili" diye başlayan başlıklarla ilgilenmek pek aklınıza gelmez... göbeğinizi açarak giyinmek ya da dolabınızdaki kot pantalonunuzun forma haline gelmesi artık gerilerde kalmıştır *... bankada kötü günler için az da olsa paranız olduğundan, borsa endeksinden ve dolar mark paritesinden haberiniz vardır ... hatta özel okul fiyatları bile yavaş yavaş ilginizi çekmeye başlamıştır... arkadaşınız x ile olan ilişkinizdeki çalkantılar sizi pek ilgilendirmez, çünkü gerçek dostlarınız kemikleşmiştir...
    2009 edit: ayrıca zamanın çok hızlı geçmeye başladığı dönemlermiş...
    2020 edit: sonrasında mantık değişmese de genç bir yaşmış :)
  • 25'inde ceo olup 50'sinde ölen de var, 50'sinde ceo olup 90'ında ölen de. hayat denen süreçte herkes kendi zaman tünelinde yol alır. kimine göre ağır abisindir, kimine göre "o da bir şey mi, sen bir de 40'ları gör" yaşıdır.
    kendinizi kafa olarak 25'lere uzak, 40'lara daha yakın ya da belki tam tersi hissedebilirsiniz.

    18 yaşında üniversiteye başlamanızı, 22 yaşında mezun olmanızı, 23'ünüzde işe başlayıp 24'ünüzde evlenmenizi ve 25'inizde çocuk sahibi olmanızı bekleyen insanlar bunları gerçekleştirenleri de bir başka statüdeki insanlarla kıyaslayıp utandırmaya çalışır daima. çünkü kendi hayatıyla ilgilenmeyen insanlar kendilerindeki eksikliği daima bir başkası üzerinden gidermeye çalışarak tatmin olur.
    "rahata konmuş" tabiri argoya kaçsa da böyle de bir kesim vardır, ailesinden kalan işin başına geçer ya da kendisi bir destekle bir iş kurar. sonra da bu desteğin ya da şartların hiçbirine sahip olmadığın için seni kendileri gibi olmamakla eleştirir. hani bak ben bunları yaptım sen ne yaptın diye sorarlar. sen yapamadığın için yapmamış olursun ama o her halükârda yapmış olur. yani yine insan doğasının temelindeki kendinden olmayanı dışlama durumu.
    bir de korkmaları var elbette. korkudandır bu dışlama nihayetinde çünkü insan her zaman anlam vermeye çalışır. anlayamayınca en yakın bulduğu kulbu yapıştırır karşısındakine. çünkü bilinmez korkutucudur. bilinmeli, tanımlanmalı ve düşünmeye değmediği akla yerleştirilmelidir. yoksa düşünmeye devam etmek düşünülenden korkmaya sebep olur.

    şöyle açıklayayım; basit düşünen insanlarla kesin karşılaşmışsınızdır. bu insan sizinle 5 saniye konuşmuş olsa bile ne kadar konuştuğunun farkında olmadan, "sen de şöylesin yahu" diye kulbu takıp geçer. hiç düşünmez. siz belki 33 yaşındasınız ama o insan 5 saniyede çözmüştür sizi. ve o 5 saniyedeki tanım sizle hiç alakalı olmayabilir. fakat konuştuğunuz kişiyi rahatlatmış kendisinin sizden üstün olduğunu düşündürtmüştür ve bu da onun için yeterlidir.
    bu yüzden dışlandığınızda çok takmamanız size bir şey kaybettirmeyecek aksine taktığınız durumda kapılacağınız kötü histen sizi koruyacaktır.

    evlenmemiş veya çocuk sahibi olmamış
    olabilirsiniz. ya da kendinize ait bir eviniz ya da arabanız olmayabilir. herkes aynı anda aynı şeylere sahip olmayabilir, bunu başaramayabilir ve bu bir eksiklik değildir.
    ki evlilik başlı başına bir başarı değildir, çocuk sahibi olmak da öyle.
    bazen yüzünüzdeki gülümseme milyonlarca liradan daha değerlidir ve hangi yaşta olursanız olun en güzel yaşınızda olduğunuzu bilmeniz gerekir. daha iyi şartlarda dünyaya gelseydiniz veya farklı bir ülkede doğsaydınız siz de potansiyelinizi gerçeğe dönüştürebilir, dünyada güzel şartlarda yaşayan diğer insanlar gibi olabilirdiniz. nerede ve kimden doğduğunuz sebep, seçimleriniz ise sonuçtur ancak, bu sebep seçimlerinize doğrudan etki ettiği için bu durumda tercihlerinizden bazen doğrudan siz de sorumlu değilsinizdir.

