• sabah saat 10 civarı, yer ıspartakule gişeler. 5 numaralı gişeye doğru bir araç giriyor, 4 numaralı gişeye bir diğer araç ve 2 numaralı gişeye bir üçüncü araç. gişelere bir kaç metre kala 2 numaralı gişeye girmekte olan araç aniden direksiyonu sola kırıp 4 numaralı gişeye atlamaya çalışıyor, o esnada 4 numaralı gişeye girmekte olan ve çok süratli gelen araç da ona çarpmamak için direksiyonu kırıp 5 numaralı gişeye girmekte olan araca sağ arkadadan çarpıyor. 5 numaralı gişeye girmekte olan araç ne olduğunu anlayamadan gişe duvarlarına sağlı sollu çarpıyor ve araçlar duruyor. tüm şoförler araçlarından çıkıyor. 2 numaralı gişeye girmekte olan aracın soförü etrafına bakıp aracına geri dönüyor ve çekip gitmek üzere harekete geçtiğinde gişelerdeki polisler tarafından durduruluyor. 4 numaralı aracın soförü çıkıp arabasına bakıyor ve kamera kayıtlarında görüldüğü kadarıyla aracındaki hasara pek dertleniyor. 5 numaralı gişeye girmekte olan ve olan bitenin farkına bile varamayan aracın soförü ise göğsünü tutarak araçtan iniyor ve yere yatıyor, bir daha kalkmamak üzere.

    112 geliyor 20 dk döndürmeye çalışıyor 5 numaralı aracın soförünü ama iç kanama var sonuç alamıyorlar. alıp hastaneye götürüyorlar, hastaneye ex olarak giriyor, 20 dakika da orada müdahale ediliyor, ne çare. bu arada olay yerinde savcıya çok geç de olsa haber veriliyor. savcı 2 numaralı gişeye girmekte olan sonra da aniden direksiyonu kıran şahsı tutuklanma talebiyle mahkeme sevk ediyor. mahkeme denetimli serbestlikle salıveriyor şahsı. aradan koskoca 4 ay geçiyor. bu şahıs gidip imza vermiyor, polis tarafından adresinde bulunamıyor. her iki aracın şoförü de 4 ağustos'tan bu güne değin geçen koskoca dört ay içerisinde hayatına mal oldukları kişinin ailesiyle en ufak bir temas kurmuyor, üzüntü bildirmiyor. facebook'ta paylaşımlarını sürdürüyor, başkanı olduğu dernek adına açıklamalar yapıp youtube'da yayınlıyor, hiç birşey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar.

    böyle gitti babam. 2,5 yaşında boşanmışlardı annem ile, annem beni istemediği için ve babam çok istediği için babam ile kaldım ben. babaannem ve babamla büyüdüm. sevgilerin en fazlasını yaşayarak. her yanlışımda destek görerek, her üzüntümde paylaşarak, her başarımda gururla kutlanarak ve aslında her günümün her anını, her duygumu, her gün babamla paylaşarak. mayıs ayında checkup yaptırmıştı babam, yine kalbim çarparak bekledim sonuçları, babam sayfa sayfa fotoğrafını çekip tüm tetkiklerin whatsapp'tan yolladığında derin bir oh çektim yine, şükürler ettim sağlıklı oluşuna, gelecek on yıllar için planlar yaptım yine kafamdan. iyiydi ama ya bir gün hasta olursa diye korkular sardı içimi sapasağlam olmasına rağmen, yine de teselli ettim kendimi olsa bile çok da kötü birşey olmaz hem ben bakarım babama diye cesaret buldum sonra.

