• sevginin tüm yaşamın anlamı olduğunu, insanı üzmenin günahla eşdeğer olduğunu, yaşamın çok değerli olduğunu anlaşıldığı yaş.
    ilk yirmi yılı hiç bir şey anlamadan aileye topluma kendini kanıtlamakla,
    ikinci yirmi yılı iş güç çoluk çocuk aile içi çatışmalarını idare etmekle,
    on yılı ise artık olgunlaşmak ve sevginin salt sevginin değerli olduğunu anlamakla geçer.
    elli yaşındaki insan artık önünde tüm gücüyle yararlı olabileceği en çok on ya da yirmi yılı olduğunu çok iyi bilir.
    ve arkasını dönüp baktığında geçen elli yılın hızından ödü kopar. önünde kalan yirmi yılında bu hızla geçeceğini çok iyi bildiğinden sevginin önemini anlar.
    mutlu olmanın, mutluluk vermenin yaşamın gerçek yüzü olduğunu gerisinin hikaye olduğunun farkına varır. ve yaşamında sevgiden başkasına yer vermez.
    kısacası elli yaşında olmak mutluluğa açılan kapının keşfedilmesidir.
  • garip bir duygudur. özellikle, hayatı boyunca toplumsal istatistikler çıkarmış, analizler yapmış emekli memur babaları daha bir hüzünlendirir.

    - iyi ki doğmuşsun babacım
    - öyle mi dersin? ilk defa %4'lük dilime giriyorum, o da ölüm kuyruğu. şans mı bu şimdi, matematik mi?

    dip not: türkiye'de yaşayan, 50 ve üzeri yaşlarda olan insanların oranı %4'tür.
  • insanların ne düşündüğünü artık umursamıyor, abuk sabuk şeylere kendini üzmüyorsun. hayatındaki insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğreniyorsun.
    görüşmek istemediklerini eliyorsun. “ama ayıp olur” devrinin sonu.. 50 yaş yani yarım asır
    herkesin seni beğenmek, sevmek zorunda olmadığını biliyorsun.
    egoyu geri plana atmayı öğreniyorsun. sana iyi gelecek davranış şekillerini uygulamaya çalışıyorsun.
    yapamadığın, yetişemediğin şeyler için suçluluk duymaktan vazgeçiyorsun. özgüvenin ve farkındalığın artıyor.
    ne istediğini biliyorsun. her konuda… geçmişte yaptığın hatalardan ders çıkarıyorsun. elinde 50 yıllık bir yaşam kılavuzu oluyor.
    “hayır” diyebilmeyi öğreniyorsun. bak bu çok önemli! okuyunuz: “hayır" diyebilmeli insan..
    kafana taktığın şeylerin sayısı azalıyor. hiçbir şey o kadar önemli olmuyor artık.
    hayat seni çoktan birçok acı çeşidiyle test etmiş oluyor. kendi değerini biliyorsun.
    yalnızlığın ve kendinle geçirdiğin zaman eskisinden çok daha kıymetli oluyor.
    muhteşem hayatlar yaşadığını düşündüğün insanların, hiç de muhteşem hayatlar yaşamadığını biliyorsun.
    hayatta herkes bilmediğin bir problemle mücadele edebiliyor olabilir. anlamasan da, anlayış göstermeyi öğreniyorsun. daha az korkuyorsun. korkunun üzerine gidiyorsun. yaranın kabuğunu kaldırıp kanamasına izin veriyorsun.
    çocuk yaptıysan ne ala… belki 2, belki 12, belki de 20 yaşında bir çocuğun var. onun öğrettiklerine ve arkadaşlığına müteşekkir oluyorsun. yapmadıysan da ne ala… kafanı dinliyorsun..
    artık kendin için giyiniyorsun. moda denen şey, çok çok uzaklardaki bir galaksi oluyor.
    daha az alışveriş yapıyorsun. onlarca giysinin asla giyilmediğini biliyorsun.
    paranı kılık kıyafet yerine, seyahate ve iyi bir şaraba harcamayı tercih ediyorsun.. bunu yapabilecek imkanın varsa, “senelerce çalıştım, olacak o kadar” demiyor, karşına çıkan ve bugünkü sen olmana yol açan fırsatlar için minnettar oluyorsun.
    paylaşma, yardımlaşma güdün artıyor. her konuda…
    bazen hayvanları insanlardan daha çok seviyorsun. onlar için elinden geleni yapmaya çalışıyorsun.
    mutsuzluğun için başkalarını cezalandırmamayı öğreniyorsun.
    insanın tutkularından vazgeçemeyeceğini biliyorsun. işini sevdiğin şey üzerine kuramadıysan da, sevdiğin şeye vakit ayırıyorsun.
    içine kocaman bir nefes çekip, her ana şükrediyorsun. hayat kısa ve hayat güzel.
  • dünya ile birlikte güneşin etrafında 50 tur atmış olmak.
  • oğlunu evlendirmek. yalnızlığı yaşamak, yuvadan yavru kuşunu uçurmaktır.
    onun için koşarken , koşuştururken hem ağlamak hem gülmektir.
    elli yaşında olmak oğlun ağladığını görüpte üzülmesin diye kendini tutmak için etini, budunu çimdikleyip her yerini morartmaktır.
    elli yaşında olmak gözlerin ağlar, yaşlar yanaklarından akarken, oğlunun yüzüne bakarak kahkahalarla gülebilmektir.
    sözün özü elli yaşında olmak berbat birşeydir.
  • cocuklarinin artik iyiden iyiye onu kaybetme korkusuna kapildigini farketmektir.

