• konusu ile ancak 10 üzerinden 1 alabilecek bir oyunun, tiyatrodan çok iyi anlayan,
    komedinin sadece anlamsız debelenmeler ve galiz küfürler demek olmadığını gerçekten bilen,
    değerli tiyatro insanlarının elinde nasıl 10 üzerinden 9 alabilecek bir yapıt haline getirilebileceğinin resmi.

    ne kadar ucuza maledilmişse o kadar güzelleşmiş, küçük ama büyük numaralarla(!) seyirciye mutlu bir iki saat geçirten;
    üstelik tiyatronun sonsuz olanaklarının sınırsızlığını, küçük bir sahnede, küçük dekor parçalarıyla ve küçük bir kadroyla kanıtlayabilen oyun.

    --- spoiler ---
    yahu bu oyunun kadrosu dört kişi değil miydi?!
    --- spoiler ---
  • başroldeki erkek karakterin dalgalı kumral saçları vardır, gözleri eladır, güneşte yeşil olur, uzun ince bir adamdır. tıraş olamadığı için kaçtığı süre zarfında sakalları uzar, bu gezgin hali kendisine daha serseri ve daha çekici bir hava verir.
  • kişilerin dekora dönüştüğü, dekorlarin siyah eldivenli mechul kimseler tarafindan sahneye itildiği, zaman zaman birinin bir dakika içinde ikiden fazla karaktere büründüğü tiyatro oyunu. izlerken insan çok sevinir, mutlu olur kahkaha atar. belki de, an itibariyle yüzümdeki az biraz saçma ifadenin mimarı olan bu oyunda insanı en çok sevindiren şey canlı canlı bir çizgi film izliyormuş hissini bulmak. herkes kaçıyor, kovalanıyor, en çaresiz durumda oyuncunun kaçabilmesi için sahneye bir pencere itiliyor. pencere, aşk, kelepçe, yağmur, kar..ne bileyim tiyatronun neden sevildiğini hatırlatan oyun.
  • hikayesi ve özellikle sonunun bir anda gelmesi ile bir miktar havada kaldığını düşünsem de inanılmaz sahneleri ile bir parçası olmaktan gurur duyduğum tiyatroya bir kez daha aşık etmiştir beni. ha bunda oyuncuların performansları, rejinin güzelliği ve çok doğal gelişen bazı sahnelerin payı da çoktur.

    --- spoiler ---

    tren'de geçen kovalamaca sahnesinde rüzgarın şapkalara ve ceketlere yaptığı, (bkz: okan yalabık)'ın üç şapka ile üç farklı kişiyi saniyeler içinde canlandırması, doğaçlamalar, aralarındaki eğlence...

    --- spoiler ---
  • izlerken , "hayır bu bir tiyatro değil, farklı bir şey" dedirten oyun.dekoru güzel, oyuncuları başarılı, kurgusu iyi, ve etkileyici tiyatro efektleri ve teknikleri ile dolu eğlenceli bir oyun.
  • sadece dekorları için bile izlenebilecek oyun. dekorların kullanımı mükemmel tasarlanmış. gerek siyah eldivenli adamlar olsun, gerek kayarak sahneye giren yatak ve koltuklar olsun, her şey çok güzel düşünülmüş. zamanın durdurulup olayların farklı perspektiflerden gösterilmesi ise ayrı bir güzeldi.

    fakat oyunun konusunu o kadar ilgi çekici bulmadım. yine de izlemeye değer bir oyun.
  • oyuncuların hepsinin döktürdüğü, özellikle okan yalabık ve bülent şakrak'ın birçok farklı karakteri başarıyla canlandırdığı çok eğlenceli, izlerken çok güldüğüm oyun. oyuncular oyunun sonuna doğru sürekli dekor ve kostüm değiştirmekten kan ter içinde kalıyorlar, genç oyuncuların dinamik performansları ve araya sıkıştırılan hoş sürprizlerle hiç sıkılmadan ve hatta ne zaman bittiğini anlayamadan ayrılıyorsunuz salondan. kenter tiyatrosu'nun yaptığı tek biletle 3 komedi kampanyası dahilinde kuyruk ve açık denizde isimli oyunları izleme fırsatını yakalamak da cabası.

    --- spoiler ---
    okan yalabık sahnenin bir ucundan taklalarla(takriben 3 takla) yuvarlanarak birbirine kelepçeli olarak kaçmaya çalışan demet evgar ve hakan gerçek'in önünde durur. hala rulo şeklindeyken;
    demet evgar : bu neee?
    hakan gerçek : rüzgarda yuvarlanan çalı.
    --- spoiler ---
  • nihayet izleyebildiğim kenter tiyatrosu oyunu.

    konusu yeni hiçbir şey söylemeyebilir ama oyunculuklar... oyunculuklar muazzamdı. bilhassa okan yalabık, neden oyuncu olduğunun cevabını veriyor gibiydi. uslanmaz bir okan yalabık hayranı olduğumdan okan yalabık'ı beğenmeye şartlanmış bir vaziyette mi gittim acaba diye sorduğumda kendime, gayet tatmin olmuş bir şekilde "kesinlikle hayır" diyorum. yanımda sürüklediğim insanlar da böylesi muhteşem bir oyunculuktan etkilendiklerine göre okan yalabık'ta hakikaten iş var.
    ayrıca demet evgar'ın yaptığı aksanlara, lehçelere bayıldım. hele oyunun başında bir "ja, wunderbar!" diyişi var ki...
    bu dörtlü daha çok komedi yapsın.
  • bu oyunla gordum ki eskisozluk yazarinin tavsiyelerine asla kulak asmamak gerekiyor. uyukladigini soyleyen olmus bir oyun dekor degistirme sureleri de eglenceye nasil daha fazla katilarak surukleyici olabilir bilmiyorum. demet evgarin her yerinin ellendiginden ve cinsellikten dem vuranlarin dekolte abazanlari oldugunu soylemeye gerek yoktur sanirim. oyunun konusu klise diyen olmus. 1915 yilinda yazilmis bir uyarlama klise degil olsa olsa klasiktir. efendim biz cok eglendik. her kurusu helal olsun. sadece bok atmaya yorum yapip sonra "ulkede niden kultur sanat gelismiyir" diye hayiflanmayin.
  • john buchan'ın the 39 steps kitabından oyunlaştırılan tiyatro oyunu. ** konya devlet tiyatrosu oyuncuları tarafından sahnelenen oyunda, oyunculuklar ve dekor kullanımı bu kadar başarılı olunca metin geri planda kaldı ve böylece tadında bir güldürü ortaya çıkmış oldu.

    "bu oyun iskoçya'da geçiyor da neden hiçbir oyuncu türk karakterinden sıyrılamamış, kilt giymekle olmaz o iş," demek akıllara pek gelmiyor. bu ve bunun gibi hepsi birbirinden basit/klişe esprilere dahi güldürebilecek kadar iyi bir şekilde sahneleniyor ve oyuncuların bitmek bilmeyen enerjisi seyirciye olduğu gibi aktarılıyor. iyi oyunculardan, vasat bir oyun izlemek için gidebilirsiniz. *

    kendime not: iyi oyunculuğun karşılığı olan ferdi dalkılıç ve yaşar özboz ikilisini bir arada seyredebileceğin bir oyun olursa kesinlikle kaçırma. "doğru mu efendim? doğru."
hesabın var mı? giriş yap