    bu sağlam raporlara falan rağmen bir garipti babam son aylarda. "hayat adil değil, herşeye hazırlıklı olmak lazım, olacakların önüne geçemeyiz" demişti bana. sonra hastalığım nedeniyle beni her gün teselli eden sesi daha ciddi, daha kesin çıktı bir gün bir gün aniden; sanki kafama kazımak beni tüm benliğimle inandırmak istermiş gibi "bak kızım, sen atlattın bu hastalığı, senin uzun ve sağlıklı bir ömrün olacak, ufak tefek sorunlar yaşayabilirsin ama hepsini atlatacak gücün var" dedi bana. "sen olunca atlatırım tabii" dedim ben de, cevap vermedi, sustu. küçücük yaşımdan beri yaşadığım korkularım kocaman oldu içimde o hiç konuşmadığı bu şekilde konuştukça. biz ayrılmayı hiç konuşmamıştık, hiç yüksek sesle "ölüm" demedik biz, hem ben kendimi bildim bileli dua ettim her gece "allahım ben babamla beraber öleyim" diye, nasılsa bunca yıldır söylüyorum kabul olmuştur diye güveniyordum kendimce.

    olmamış ama. annesi 100 babası 96 yaşında gitmiş babam 72 yaşında hiç bir sağlık problemi yokken, hala gördüğüm en iyi yüzücüyken, yürüyüşler yapıp enerjisini koruyorken, yazıhanesinde sabahlara kadar çalışıyorken, çocuklarına, çocuklarıma her ihtiyaç duyduklarında tek başına yetişiyorken öyle gidiverdi. kaderden falan değil, başkalarının yaptığı iğrenç, bencil, kural tanımaz seçimler yüzünden.

    yıllardır çok haberde ağladım ben, şehitlere ağladım, berkin'i vapurda öğrendim hıçkıra hıçkıra ağladım, ali ismail'e günlerce durup durup ağladım, madende gidenlere, aylan'a, depremde yunus'a ve nice haksızca gidenlere ağladım hep, ailelerini düşündüm, gidenleri düşündüm yaşayacak onca günlerinin çalınmış olmasına yandım. ama trafiğin de binlerce, onbinlerce aileyi nasıl darmadağın attiğini anlayamamışım ben, üzülürdüm hep ama bunun başka türlü bişey olduğunu bilememişim, bu acının hakkını verememişim.

    burada çok sayıda trafik kazası başlığı var, tüm medyada çok sayıda haber var, kurulmuş mağdur dernekleri var, yakınlarını kaybedenlerin yıllardır uğraş verdikleri cezaların arttırılması çabaları var ama herşeye rağmen bir kabullenmişlik var. günlük, sıradan bir olay gibi trafik kazaları. başına gelince mi anladın diyeceksiniz, çok haklısınız. daha önce yeterince anlamadığım için, bu konuda birşey yapmadığım için bu mağduriyeti yaşamış herkesten binlerce kez affımı rica ediyorum. ama ben ettim siz etmeyin. yardım edin. duruşmalara gidelim beraber, kamuoyu oluşturalım, daha önceden girişimleri olanlara hep beraber destek olalım, cezalar artsın, bu toplu katliam bitsin. kimse canının, varlık nedeninin otopsi raporunu okumak zorunda kalmasın.

    edit: buradan yazan ve mesaj atan herkese nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. desteğiniz ve insanlığınız nasıl güç veriyor bir bilseniz. hepinize selam olsun.

    edit: özel mesajlardan gelen tavsiyeleriniz üzerine avukatımızla görüştüm ve onun da onayıyla change.org'da trafik kazalarında cezaların arttırılması için kampanya açacağım.

    şimdi açtım kampanyayı, imzalarınızı bekliyorum

    yine edit: sol frame'de kalması için bir el atar mısınız? daha çok imzaya ihtiyaç var. imzalayan, paylaşan, destek olan, şahane mesajlar yazan herkese binlerce kez teşekkür ederim

    edit: denetimli serbestlik değil, adli kontrol olmalıymış o. hukuk dilini bilmediğim için öyle yazmıştım. neticede haftada bir karakola gidip imza vermesi gerekiyordu ve buna adli kontrol deniyormuş. düzeltme için @detone simitci'ye teşekkür ederim.

    edit: biz 5 kardeşiz, babasını canından çok seven 5 kardeşiz, aynı güzel babadan, aynı yürekten, aynı acıyla paramparça. şimdi sizlerle benim yüzlerce kardeşim oldu. hıçkırıklarla okuyorum mesajlarınızı, yani ben insanları severim zaten ama öyle güzel, öyle içten, öyle anlayan insanlarsınız ki nasıl iyi geldiğinizi tarifleyemeyeceğim. varolun.

