• memlekette bir mayis, biber gazları ile kutlanmısken, avusturyada bir baba kendi kizindan 24 senede 7 cocuk yapmisken, londra belediyesi'nin basina ali kemal'in torunu gecmisken, sivasta 4 eylül stadında oynanan, galatatasaray'in 5 gol atip 3 gol yedigi mactir..

    daha dün gibi hatirliyorum da, fenerbahceyi geçen hafta 1-0 yenen takim, hafta içinde "denizi geçtik derede bogulmayalim" diyor, arda turan, hakan şükür peşi sıra çıkıp "sivasta galibiyet istiyoruz" demeçlerini gazetelere veriyordu. gecen hafta üstüne "şampi" yazilan soyunma odasındaki beyaz tahta, sivasa götürülmeye çalışılıyor, iyilerinden seçilen 1600 taraftar bir uçağa binip selda bağcansarkilari (bu şarkılar için bkz: whenever i may roam) eşliginde sivasa iniyordu.. fakat sivas halkı zalımdı, sivas halkı, galatasaray'in "yol ver sivas, şampiyon olam!" seslenisini duymuyordu.. zamanında manchester united'i, juventus'u hotellerinde uyutmayan galatasaraylilar bu kez sivaslilar tarafindan uyutulmuyordu.. sivaslilar internetteki forumlarda "öcünüzü alicaz manchester" yorumlari yaparken, türkçe bilmeyen manchester taraftarları olaya anlam veremiyordu..

    maç bu ahval ve şerait içinde başladı. sivas stadini bilenler için soylersek, havuz tarafındaki kaleyi galatasaray almış fazla gelen kaleyi ise sivasa vermişti. zira 2 kaleyi de galatasaray alirsa hadise sevimsiz olurdu. nonda tek forvet olarak oyundan alınana kadar hüküm sürecekken, sabri sağ açık oynuyor, arkasında sabri'nin boş bıraktığı alana ise song yerleşiyordu. sivasspor ise don vito muhammed önderliginde sahaya çıkıyordu..

    fırat aydinus'un evil twin'i (türkçesi: canım kardeşi) oldugunu soyleseler "haggat haaaa nasil da benzior" diyip kanacagim halis özkahya, şükrü saraçoğlundan gelen başlama düdüğü ile aynı anda maçı başlattı.. dakka 13 olmuştu ki sivas golu atmisti.. tribunler "üç üç üç" diye bagirmaya başlamış "ikiyi ne zaman attık lan?" diyen sivaslı musa bir garip olmuştu..

    galatasaraylilar "şampiyonluk gidiyor yahu" panigine düşmüşlerdi ki gençlerbirliği teeee saraçoğlunda topu aglara gönderdi.. geçici bir rahatlama olmadı dersem yalan söylerim.. 40 gibi arda topu aglara gönderiyor, onun tekrar gösterimleri bitmemişken bir gol daha atıyordu.. bu ikinci gol sırasında spordan sorumlu devlet bakanımız besir atalay'in önündeki paf takimlari sampiyonlugu kupasi az kalsın yere düşüyordu.

    ilk yari böyle sonuçlanmış, yigidolar beklemedikleri anda kalelerinde iki gol yiyince afallamişlardı.. aralarından bazılari "ipne fener olamazsın sampiyon" diye bagirirken, bazılarının buna eşlik etmemesi moralleri bozuyordu..

    hasan şaş'ın herkesin sirtina vurup bir de subhaneke okumasının ardından takimlar ikinci yariya başlamışlardı ki sivas beraberligi buldu.. "lan noluyor?" demeye kalmadan ayhan yaradana sığınıp topu kaleye gönderiyor, galatasaray'in yedigi golün çizgiyi geçip geçmediginin tekrarları önemini yitiriyordu..

    galatasaray savunması tiril tirildi.. bunu farkeden sezer,teknik direktör bulent'ten "turuncu kaleciyi görünce topa vuracaksın" talimatı ile topa pis burun vuruyor. maçı 3-3 e getiriyordu.. bir kısım sivaslı taraftar "3 olduuuu. şampiyonuz" diye sevinseler de cevreden gelen "yedigin 3 nolcak?" sorusu ile kendilerine geldiler..

    arda'yı durdurmanın imkanı yoktu fakat.. sabri ile karşılıklı olarak bugun oynadıkları oyunu tüm sene oynamış olsalar, galatasaray uefa kupasi ile birlikte şampiyonlar ligi'ni müzesine götürür, zira uefa yetkililerinin gözleri dolardı.. 4-3 olmuştu..

    velhasıl, fenerbahçe, anadolunun başka bir yerinde golleri atarken, galatasaray perdeyi hakan şükür ile kapatıyor, haftaya gençlerbirliği oftaş maçında alınacak 1 (yazıyla bir) puan ile şampiyon olacagini dünyaya haykırıyordu. zira 5-3 futbolda bazen 17. şampiyonluk anlamına gelebiliyordu..

