• bu daha deprem olmadan gerçekleşen felaket. depremi düşünmek bile istemiyorum.
  • itü'de bir hocamın anlattığı bir hikayeyi aklıma getiren olay. bir gün hocamız bilirkişi olarak yanında diğer mühendisler ve görevliler ile birlikte istanbul'da bir binayı incelemeye giderler, tabii kolonlar çatlamış ve deformasyon had safhaya çıkmıştır. doğal olarak binanın boşaltılması kararı alıp; raporu imzalarlar. artık iş bittiğinde dönmek üzere arabaya bindiklerinde yıkım kararına sinirlenen mülk sahipleri kaldırım taşlarıyla arabaya saldırıp camını kırarlar. bu insanlara iyilik yaramaz dostlar bu insanlar kendi mallarından başka hiçbir şeyi düşünmezler. ama tabii bu sorun değil sonuçta 100 hamal 99 profesörden üstündür değil mi?
  • vovovov başlığının altının çöplüğe döndüğü bina yıkım olayı. eğer yorum katmadan bilgi istiyorsanız

    -200 senelik hala oturulan betonarme bina diye bişey yok. merak ediyorsanız versay sarayı bahçesindeki saksılar betonarmenin ilk uygulamasıdır. modern betonarme bir yapının ekonomik ömrü 50 yıldır. bakım masrafı yıkıp yapmaktan pahalıya gelmektedir bu süre sonunda.

    - ekstra 3 katı yığma olarak yapmadıklarını düşünürsek çökmesine tek başına sebep olamaz.

    -bodrumdaki tekstilciler 2 makine daha sıkıştırmak veya bir şekilde yer kazanmak için kolonları kesmediyse adımı değiştirebilirim.

    -son olarak bir tavsiye. altı tamirhane olan binalarda oturmayın. arabayı düzeltmek-çekmek için kolonlara çengel takıp kastırabiliyorlar. sonuçta kolon siki tutuyor bu binadakinden farksız oluyor.

    edit: yazım hatası yapmışım bildirenlere teşekkürler.
  • geçenlerde yurtdışındaydım. avrupanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinin başında olan bir ülkede eğitimdeydim. çok şey gördüm ve hepsi de beni bizde niye böyle değil diye üzdü. sadece bir anımı anlatmak istiyorum.

    akşam üstü eğitimden sonra çıktım dışarıya. bişeyler yiyip dolaşmak niyetiyle. durakta bekliyorum. bişey farkettim. bütün otobüsler sıfır yanaşıyor kaldırıma. tam duraktaki kaldırım ve otobüs kapısının yüksekliği eşit. inen kişiler direk kaldırımdan devam ediyor. belli ki oturup düşünmüşler bunu. araç için yol, ağaçlı ve çimli kaldırım, bisiklet yolu ve yaya yolu olarak 4'lü sıra yapmışlar. arkama baktım. genç bir kadın. çocuğunu okuldan almış. ortalama 5 veya 6 yaşında. çocuk da anne de ayrı ayrı bisiklet kullanıyor. çocuk önde, anne arkada bisiklet yolunda gidiyorlar. anne çocuğunun okul çantasını kendi selesine koymuş. gayet de keyifli ve güvenli bir yolculuk yapıyorlar. sonra baktım ki çoğu anne çocuğunu bu şekilde getirip götürüyor. şimdi söyleyin bana, ne annenin ne de o anda işinde olan babanın en küçük bir güvenlik endişesi olmadan yaşadıkları hayata biz de kavuşabilecek miyiz? cevabınız hayır ise ortadoğuda yaşadığınızın farkındasınızdır.

    bi de bugün yaşadığımıza bakın. adam evden çıkıp işe gidiyor. geldiğinde manzara bu. deprem mi oldu? hayır. saldırı mı oldu? hayır. ne oldu peki? cevap belli. bir facia ülkemizde gerçekleştiyse tek nedeni bizleriz. binayı yapanlar biziz. kontrol edenler biziz. içinde yaşayanlar biziz. çünkü bizler kan emiciyiz.

    ölenlerin ailelerine baş sağlığı dilerim. yaralılara geçmiş olsun dileklerimi sunarım.
  • valla mühendis gözüyle şöyle bir baktım iyi kötü tahminlerimi söylüyorum:

    -kesin olarak son kat, muhtemen de son 3 kat kaçak.
    -normalde bodrum, sığınak vs olması gereken ve görülebildiği kadarıyla şu anda dükkan olarak kullanılan bir bodruma sahip. (evden eve nakliyatı demiyorum onun da altı)
    -soldaki terasımsı diğer binayla bitişik nizam kısmı kaçak. dolayısıyla altındaki dükkan da kaçak.
    -dükkanın kaçak olan kısmını tek dükkan olarak büyütmek için kolon kiriş ortaya karışık dalınmıştır gibi tahminim var.

