• 5 inci ayın 5 inci günü saat 5’te kızılay’da cemal süreya da vardır. olayların öncesi ve sonrası 555 k şiirini yazırır:

    “şimdi bursada ipek çeken kızlar
    bir karasevda halinde söylemektedir:
    görmeğe alıştığımız nice yazlar
    kimleri alıp götürdüler ama kimleri
    karanfil bıyıklı genç teğmenleri
    ak saçlı profesörleri, öğrencileri
    adları şuramıza işlemektedir
    ah dayanmaz dayanmaz bakmaya gözler
    bir karasevda halinde söylemektedir
    şimdi bursada ipek çeken kızlar

    şimdi erzurumda çift sürenlerin
    geçit vermez kaşlarının altında
    derindir, ıssızdır, korkunçtur gözleri
    sabanın demiri girdikçe toprağa
    hınçlarını gömmektedir içine yerin.
    çünkü millet hayınları ankaralarda
    çünkü izmirlerde, çünkü istanbullarda
    çünkü başka yerlerinde memleketin
    kanına girdiler masum gençlerin
    işte onun için karanlıktır gözleri
    şimdi erzurumda çift sürenlerin.

    şimdi saat sekizdir başlar gecemiz
    gündüzü kısalttılar geceyi uzattılar
    şimdi acının ve hüznün göklerinde
    umudun yıldızı sarı yıldız mavi yıldız
    uykumuzun bir ucunda bombalar
    bir ucunda hürriyet inancı sabaha kadar
    ingiliz usulü piyade tüfekleriyle
    insanca yaşamanın onuru arasında
    milletcek bir gidip bir geliyoruz
    şimdi saat sekizdir başlar gecemiz

    şimdi ay doğar bulutlar arasından
    kavat derebeyleri yüreksiz bolu beyleri
    hırsızlar, yüzde oncular, kumar erleri
    cebren ve hile ile haklarımızı alan
    zulmü ve alçaklığı yöneten murdar üçken
    biliyor musunuz bir orman gelişiyor şimdi
    türküleri duyuyor musunuz nice derin
    yakılmış çoban ateşleriyle dağlarda
    karanlığı tutuşturup bir köşesinden
    geceyi gündüze çevirenlerin

    biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
    sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
    anamız çay demliyor ya güzel günlere
    sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
    sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
    bu, böyle gidecek demek değil bu işler
    biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
    ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
    işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.”*
  • cemal süreya, yıllar öncesinden görmüştür bu günleri.

    "..biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
    sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
    anamız çay demliyor ya güzel günlere
    sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
    sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
    bu, böyle gidecek demek değil bu işler
    biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
    ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
    işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz."

    o çok güvendiğiniz "sözde yüzde elli" hiç kurtaramaz.
  • ilk türk sivil itaatsizlik orneği menderes-bayar terörüne karşı "besinci ayin beşinde saat beşte kizilayda" demek olup 27 mayisin gelmesinin en buyuk nedenidir.
  • 5 mayis 1960 da saat 5 de kizilay'da menderes iktidari aleyhine duzenlenen gosteri. gosteriden habersiz olay yerinden gecmekte olan adnan menderes gostericilerin arasina karismis, rivayete gore gosteriyi duzenleyenlerden deniz baykal (kendisinin yapmadigini soyluyor gerci [electric warrior'un uyarisiyla: "cemal sureyya'nin aktarmasina gore vedat dalokay'mis."]) , adnan menderes in 'ne istiyorsunuz?' sorusu uzerine, basbakanin yakasina yapismis 'hurriyet istiyoruz' demistir. rivayete gore menderes, 'basbakanin yakasina yapisiyorsun, bundan buyuk ozgurluk mu olur' diye cevap vermistir.menderes karga tulumba gorevlilerce uzaklastirilmistir olay mahallinden.
    27 mayis darbesinin ayak seslerinden biri olarak kabul edilir bu olay.
    ayni gosteride, plevne marsinin su sekilde degistirilerek soylenmis hali de meshurdur:

    olur mu boyle olur mu
    kardes kardesi vurur mu
    kahrolasi diktatorler
    bu dunya size kalir mi
  • "cemal süreya, mülkiye'ye girdiği yıllarda umutla karşıladığı demokrat parti iktidarını, asteğmen olarak öfkeyle uğurlar.

    türkiye 27 mayıs ihtilaline doğru giderken, ardında karanlık bir tablo bırakıyor. işten atmalar, tutuklamalar, yasaklamalar, rejimin son günleri. mitingler, gösteriler, grevler polis zoruyla engelleniyor. sendikaların kapısına kilit vurulmuş. iktidara karşı tepki giderek daha geniş kesimlere yayılıyor. cemal süreya'da bir grup arkadaşıyla birlikte bu politik ortamın etkisinde.