    (bkz: allah gecinden versin)
    (bkz: amin)
  • 1 ay sonra olacağım yaştır. güzel olanı 10 yıl önce de (bkz: 40 yaşında olmak) kırklı yaşları yazmışım. bu başlığa yazarken tek söylediğim 10 yıl geçmiş ama sanki 1 ay gibi, vayyy nasıl geçmiş anlamadım oldu.

    50 yıl... kocaman kocaman geliyor halen. en güzeli 40-50 arasında istediğim şeyleri yapmayı başardım. mutluyum. biraz yorgunum ama aldırmıyorum. ilk önce 50 yi kutlayacağım olmazsa olmaz. sonrasında neler yapacağımın ya da yapmak istediklerimin hesabını yapıyorum.

    yeniden hikayemi yazacağım...
  • 50 yaşında bir adam arıyorum
    her düşü kurmuş, her düşü yitirmiş
    her şeyi istemiş
    şimdi artık ne istediğini bilen..

    50 yaşında bir adam arıyorum
    her borca girmiş, her borcu ödemiş
    sonra yeterince para edinmiş
    ama paradan gözleri kamaşmamış..

    50 yaşında bir adam arıyorum
    yaşamış, her tütünü içmiş
    her içkiyi devirmiş
    yeteri kadar kadın tanımışve artık başkalarını aramayan..

    50 yaşında bir adam arıyorum
    veremeyeceklerinin farkına varmış
    geçmişi geleceğinden fazlalaşmış
    ama ancak şimdi yaşamaya başlamış..

    50 yaşında bir adam arıyorum
    kendini en kötüye hazırlamış
    zamanın neleri iyileştirmeyeceğini öğrenmiş
    çok cenazeler kaldırmış..

    50 yaşında bir adam arıyorum
    gerçeklerle yüzleşebilen
    yalan söylememe cesaretini edinmiş
    hislerinden kaçmamayı öğrenmiş..

    50 yaşında bir adam arıyorum
    kendini artık ciddiye almayan
    yüzünde kırışıklıkları olan
    beni sükûnetle seven
    ve benim için elinden gelecek her şeyi iyi yapan
    50 yaşında bir adam arıyorum..

    (bkz: un homme de 50 ans)
    (bkz: lynda lemay)
  • yarım asırlık bir çınar; ileride olanın geride kalandan daha kısa olması; artık nefretin ve coşkunun köreldiği bir istikararlı tevekkül; silinmiş isimler, kaybolmaya başlamış dostlar; tecrübenin vücuttaki su oranından daha fazla olması; eskiden söylenenlere kızarken her dem söylenmeye başlamak; inadın kurumsallaşması; daha az hız, daha fazla dinginlik; kendisine yönelen bakışların tutku değil saygı yüklü olmaya başlaması; çocuklarca "amca"dan "dede"ye hafif buruk şekilde terfi edilmek...

    babamın yarım asırı devridiğini bir an hatırlama neden olması bir de, ona bu gözle bu bakmayı hayatın debdebesi arasında unutmuşum... ulan hayat...
hesabın var mı? giriş yap