    bu yüzden; kendinizi geliştirmekten ve kendinize zaman ayırmaktan vazgeçmeyin. sevdiğiniz şeyleri yapın ve zihinsel olarak sizi merkeze çeken şeylerle ilgilenin.

    ruhsal ve fiziksel sağlığınızın hepsinden önemli olduğunu unutmayın. sağlık olmayınca huzur da olmuyor. para mı? neye yarar?
  • isa'nın yaşı.
    çarmıha gerildiğinde bir diğer rivayet tanrı tarafından göğe çekildiğinde 33 yaşında idi.
    ayrıca islam inanışına göre cennete giren insanların yaşı 33 olacaktır. bundan da çıkarılacağı gibi 33 yaş olgunluk, zindelik yaşıdır. güzel anılarla bezeli olmasına özen göstermek gerek.
  • 30u gecmiş olmanin yarı olgunluğuyla henüz 35e gelmemiş olmanın çocukluğunu aynı anda hissetmek.
  • çocukken 30’lu yaşlar amcaydı bizim için, adamdı yani.. her şeye gücü yeten insanlardı.

    30’lu yaşlara gelince ne oldu biliyor musunuz? bir şey değişmedi. yani benim için 30’lu yaşlar hâlâ amca, hâlâ adam... ama kendime yakıştıramıyorum. çünkü ben hâlâ o çocuk aklımla yaşıyorum.

    bakın size bir örnek vereyim: 20’li yaşların başındayken benimle yaşıt olan ünlü futbolculara şaşırırdım: “ulan adam benle yaşıt be!” derdim kendi kendime.. şimdi benim yaşımdaki bir futbolcu için “peeh adam yaşlanmış zaten!” diyorum ama kendimde hâlâ iş görüyorum.

    sanırım büyümeyi insan kendisine yakıştıramıyor. çocukken büyük olmanın bütün şartlarını taşıyorum: evliyim, çocuğum var, işim var, arabam var ama ben büyümedim... 33 böyle bir yaş işte...
  • abartılacak olay değil. bitti bitecek, daha bir numarasını göremedik. asıl 18 yaşından çok şey bekliyordum. hüsran oldu tabi. sınava çalıştık. yerleştirdiler. * *
  • 3 gündür içinde bulunduğum fakat alışamadığım durum.

    sanırım 30 yaş sendromu diye bir şey varsa bu yaşta kendini belli etmeye daha meyilli oluyor. ya da bende öyle oldu ne bileyim.

    30 yaşını doldurduğunda pek anlamıyorsun orta yaşlara geldiğinin ciddiyetini, amaan canım daha geçen sene 29'dum hiçbir farkı yok deyip geçiştiriyorsun. 31 ve 32 de benzer şekilde, 30'a yakın olmanın rahatlığıyla geçiyor.

    ama 33 öyle değil. artık 30'a değil, 35'e daha yakın olduğun gerçeği dannnn diye kafana düşüyor. 2 sene sonra 35'sin işte, yolun yarısı. zaten zaman da çabuk geçiyor, ne kaldı ki şunun şurasında.

    ne yaptım bu vakte kadar, ne yapmak istiyorum, ne yapabilirim, ne hayalim kaldı elde avuçta, ne yapacağım sonunda gibisinden milyon tane soru kafamdan gelip geçiyor üç gündür. epeyce bir gelip geçecek gibi de görünüyor.

    o sorular gelip geçiyor bir yandan ama zaman da gelip geçiyor ve benim hiçbir şeye ne dermanım ne de inancım kalmamış gibi hissediyorum. geçici bir bunalımdır diye ümit ediyorum.
  • yeniden aşık olmak için en güzel yaştır.
  • yaşının artık 3 ile başlayan bir sayı olduğunu kabul ettiğin yılı yaşamaktır. 30, 31 ve 32'de anlayamaz, kabullenemezsen çift 3'le kafana çakıveren yaşta olmaktır

    3 ile başlayan yaşlara alışmak 3 yıl sürüyor görüldüğü üzere. yaşlandıkça bu kabullenme süreci de uzayacaktır haliyle. 40'lı yaşları 4 yıl sonra 44ncü yaşında, 50'li yaşları 5 yıl sonra 55nci yaşında kabulleceksin.

    oysa 20'li yaşları kabullenmek yalnızca 2 yıl sürmüştü..
hesabın var mı? giriş yap