    edit: ne zaman sol frame'de çıksa bu başlık imza sayıları hızla artıyor. facebook'ta çok sayıda paylaşım oldu ama sözlüğün etkisi bambaşka. 1000 olmuş imzalar, ne kadar memnuniyet verici bu ama daha fazla duyulabilmek, etki yaratabilmek için çok daha fazlasına ihtiyaç var.

    edit: duruşmayı soran arkadaşlar için buradan yazıyorum. 16 aralık 2015, küçükçekmece adliyesi, 8. asliye ceza mahkemesi 09:10

    16 aralık edit: uzun uzun anlatacaktım duruşmayı ama öyle kanadım kırık ki bugün daha güçlü olacağım bir güne bırakmaya karar verdim. neticeyi merak ediyorsanız netice sıfır. ölümüne neden olduğu insanın ailesinin yüzüne bakmayan, en ufak bir üzüntü belirtisi, en ufak bir insanlık göstermeyen ve benim algı sınırlarımı aşan bir kötülük vardı duruşmada bugün. asli suçlu hiç gelmedi zaten, zahmet etmedi adaletin çağrısına cevap vermeye. imza vermediği halde, duruşmaya gelmediği halde tutuklama da çıkmadı. algılayamıyorum ben olan biteni. çok kırık kalbim, çok yorgunum üzülmekten.

    yine edit; haber

    20 aralık ----> bundan sonraki duruşma 24 şubat 2016'da saat 13:30 küçükçekmece 8. asliye ceza mahkemesi'nde. o gün gişelerdeki kamera görüntüleri izlenecek duruşma salonunda, benim buna dayanabilme ihtimalim yok. dilerim o tarihe kadar imzalar katlanarak artmış olur, sesimiz daha gür çıkar da belki taa kanun yapıcılara ulaşır.

    en önemli edit; bu da onlardan biri babamın gitmesine neden olan kazanın sebebi olan şahıslardan biri, mahkemeye gelmeyen, imza vermeyen, adresinde bulunamayan

    22 aralık: bugün itibarıyla mahkeme sanık hakkında zorla getirme kararı vermiştir

    1 şubat: bu haber 7 ocak'ta yayınlandı, ilk gördüğümde nefesim kesildi, uzun süre kendime gelemedim 182-117 tansiyonla hastaneye gidip uzun süre orada kalmak zorunda kaldım. bunlar çok sarsıcı, çok dayanılmaz çünkü her biri bu yaşadığımın gerçek olduğunu söylüyor bana, halbuki ben her gün o kabustu bitti diye uyanıyorum ama bitmediğini o kabusta sıkışıp kaldığımı görüyorum. nyahtheoriginal'a desteği için çok çok teşekkür ederim. haberaktüel

    24 eylül 2017: entrylerden birinde paylaşmıştım ama arada kaldığı için soranlar oluyor. bilirkişi raporu;
    bilirkişi raporu sayfa 1
    bilirkişi raporu sayfa 2
    bilirkişi raporu sayfa 3
    bilirkişi raporu sayfa 4

    edit; bu benim bilirkişi raporuna itiraz eden sanık avukatına cevaben yazdığım itiraz dilekçesi
    1
    2
    3

    26 mart 2018: bu da ilk bilirkişi raporuydu, daha önce unutmuştum onu da ekliyorum
    çözünürlük çok kötü olduğu için sayfaları büyütüp iki parça halinde koydum