    gerçek tahminim orası da değil ama. görünen kadarıyla bahçe dahil komple altını oymuşlar binanın ve bahçe kadar bir bodrum yapmışlar. (bahçenin altında penceresi gözüküyor) . yani binanın altı ve bahçenin altı komple bodrum gibi sanki. muhtemelen projesinde olmayan ve bu büyütme nedeniyle genişleyen kiriş-döşeme açıklıkları zamanla ekstra katların bindirdiği yüklerle de deforme olmuş ve bina bodrum katın içine yutulmuş gibi inmiştir.

    edit: yıkılma anında gördüğüm kadarıyla problem gerçekten de burada gibi. zeminle bodrum arasındaki döşeme aşağı iniyor gibi gözüküyor. yani bodrum üstündeki bahsettiğim kirişlerden bir veya bir kaçının patlama olasılığı yüksek. yıkılma nedeni evden eve nakliyatın altındaki tabliyeyi taşıyan kirişlerin patlaması muhtemelen.

    edit 2: https://eksiup.com/8975049b2184 arkadaşımın uyarısıyla bunu da ekleyeyim . bu kapalı çıkma kirişleri duvarlardan daha ince. tüm katlarda da bu boyutlarla iş yaptıklarını düşünürsek binanın durumu pek iç açıcı değilmiş zaten.

    edit 3: https://eksiup.com/6f73cebb8653 anlattığım şeyin görseli.

    so guess what?

    aynı problemler yanındaki binada da var? hatta onun yanındakinde de. üzerinde maşallah yazandan bahsediyorum. hatta onda napacağız çatıyı canım diyip çatıyı da daire yapmış çok zeki müteahhit. peki bu bina gözden kaçtı ama yanındaki bina da bir problem var mı diye bakacak mıyız? tabi ki hayır dostum. bu binada biraz yalandan araştırma yaparız. yaşıyorsa projeciyi-müteahhiti göstermelik bir içeri alırız (ikisi de yaşamıyordur eminim binanın yaşını düşününce) ve sıradaki yıkılacak binayı bekleriz. bu binalar bu halleriyle bir kaç bin lira para yatırarak imarla barışmış bile olabilirler. sonuç olarak imar böyle bir şeydir. küs olmanın ne lüzümu var?
  • eşimin kuzeni o binada idi. az önce çıkarıldı ve hastaneye getirildi. bilinci açık. bacağında kırıklar var.

    çökme esnasında telefonla konuşuyormuş. telefonda konuştuğu arkadaşı da geldi hastaneye. çökmeden 10dk önce "deprem oldu, hissettin mi?" demiş. 10dk önce... hatta oğlu şiddeti kaç diye internete bile bakmış.

    benzer şey bi kaç gün önce de yaşanmış.

    edit: nazan abla ve kızı havva'nın sağlık durumu gayet iyi. havva 2 ameliyata girdi ve şu an uyutuluyor.
  • inanılır gibi değil, adam megafonla bir şeyler bağırıyor orada. belki enkaz altında kurtarılabilecek birisi cılız bir sesle yardım istiyor. bi dağılın çevresinden ya. merakınızı sikeyim sizin cahil bok böcekleri.
  • linç edilmeyeceksem, kimse kusura bakmasın, baş sorumlulularının bizzat vatandaşın kendisi olduğunu düşündüğüm olağan türkiye inşaat sektörü işi.

    olağan diyorum, çünkü burada baş sorumlu hırsız müteahhit veya işini yapmayan belediye falan değil. baş sorumlu vatandaş.

    şu ülkede en fazla para hala toprak rantından kazanılıyor. ve vatandaş bu düzeni istiyor. bu düzeni savunan partiye, siyasete oy veriyor.

    hiç de fena olmayan bir binada otursam da, ne olur ne olmaz diye zemine, tasarıma şüpheli yaklaşıp fellik fellik daha az katlı, daha geniş zemine yayılmış, zemini heyelansız tepelik bölgede olan apartman arıyorum. anayola yakın olsun istiyorum, çevresinde hastane olsun istiyorum.

    kaldı ki, bir bina çat diye çökmez. yazılmış zaten, 5 katlı binaya kaçak 3 kat daha çıkılmış. binza yıkılıyorsa, kolon kesme gibi manyaklıklar dışında her şekilde görülür yıkılma öncesi emareleri.

    peki, vatandaş ne yapıyor? beklenen büyük istanbul depremi’nin 7’den büyük olarak gerçekleşme ihtimali 2019 itibarıyla %90’a çıkmışken 99 depremi öncesi binalarda oturuyorlar, binanın geçmişini sorgulamıyorlar, zemin raporu var mı yok mu dert eden yok.

    ne var?

    imar barışı var. emlak sektörü çöktü ah vahı var. hala istanbul’u şişirelim, onu da istanbul’a yapalım, bunu da istanbul’a getirelim yarışı var.