    (bkz: bu gece barda cimbom hovarda)
  • galatasaray’ın bileğinin hakkıyla, eze eze kazandığı maç.

    maçın başlama saatine yakın babam aradı; “aldın mı biraları?”. hayır, bira falan almadım. almam mı gerek? almazsam kazanamayacak mıyız? ulan zaten obsesifim, yapmayın bunu bana! kazanmamız gerek. kazanmalıyız.

    maç başladı. sivas sağlam oynuyor. hafta içi sivas’ın başkanı fenerbahçe kulübünü ziyarete gitmiş. bizim başkan böyle bir şey yapsa ellerinde meşalelerle bizi kazıklara bağlayıp yakacak medya, olup biteni gargaraya getirmiş, sağlık olsun. ama futbolcularını seviyorum sivas’ın. onurlu bir şekilde oynamalarına, kazanmak için gayret edişlerine saygı duyuyorum... ama kazanmalarını istemiyorum.

    (şen ola cim bom, şen ola!)
    bayram sabahı. kardeşim hala uyuyor. ben erkenden kalktım ve annemin birkaç gün önce pazardan aldığı galatasaray formasını üstüme geçirdim. kumaşı fena halde batıyor. arması resmen naylondan, her hareket ettiğimde göğsümün üzerine sürtüyor, göğsüm kıpkırmızı. herkes uyuyor hala. ben ayaktayım bir tek. aynada kendime bakıyorum. sarı kırmızı formamla ne kadar muhteşemim. biliyorum ki annem birazdan kalkacak ve bana bayramlıklarımı giymemi söyleyecek. ve yine biliyorum ki saatlerce kavga edeceğim ve giymeyeceğim bayramlıklarımı. benim için en mukaddes giysilerimle ben bayrama çoktan hazırım çünkü...

    sivas golü atıyor. şirketteki fenerli office boy’u hatırlıyorum; derbiden önce “sizi evire çevire yenicez, iki farktan aşağısını kabul etmiyorum” diyip biz kazanınca sırra kadem basan, gördüğümde galatasaray terbiyesi ile bir şey demeden imalı imalı baktığım, bu bakışlardan deliye döndüğünü hissettiğim office boy’u. pazartesi sabahı masama damlayacak, o gözleriyle bakacak bana... tarifi mümkün olmayan gözleriyle...

    (şen ola cim bom, şen ola!)
    angora kazakları var annemle babamın. çekmecede duruyorlar, arasında sabun var güzel koksun diye. amiga 500’üm var, ki o zamanlarla tanrı’yla eşdeğer. ahu tuğba maksim’e geldi. biz o yıl sünnet oluyoruz. televizyon’da maç var. 10 yaşındayım. galatasaray’ın 14 yıldır şampiyon olamadığını en yakın arkadaşımdan biliyorum. fenerli ve her fırsatta bunu yüzüme vuruyor çünkü. o gün eskişehirspor’la oynuyoruz, şampiyon olmak için gol yemememiz lazım. ciğerim sökülecek heyecandan. dakikalar geçmek bilmese de sonunda maçın bitiş düdüğü çalıyor. trt 1’de o büyük puntolu yazıyı görüyorum ekranda “galatasaray şampiyon”. bu iki kelimeyi ilk defa bir arada görüyorum. çok mutluyum. ağlıyorum. şampiyon'un ne demek olduğunu tam olarak bilmiyorum. ama arkadaşımın artık benimle dalga geçemeyeceğini bilmek bana yetiyor...

    galatasaray önce beraberliği sonra galibiyeti yakalıyor. öyle bir “gol” çekiyorum ki sanırım en üst kattaki yönetici yerinden fırlamıştır. devre arasında babam arıyor, “aziz şu anda cavcav’ı aramıştır. fener kazanır merak etme” diyor. kim kimi aradı bilmiyorum ama ikinci devre başlar başlamaz yeniden eşitlik sağlanıyor. ne yapacağımı bilmiyorum, kazanmamız gerek...