    ilk rapor 1. sayfanın yarısı
    ilk rapor 1. sayfanın ikinci yarısı
    ilk rapor 2. sayrafın yarısı
    ilk rapor 2. sayfanın ikinci yarısı
    ilk rapor 3. sayfanın yarısı
    ilk rapor 3. sayfanın ikinci yarısı
  • 22 eylül 2017'de duruşma vardı. bilengür beceren yine teşrif etmedi, umurunda değil çünkü, 782 koskoca gün geçti ve bu kişi ne bir kez mahkemeye geldi, ne en ufak bir üzüntü bildirdi, ne facebookta sırıtan fotoğraflar koymaktan vazgeçti ne de bir tek yaprak kımıldadı hayatında. inanılır gibi değil ama hiç bir şey olmamış gibi devam ediyor hayatına. diğeri, yaşar güner, avukatını yolluyor, o da aynı ruhsuzlukta, aynı umursamazlıkta, utanmadan babamın kendi kendine gidip gişelere çarptığını söylüyorlar dört ayrı kamera görüntüsüne, babamın aracındaki yaşar güner'in mercedesinin çarpma izine, bilirkişi raporlarına, akla, izana rağmen, bizim acımıza rağmen sürdürüyorlar alçaklığı. iftira ve yalan beyandan çekinmedikleri gibi bu kişi de en ufak bir üzüntü belirtisi göstermiyor. aklıma sığdıramıyorum hala, bunca zaman geçti hala üzülmüş olabilirler diyorum kendi kendime ama yok yok yok. babamı bizden alıp gayet normal devam ettiler hayatlarına.

    sonraki duruşma 8 aralık 2017'de, küçükçekmece 8. asliye ceza mahkemesi'nde saat 14:30'da. muhtemelen karar çıkacak. artık söylenecek birşey kalmadı zaten, hakimin kararını bekliyoruz. ben sürekli dilekçe yazdım mahkemeye, okunmaz dediler bana ama okuyormuş hakim, onu da öğrenmiş olduk, neye yarar bilmiyorum ama en azından ben söylemediğim birşey kalmasın istemiştim.

    8 aralık'a kadar yardım etseniz, yeniden canlansa şu başlık ve medyada konu olsa yeniden, göz önünde ve sahipli davalarda daha ciddi cezalar çıkıyor denilmişti bana. yardım etseniz, bir el atsanız, başlığı bir kaç zaman yukarıda tutsak ve gündem yapsak?

    edit: kampanya linki

    edit: trafik sigortasından ödeme alıp almadığımızı ve manevi tazminat davası açıp açmadığımızı soran oluyor. durum şu: trafik sigortasından herhangi bir ödeme almadık, babam 72 yaşında olduğu için ödeme yapılmıyormuş.
    tazminat davası açtık ama o dava ilerleyebilmek için ceza davası sonucunu bekliyor. aslında hiç birimiz tazminat davası falan açma niyetinde ve merakında değildik, lanet olsun o suçlulardan gelecek o paraya, zaten babamın hayatımızdaki değerini ölçecek maddi bir karşılık da yok, üstelik karşımızda bunu anlayabilecek insan da yok. fakat illa dava açmamızı tavsiye ettiler biz de usule uyduk. açıkçası hiç birimiz o dava ile ilgilenmiyoruz avukatlar takip ediyor, onun sonucu da hiç umurumuzda değil, onların ikisi de ruhlarını bile satsalar bizim manen yaşadıklarımızın karşılığını ödeyemezler, babamın kıymetini ne ölçebilirler ne anlayabilirler ne de karşılayabilirler. kendi adıma söyleyebilirim herhangi bir manevi tazminat alırsam tek kuruşuna dokunmayıp sadece yardım amaçlı kullanacağım. kardeşlerimin de böyle düşündüğünü biliyorum. bizim tek istediğimiz bu kişilerin hak ettikleri cezayı almaları.

    25 eylül 2017: ve haber yapıldı, sonsuz teşekkürler
    t24
  • dostlar, sevgili yazarlar

    yalvarıyorum yardım edin. 2005 model bir nissan pick up aracın, ıspartakule gişelere gelmeden önceki dönüşün ardından, gişelere varana dek hız alamayacağını ıspat etmem için bana yardım edin. aranızda ben kamera görüntülerine bakar hız hesabı yaparım, nissan'da çalışıyorum aracı tanırım, bilirkişiyim bu konularda tecrübem var diyen varsa ne olur ama ne olur yardım edin bana.