    'kahrolsun diktatörler
    bu dünya size kalır mı'

    sloganıyla meydanları dolduran gençliğin coşkusu, 28 nisan günü turan emeksiz'in polis kurşunuyla şehit olması, bu genç subayları da heyecanlandırır: turgut erdem, öztin akgüç, ismail aydın hakkıoğlu, cemal süreya, altan öymen ve cafer canlı.

    555k şifresiyle randevu verilir. 5 inci ayın 5 inci günü saat 5'te kızılay'da buluşulacaklar.

    "karar verdik; kızılay'da hep beraber yürüyecek, yürürken de osman paşa marşını ıslıkla söyleyeceğiz.
    o gün. 5 mayıs günü, saat 5'te, kızılay'da, küçük bir olayın nasıl büyüyebildiğini, taşıran bir damla olabildiğini gördüm.
    birkaç görüntü var ki hiç gözümden gitmez.

    büyük sinema'nın önündeyiz. müzisyenimizin işmarıyla marşı ıslıkla söyleyerek geniş kol yürümeye başlar başlamaz caddeyi dolduran kalabalıkta bir dalgalanma oldu. karşılıklı gidip gelen topluluklar, tek tek kişiler, bizim yürüyüş yönümüze (kavaklıdere) katıldılar. bizden uzun boylu bir gencin sıçrayarak (ne sıçrama!) büyük sinema'nın kapısının üstüne asılmış zeki müren konseri bez afişini yırttığı görüldü.

    arkadaşlarımızdan biri (yıllar sonra bakan oldu) olayın daha başında yok oldu. geri kalan altı kişi yürüyoruz. o ara, kısa şiirleriyle de kendinden söz ettiren genç bir öykücü arkadaş bizim gruba yaklaştı. benden beş lira borç istiyor. bende yoksa arkadaşlarımdan isteyebilirmişim. unutamam.

    birden nasıl oldu, bir ses mi geldi, başlarımızı geriye çevirdik. caddenin karşı kıyısında, ankara sineması'nın hizasında koyu renk giysileriyle, geçit resmi düzeninde ilerleyen bir grup insan: menderes ve bakanları... caddenin o kısmı onlar için açılmıştı. kızılay binasının önünde menderes'i tartakladılar. çok yakındaydım. inanılmaz bir şeydi. iki genç bakanın yakasına yapışmıştı." (782. gün)

    cemal süreya bu eylem sırasında milli savunma bakanlığı arge bakanlığı'nda yedeksubay. kuruluşun bütçe çalışmalarına yardım etmekle görevli.

    555k şiiri bu olaydan iki gün sonra şon şeklini alır. bir aylık bir geçmişi var.

    dikkat edilirse şiirde doğrudan olay değil, 27 mayıs'ın hemen öncesindeki ağır havaya karşı bütün bir halkça karşı çıkış anlatılır.

    "bir başka günlerdi... birbirini tanımayan iki kişi sokakta karşılaşsa, oracıkta durum değerlendirmesi yapıyor; general, yedek teğmene içini döküyordu. karşı gösteriler yapan ayrı bir gençlik de yoktu. özellikle ankara'da, herkes bir bütün halinde birleşmiş gibiydi.

    küçük bir olayın toplumsal planda kökü varsa, birden nasıl büyüyebileceğini gördüm o gün."*
  • beşinci ayın beşinde, saat beşte kızılay'da diye anlatmaya başlar devrimci abilerimiz.
  • şevket süreyya aydemir'in "menderes'in dıramı" isimli eserinde "1908 hürriyetin ilanından sonra ilk defa askerle sivilin bir araya geldiği bir topluluk" olarak ifade edilir.
  • cemal sureya nın 999 gün üstü kalsın adlı günlüğünde aktardığı şekliyle adnan menderes hükümetine karşı bir gösteridir. cemal süreya kızılay'a gitmeden önce, gittikten sonra olanları pek ayrıntıya girmeden aktarmış, adnan menderes'in de katıldığı olayda kısa ama etkili bir şey yaptıklarına inandığını söylemiştir.
  • o günün fısıltı gazetesi, bugünün twitter'ı. tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna dememişler.
  • türkiye cumhuriyeti tarihinin en büyük sivil itaatsizlik eylemlerinden biri olan ve adını 5. ayın 5. günü saat 5'te kızılay 'da parolası ile alan 555k demokrat parti döneminin bitiş düdüğünün çalmaya başlandığı bir olaydır.