    (şen ola cim bom, şen ola...)
    kardeşimle birlikte tgrt’de manchester united-galatasaray maçını seyrediyoruz. bir yanımız umut etmek istese de diğer yanımız mantığın ağırlığı altında eziliyor. manchester ilk golü attığında, kardeşimle göz göze geliyoruz yanyana uzandığımız kanepelerde. tek kelime etmiyoruz. sonra ikinci golü geliyor ingilizlerin. yine birbirimize bakıyoruz; “manchester ile oynuyoruz, tabii ki böyle olacaktı” der gibi. sonra arif’in golü geliyor. ayaklanıyoruz. sonra ikinci gol. birbirimize sarılıyoruz, sokaktan bir ses geliyor, deli gibi, durmaksızın bağıran biri. pencereye çıkıyoruz. elinde naylon poşetlerde babamı görüyoruz. maçı dışarda izleyecekti ama durum 2-2 olunca eve koşturuyor, elinde bira dolu poşeti ile bize haykırıyor “açın kapıyı!” kapıyı açıyoruz ve 3. golde babam pencerenin pervazında deli gibi haykırıyor, “galatasaray! galatasaray!” taşrada olduğumuzu bir an için unutup, kendimizi istanbul’da gibi hissediyoruz.

    sivas yine beraberliği yakaladı ama yeniden öne geçtiğimizde tribünlerde bir tezahürat yükseliyor: “şen ola cim bom, şen ola!”... tüylerim diken diken oluyor. kıpırdayamıyorum. bu tezahüratın yapıldığını duymayalı neredeyse 20 yıl oluyor! bu tezahüratı sivas’ta kim hatırlar? o kadar hafta boyunca sami yen’de bile yapılmamış bu tezahüratın sivas’ta ne işi var? eğer bu tezahürat yapılıyorsa, “kesinlikle artık şampiyonuz” diyorum kardeşimi arayıp! “şampiyonuz kardeşim! şampiyonuz!”

    fenerli office boy’u düşünüyorum sonra, derbiden sonra “balına gol attınız, maç bizim hakkımızdı” diyen, bu hafta başında “normal şartlarda sivas’ın sizi yenmesi gerek, eğer yenemiyorsa ben o maçta art niyet ararım” diyen “fenerli” office boy’u...

    şen ola cim bom, şen ola!
  • kötü zemin, bol gollü maç, tekrarını izlemek keyifli olacak. tanım yolunda en yalını 'zafer' olan bu 90 dakikanın oynanış biçiminden ziyade, galibiyeti getiren periyodu anlamak lazım öncelikle.

    galatasaray, sivas'a 82 kişilik dev bir kadroyla çıkarma yaptı. bunların içinde, kart cezalısı, sakatı, kadroya bir türlü giremeyeni, formsuzu olmak üzere futbolcular, zoraki teşhirle teknik direktörlük koltuğuna oturtulan, yanında üzerine yardımcı etiketi yapıştırılan antrenörler, florya'nın emekçisi masörler, doktorlar, fizyoterapistler, özel güvenlik görevlileri, tam kadro yönetim kurulu üyeleri vardı. haa, bir de kafile aç kalmasın diye tarifeli uçakla önceden yola çıkan aşçı...

    büyük otel'de kaldı galatasaray. pencerelerin tam karşısındaki binanın duvarına devasa bülent uygun posteri konulmuştu, yan tarafında da mecnun odyakmaz profili. sivaslılar, yarım ve birer saat aralıklarla otelin önüne gelip, davullarla-zurnalarla galatasaray takımını taciz ediyordu. hatta bununla da yetinmeyip, kalan sürede paf takımının kaldığı otele giderek, genç oyuncuları da canlarından bezdiriyorlardı.

    maçın hakemi halis özkahya, galatasaray için daha önce 2 kez düdük çalmıştı; cim bom birinde yenilmiş, diğeri berabere sonuçlanmıştı.

    sadece attığı 'galibiyet' golleriyle bu sezon aslan'a tek başına 17 puan kazandıran ümit karan sarı kart cezası nedeniyle forma giyemiyor, iş shabani nonda'ya düşüyordu.

    saha üzerinde oynanan futbol hakkında çok şey yazıldı, bir de benim tekrar etmeme gerek yok. sadece bir şeye odaklanmaya çalışıyorum;

    eğer ortada inanç varsa, inancı başarıya dönüştürecek yüreklere de ihtiyaç vardır; ki onlar sahadaydı...

    eğer ortada yürek varsa, yüreği hedefe yöneltecek lidere ihtiyaç vardır; ki o protokoldeydi...

    eğer ortada lider varsa, onu tetikleyecek cengaverlere ihtiyaç vardır; ki onlar tribündeydi...

    eğer ki ortada hâlâ ihtiyaç duyulan bir şeyler varsa, onlar da sağ elin kalbin üzerine götürüldüğü yerde mevcuttur. tarih yazarları, bir hatıra kadar yakındadır, onların adı da kimi zaman metin oktay'dı, kimi zamansa ali sami yen...
  • galatasaraylılık ruhunun kulübün kapısından giren herkesi etkisine aldığını gösteren maç.