    tüm mahkeme sürecinde kamera görüntüleri bir kez duruşmada bir kez de itü bilirkişisi tarafından izlendi, onlar da babamda hiç hata olmadığını raporladı. ama şimdi iü'den başka bir bilirkişi sadece beyanlara dayanarak babamın hızlı gittiğini yazmış ve ona %12,5 hata oranı tespit etmiş. ben babamla yüz bin defa gişe meselesi konuştum, babam hep kardeşimin gişelere girerken hızını azaltmadığından yakınıp durdu, ve milyon kez babamın kullandığı aracın içinde geçtim gişelerden. babamın hızlı olmadığına hayatım üstüne yemin ederim. hadi ben sübjektifim ve bu ciddiye alınmaz ama bunun kamera görüntüleri kullanılarak bilimsel ıspatı olmalı. ne olur yardım edin.

    ciddi olarak yardım edebilecek varsa onunla avukata gidelim görüntüleri izlesin. bana bir yol göstersin.

    edit: soranlar oluyor, buraya da yazayım araç nissan skystar 4x4, 2005, 133 beygir, 2488 silindir hacminde, ağırlığı 1900 kg

    edit: kazanın gerçekleştiği yerin google maps görüntüsü

    edit: ilk bilirkişi raporu
    ilk rapor 1. sayfanın yarısı
    ilk rapor 1. sayfanın ikinci yarısı
    ilk rapor 2. sayrafın yarısı
    ilk rapor 2. sayfanın ikinci yarısı
    ilk rapor 3. sayfanın yarısı
    ilk rapor 3. sayfanın ikinci yarısı

    itu raporu
    bilirkişi raporu sayfa 1
    bilirkişi raporu sayfa 2
    bilirkişi raporu sayfa 3
    bilirkişi raporu sayfa 4

    edit: sönmeyen yeşilim için, başlığın gündemde kalması sağlandığı için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim
    mesajların hepsini cevaplamaya çalışıyorum, gecikirsem özür dilerim
    yol gösteren ve görüntüleri inceleyip fikir verebileceğini söyleyen harika insanlar var, benim elimde görüntü yok, kardeşim avukattan alacak, o zaman bir kaç kişi ile paylaşacağım
    hepinize saygı ve sevgilerimi iletmek isterim, iyi ki yolumuz kesişmiş
  • şu olay yeşili her yandığında boğazım düğümleniyor, beni duyan olmuş diye bir garip oluyorum çünkü böyle bir sebeple duyulmak tarifsiz bir acı veriyor, babam için adalet aramak dayanılmaz canımı yakıyor, bunu yaşıyor olmak kimsenin öğrenmesini dilemeyeceğim iğrenç bir deneyim.

    öte yandan en çok ihtiyaç duyduğum zamanda yine yanımda sözlüğü buluyor olmak da ayrı bir güven veriyor, yalnız değilim diye düşünüyorum.

    karmakarışığım işte. sağolun.
  • olayı benim anlatmam taraflı bulunup babama "suçlu" denebilir ama dikkatli okunsa öyle olmadığı da görülebilirdi. olay gişelerde meydana geldiği için 4 adet kameranın yakın çekim görüntüleri var. olayı inceleyen bilirkişinin raporunda da ilk direksiyonu kıran "asli suçlu", babama çarpan "tali suçlu", babam ise "tamamen suçsuz" olarak geçiyor. görmek isteyene gönderebilirim. ayrıca o bahsi geçen "türkiye ortalamasının çok üstünde bir entellektüel ahlaka ulaşan"lar var ya, o babam tam olarak. bunca yıllık araç kullanımında tek bir kazası da yoktur, kimsenin hakkına saygısızlık etmişliği yoktur. okumuştur evet aynı zamanda da vicdan, izan sahibidir babam. zaten kazanın gelişini fark bile etmemiş, fark etse bir şeyler yapar kurtarırdı babam kendini. gerçekçi olmaya çalışmak bazen insanın önündeki gerçeği görmesini engelleyip, kalp kırmasına da sebep olabiliyor.
  • gerizekalıların okuyamadığı kazadır.. adaletsizliktir..