    1946 yılında kurulup 1950'de demokratik bir seçimle iktidara gelen demokrat parti celal bayar cumhurbaşkanlığı ve adnan menderes başbakanlığında 9. yılına gelmiştir. iktidara geldiği ilk dönemin demokrasi şöleni,ekonomik refahı 1959 yılına geldiğinde yerini ekonomik sıkıntılara ve adeta bir dikta rejimine teslim etmişti.

    demokrat parti 1950-54 arası dönemin tam tersi 54 yılından sonra siyasi çoğunluğuna dayanarak halk uzerinde baskılarını iyice artırmıştı. artık gazeteler kapatılıyor,yazarlar içeri alınıyor, 4 yıllık refahın ardından gelen zamlar halkın canına tak ediyordu.
    bunun yanında laik cumhuriyet için rahatsız edici gelişmeler yaşanmıştı. ezanın türkçe okunma mecburiyeti kaldırılmış(burada çok yaygın bir yanlış bilgi var. ezan arapcaya çevrilmedi. yalnızca türkçe okunma zorunluluğu kaldırıldı. burada demokrat parti'ye değil de halka bakmak gerek),tekke ve tarikatların kurulması serbestlesmiş,buna binayen anadolu'nun çeşitli yerlerinde atatürk'e hakaret içerikli tepkilerin yolu açılmıştı. hatta kırıkkale'de atatürk heykeline saldırı düzenlenmişti. bundan dolayı menderes hükümeti atatürk'ü koruma kanunu çıkartmıştır.

    bu kötüye evrilen yönetim hem halkta hem de askerde kıpırdanmalar yaratmaya başlamıştı. artık istanbul'da ve ankara'daki küçük cuntalar bir araya gelmiş gizli toplantılar düzenliyorlardı.

    1959 yılına gelindiğinde ankara'daki üniversite öğrencileri bir eylem planı yaptılar. 5 mayıs günü saat tam da 5 civarı adnan menderes kızılaydan geçecekti. yer ve zaman belliydi. çağrı kulaktan kulağa yayılarak herkese iletiliyordu.

    5 mayıs günü gelip cattığında dağınık ve belli başlı öğrenci grupları kızılay'a akmaya başlamıştı. altan öymen ,demirkırat belgeselinde"saat 5 denildiyse de o protesto 5.45'te başlamıştır." demiştir.
    kızılay'a doğru akan bu heyecanlı ve sinirli insan yığını ıslıkla beraber"olur mu böyle olur mu? " marşını mırıldanıyordu . bu marş aslında plevne marşı 'nın değiştirilmiş şekliydi.

    olur mu böyle olur mu? / kardeş kardeşi vurur mu?/ kahrolası diktatörler / bu vatan size kalır mı?

    altan öymen röportajı ve marş için:

    olur mu böyle olur mu?

    adnan menderes arabasıyla kızılay'a geldiği vakit kızılay mahşer yeri gibi kalabalıktı. polis kızılay'a girişi kapatmış,gelen arabaları başka yöne yonlendiriyordu. menderes'in arabası tam oradan uzaklaşacakken adnan menderes kalabalığın içine doğru gidilmesini istedi. arabadan çıktığında müthiş bir protestoyla karşılaşmıştı. sinirli kalabaligin arasına öylece dalmıştı. kalabalık arasında ezilmek üzereydi.menderes'in şaşkın bir şekilde "ne istiyorsunuz?" sorusuna karşılık kalabalık içersinden bir genç menderes'in yakasına yapışıp"hürriyet istiyoruz!"cevabını vermiştir. menderes bu cevaba karşı "hürriyet olmasa bir başvekilin yakasına nasıl yapışırdın?" diye cevap vermiştir. rivayete göre bu gencin eski chp genel başkanı deniz baykal olduğu söylenir ancak bu iddianın herhangi bir aslı veya dayanağı yoktur.

    kalabalığın niyetini öğrenen menderes'in yanındakiler,başvekili hızlıca orada bulunan bir gazetecinin arabasına bindirmistir. arabaya binerken üstü başı dağılan menderes arabanın üstüne vurarak küfürler ettiği söylenir. arabaya bindikten sonra da kendisini yuhalayan kalabalığa bakip "bana mı yuh ulan!?"demiştir. kalabalıktan bir ses de "evet sana yuh." diyerek cevap vermiştir.

    menderes uzaklaştıktan sonra olay yetkililerce cumhurbaşkanı bayar'a nakledilir. bayar olay yerine görevliler gönderilip hapörlorden kalabalığa dağılmasını eğer dagilmazlar ise ateş açılacak uyarısını yapmasını istemiştir. neyse ki herhangi bir ateş açılmamış ve olası bir felaket yaşanmamıştır.

    bu olayın,duygusal olarak da bilinen menderes'in psikolojik dünyasına çok büyük etki yaptığı kesindir. artık kendisi de sonun başladığını iyiden iyiye fark edecektir.

    bu olaydan sonra artık demokrat parti'nin ve türkiye'nin ihtilale giden yolda son hızda olduğu fark edilmiş ancak bunu engelleyecek herhangi bir yaklaşımda bulunulmamıştır. 27 mayıs 1960 ihtilâli ile de demokrat parti devri son bulup başvekil adnan menderes , dışişleri bakanı fatin rüştü zorlu ve maliye bakanı hasan polatkan asılarak türk siyasi tarihine en büyük kara leke sürülmüştür.
hesabın var mı? giriş yap