    galatasaray'ı diğer büyük takımlardan ayıran en büyük özelliği bünyesindeki oyuncuların büyük kısmının galatasaraylı olmasıdır. bir kısmı altyapıdan yetişir bir kısmı genç yaşta takıma katılır. takıma katılan yabancı oyuncular bu ruhtan etkilenip sayısız örneklerini ( zoran simoviç, cevat prekazi, taffarel, popescu, hagi, mondragon, song ve hatta kısa bir süre forma giymesine rağmen kameralara bir kere galatasaray her zaman galatasaray diyen batista ) gördüğümüz şekilde galatasaray taraftarı kıvamına gelir. bütün bunların yanında diğer büyük takımlara büyük ümitlerle gelip bir şekilde başarısız olan oyuncuların galatasaray takımında kendini bulduklarını görüyoruz.

    bu maç sahaya kaptan olarak çıkan ve oyunuyla maça damgasını vuran ayhan akman büyük para ve ümitlerle beşiktaş'a gelmiş başarılı olamamış takas yoluyla geldiği galatasaray takımında galatasaray abileri arasına girmiştir. attığı muazzam gole geç tepki verdik, affetsin. oyunun iki tarafını birden oynayan ideal orta saha oyuncusu kıvamında futbol oynadı, oynuyor. ve ilginç olan beşiktaş takımının bu sene en büyük eksikliği oyunun iki tarafını birden oynayan orta saha oyuncusuydu. hem oyun anlayışı hem kariyer açısından inter'den ayrılıp milan takımının değişmezi olan andrea pirlo'ya benzetmek mümkün. şampiyonluk yolunda en büyük pay sahibi oyunculardan ve türkiye liginin en iyi iki defans oyuncusundan biri olan servet çetin ise hoca hatalarının yan etkisiyle başarısız bir fenerbahçe kariyeri geçirdikten sonra tekrar ayağa kalktı. bazen gençleri azarladı bazen sakat sakat sahaya çıktı. nihayetinde her galatasaray taraftarının sahada görmekten memnun olduğu bir oyuncu oldu. ( fenerbahçe savunmasını bu sene en çok zorlayan oyuncunun edu olması da ilginç )

    fatih terim uefa kupası yolunda ilerlerken galataraylılık ruhuna dair; "o ruhu oluşturan bu sahada gördüğünüz oyunculardır" mealinde bir söz söylemişti ne mutlu o ruh hala sahaya çıkıyor, formayı giyen herkesi etkisi altına alıyor.
  • ayhan ın attığı golü değil michael petkovic, dünyanın bütün michael'ları gelse çıkaramazmış.
  • bir fenerbahceli olarak, fenerbahce ve genclerbirligi'nin yaninda, sivasspor ve galatasaray'a böyle bir gece yasattiklari icin, futbolu neden sevdigimi gösterdikleri icin tesekkür ettigim mac. turkcell süper lig bu akşam hakikaten "süper"di. simdi bu güzellige "sivasspor fenerbahce icin oynamisti, wuhahah girdi mi bülent uygun" tadinda entry'ler girerek limon sikmaya calisacak coluk cocuk olacaktir, kaale alinmamalidir.keske bütün sezon böyle heyecanlı geçse...
  • dar alanda kısa kapaklaşmalara sebep olmuş maçtır...

    a)sivasspor 1 - 0 galatasaray... gol song, kendi kalesine...

    kahvehaneden biri: la bu arda nerde yavuuu
    komple kahvehane: gooooolllllllllll......
    kahvehaneden biri: ehehuehue burdaymışşş... 1-1

    b) sivas 2 - 2 galatasaray...

    de beers: abi bu skor da yeter bize, haftaya kesin yeneriz oftaş'ı...hadi çocuklar..
    kahvehane: la yörrü laaa ayhan...
    de beers: laaaannnn ordan vurmaaaaaaaa.....
    kahvehane: goooooooollllllllllllll
    de beers: ayhan daaşşağını yiyiiiiiimmmmmmmm... goooolllllll...

    c)sivasspor 3 - 4 galatasaray... gol arda...

    bir dost: abi bu maç 4-4 olur
    de beers: sus çeneni skimmmm...

    d) hakan şükür oyuna girer:

    de beers: abi nonda top taşırdı ileriye, hiç gerek yoktu hakan'a...
    kahveden biri: olsun olsun, taze kan...
    de beers: hakan ve taze kan??? hadi be hakan, bi de sen at, kara çıkar şu yüzümü...

    2 dakika sonra;
    gooolll hakan şükür... sivasspor 3 - 5 galatasaray...

    2 tane bana, 5 tane sivas'a, 1 tane kahveden tanımadığım birine, 1 tane bir dosta ama en güzeli de 1 adet de istanbul'a... hayat işte bu son kapağın altında...
  • bitiminde, galatasaray başkanı adnan polat'ın, önce galatasaray tekerlekli sandalye basketbol takımı'nın avrupa şampiyonluğu, ardından sivasspor'u, en son olarak da galatasaray'ı kutladığı maçtır.
hesabın var mı? giriş yap