    (bkz: başınız sağolsun)
  • 90'larda ortaya atilan trafik canavari beyinsizliginin, olumlu trafik kazalarinin hicbir sey olmamis gibi yasamaya devam ederek normal karsilanmaya baslamasina etkisini hatirlatan kaza. ozellikle o zamanlar yogun olarak kullanilan bu canavar karakter yuzunden her haberde "trafik canavari can aldi" gormeye duymaya baslayan insanlar, karakterin otesine bakmamaya, gercek suclunun kendisini gormemeye alistilar.
  • bu başlık sayesinde 3 tane yavşağı aninda troll listeme gönderdim.

    başlığın açılması ile inşallah eksi sözlük maharetini gösterir ve suclular gec de olsa cezalandirilirlar.

    bu ve bunun gibi olaylar memlekette o kadar cok oluyor ki... allah geride kalanlara sabir versin.
  • 854 gün önce bir pazartesi gecesi yine geç saatte ama huzurla uyumuştum, 4 ağustos'a bitmeyen bir kabusa uyanacağımı bilmeden. bambaşka hayatlarımız vardı 3 ağustos'ta. aslında hayatlarımız vardı. benim sağlık problemlerime, memleket sıkıntılarına daha bir dolu gündelik kaygıya rağmen hayatlarımız vardı. mutlu olabildiğimiz, üzüldüğümüz, dolu dolu duygular barındıran hayatlar. 4 ağustos'tan beri donduk kaldık hepimiz.

    5 kardeşiz demiştim ya. en büyük benim. o sabah babama ulaşamayınca ikinci kardeşimi aramıştım. kediden dolayı pire görmüştü babam evde, ilaç yapacaktı. fazla ilaç kullandı dokundu sandım ben. kardeşime söyledim eve gitti bakmaya, yol boyunca konuştuk. eve vardığında otoparkta babamın arabasını görmediğini söyleyince bir oh dedik ikimiz de. ilaç zehirlenmesi falan yoktu. sonra diğer kardeşimi aradım, tatildeydi o. salı günleri babamın rutin olarak gittiği bir mükellef falan var mı diye sormak için. babamla birlikte çalışıyorlar. yok dedi, perşembeleri gidiyor. sonra trafik kazaları takıldı aklıma ne diyeyse. radyo trafiğin tweetlerine baktım. bahçeşehir'de bir servis aracı devrilmişti galiba. acaba babam geçerken oldu da yardıma mı gitti diye düşündüm. sonra dayanamadım bahçeşehir karakolunu aradım. buraya gelin dedi bana memur. uğraşmak istemediği için sallıyor diye düşündüm beni. sonra yine aradım. yine aynı şey oldu. babamın adını falan sordu sonra buraya gelin dedi. üçüncü kardeşim de aramaya başlamış benim gibi. ona gelmiş haber. aradı beni, söyledi.

    sonrası uzunca bir süre yok hiç bende. ne yaptım, kimlerle konuştum hiç yok. bundan sonra hatırladığım yoldayız. eşim çocuklar herkes yanımda. çocuklar en büyük kardeşime de haber vermiş o arada. en küçük kardeşimin çığlık çığlığa aradığını hayal meyal hatırlıyorum. ben de çığlık atıyormuşum galiba halamlar sonradan söyledi, ne dediğini anlayamıyorduk dediler. ben hep kustuğumu hatırlıyorum.

    yolda ben eve gidip bakan kardeşimle konuştum, hastanedeydi. "teşhise götürüyorlar beni aslı, morga götürüyorlar" dedi. sonrası ne kadar sürdü yine bilmiyorum. aradım yine "babam mı?" dedim, defalarca emin misin dedim, sonra götürüyorlar babamı dedi bana. adli tıbbaymış, polisi istedim telefona. yalvardım polise babama dokunmayın ne olur otopsi yapılmasın diye. mecburuz, savcının emri dedi. ve sonunda adli tıbba vardık. kardeşim adli tıbbın önündeki kafemsi yerin önünde yerde oturuyordu. ona bir kez baktım, bakamadım sonra bir daha. upuzun kirpiklerinden dökülen yaşlar ciğerime damladı tek tek. birileri daha vardı. kardeşlerimin arkadaşları galiba.

    sonra siyah bir çöp poşeti uzattı kardeşim bana. anlamadım önce, babamın eşyalarıymış. bembeyaz gömleği kesilmişti, kol ağızlarında kan vardı. ayakkabıları, yumuşacık güzel ayakkabıları da tertemizdi her zamanki gibi. pantalonu tozlanmıştı. görse nefret eder babam diye düşündüm. toz fırçası vardır babamın ofis masasında. pantalonu toz olunca fırçalar. çok güzel de gömlek ütüler babam, asker adam tabii. özene bezene giyinir. yıllarca sadece terzisinde dikilmiş kıyafetleri giydi. şimdi o kıyafetler, güzelim ayakkabılar çöp poşetindeydi.
    sonrası zaten babamın evi, hep birlikteyiz, artık bu bizim kıyametimiz. 190-110 olmuş tansiyorum. hastane ve sonra babamın evinde duramadığım için en yakın otelde kalışımız. titreye titreye duş yaptım kendime gelirim diye, daha beter oldu suyun bile yatıştırmadığını fark etmem.

    o gün hiç geçmedi işte. araya günler sıkıştı ama hepsi o güne sıkıştı.

    her kayıp çok büyük travma elbette ama sapasağlam bir insanın aniden böyle elimizden alınması ve bunu yapanların keyifle hayatlarını sürdürmesi, mahkemeye gelenin suratımıza sırıtması bunu tamamen dayanılmaz bir hale getiriyor.

    bazı yazarlar adaleti burada arama diyor bana. ben zaten adaleti mahkemede arıyorum. ama o mahkeme asli suçlu olduğu raporlarla sabit sanığı bir kez bile duruşmaya getirmedi. koskoca 854 gün biz oradan oraya savrulurken o iki suçlu kişinin hayatlarında yaprak bile kımıldamadı. ben adaleti mahkemede arıyorum, ben adaleti vicdanlarda arıyorum, ben adaleti hayatta arıyorum. aklıma gelen her yerde arıyorum. ben babamın canının kıymetini arıyorum. hayatı boyunca milletini, memleketini sevmiş, bir trafik cezası bile almamış babamın memleket gözünde, kanun nezdinde kıymetini arıyorum.

    iki gün sonra muhtemelen karar açıklanacak mahkemede. beni anlayan herkesten adaletin doğru tecelli etmesi için iyi dileklerini bekliyorum. bana destek olan yüzlerce yazara tüm kalbimle teşekkür ederim ve asla ama asla böyle bir durumda kalmamalarını dilerim. sonuç ve elbette üst mahkeme süreçleri hakkında bilgi vermeye devam edeceğim.
  • duruşma vardı bugün. çalışanlar işe, öğrenciler okula gitmedi mahkemeye gittik. hakime hanım yıllık iznini kullanıyor olduğundan dolayı da vekaleten bakan hakim yine karar vermedi. bir önceki duruşmada da aynısı olmuştu.

    buradan adalet bekleyen herkese sesleniyorum, boşuna beklemeyin, adalet tatilde.

    bu arada sanıklardan birinin avukatı gelmişti her zamanki gibi ama diğeri en başından beri hiç gelmediği gibi yine yoktu ama bu sefer bir yakınını yollamıştı. gelen kişi adliye içinde bizi adım adım takip etti, hepimizi uzun uzun inceledi ve son derece rahatsız ediciydi. babama yaptıkları yetmedi şimdi de bizi rahatsız ediyor. ben hayatımda bu derece utanmaz, bu derece vicdansız, bu derece terbiyesiz insan görmedim. muhtemelen karar çıkıp çıkmadığına bakmaya çalışıyordu yakını, herhalde bir tutuklama çıksa kaçacak çabucak haber alıp.

    yazıklar olsun babamın hesabını soramayan adalete, yazıklar olsun bu arsızı sırıta sırıta dolaştıran adalete, yazıklar olsun.
hesabın var mı? giriş yap