    ve bunu besleyen vatandaş. çakallar zaten çakallığını yapacak, o yüzden hiç kimse asıl sorumlu olarak siyaset, bürokrasi ve müteahhitleri göstermesin.

    vatandaş niye izin veriyor buna?

    cevap da basit, çünkü 100 hamalın oyu 99 profesörünkinden daha büyük.

    akılı, bilimi öne koymayan her toplum evrimin yokedici gazabını yaşayacak. kimse suçlu aramasın. suçlu vatandaştır.
  • binanın olduğu yer maltepe değil kartal. 6 katlı değil 8 katlı. ülke olarak haberciliğin geldiği noktayı böylece gördük.
  • ö.s. 4 gibi cnn'de gördüm haberi. sağda canlı yayın solda binanın eski görüntüsü vardı.

    görüntülerde üst 3 katın sonradan yapıldığı aşikar. çatı döşemeleri saçak payı bırakmak için normal katlardan daha geniş olur. 4. kat üzerine yeni kat çıkarken çatı saçakları özensiz kırıldığı için cephenin bütünlüğünü koruyamayıp söve ile gizlemişler. balkonlar ve pencereler de aynı hizada çıkmıyor zaten.

    "ama yine de", "deprem yönetmeliğinden önce yapılmış olsa da", fazladan 3 kat bir binanın durup dururken yıkılmasına sebep değil. depremde kesin yıkılırdı, ama kendi ölü yükünü rahatlıkla taşıyabilmesi gerekirdi.

    4 katlı kitaplığınızı düşünün mesela, üzerinde 3 katlı bir kitaplık daha koysanız içine de kitap yerine demir ağırlıklar koysanız, gacırdar gucurdar ama olduğu yere çökmez. fakat normalde devrilmeyeceği olası bir sallantıda devrilir artık. eğer hiç sallantı olmadan, raflar üzerindeki ağırlıkları taşıyamayacak noktaya gelirse, kırılmadan önce ciddi bir burkulma gözlemlersiniz. (bkz: sehim) bu betonarme binalarda da aynıdır. eğer kendi yükünü taşıyamıyorsa kiriş ve döşemelerde gözle korkutucu derecede farkedilebilir bir sehim, kolonlarda da eğilme ve kiriş noktalarında çatlama görürsünüz çökmeye varana kadar.

    yani bu bir anda olabilecek bir şey değil, grafiğinde fracture point'e ulaşana kadar ciddi bir elastik (zararsız) ve plastik (kalıcı) deformasyon süreci var.

    ama..

    bu zamanla olmadıysa (bkz: fatigue) alttan bir kolon veya kiriş eksilttin ve o noktada aşırı stres oluştuysa, bir kapı çarpmasına bakar.

    görüntülerde önce bodrum kat tavanı çöküyor. 3 katın getirdiği ekstra yükün muhtemel senaryosu binanın ağırlık merkezine yakın taraftaki bodrum kat kolonlarından kırılıp o yöne doğru yatarak çökmesi olurdu. tahminim yakın zamanda bodrum katta yapısal elemanlara zarar verildiği yönünde. ya da zemin katta, tabanın taşıyamayacağı kadar fazla endüstriyel yük vardı. enkazın içinde neredeyse hiç demir ve kütle şekilde beton görmememiz de imalat kalitesinin cinayet boyutunda olduğunu gösteriyor.

    biraz da eleştirilerden bahsedeyim, mühendislik yetkinliği ve tasarım olarak inşaat alanında dünyada ilk sıralardayız. bunun sebebi diğer hiç bir ülkenin bu derece maruz kalmadığı tüm etkenleri hesaba katmamız. mesela amerikanlar rüzgar etkilerini, çinliler depremleri, ingilizler tuzlu su ve nem yüzünden malzemenin daha kısa sürede yorulmasını/deforme olmasını hesap odağına koyarken, biz tüm bu faktörlerin hepsini hesaba katıp, üzerine ekstra olarak malzemenin belirtilen kalitede olmaması ve işçilik hatasını da koyarız. kendimizi de biliriz yani. betoncu c30 diye gönderiyordur ama 20dir o deriz. müteahhit kar edicem diye demirden %10 çalar, demir de belirtilen dayanım değerinin %10 altındadır, işçi de 10 demirden 1ini atmaktan kaçar, biz %30 fazladan koyalım deriz. ki bizim hesaplarımız diğer standartlarda over reinforced (aşırı güçlendirilmiş) çıkar. bu da yetmez, ne olur ne olmaz diye ekstradan bir güvenlik faktörü daha koyarız. ve tüm bunların üzerinde bir durum olursa, bina ağır hasar alacak ama yıkılmayacak noktasında hesaplanır. (bunları yazmasam iyi miydi bilmiyorum, müteahhit veya işçi okursa hoş olmayabilir)

    yani sorun yetkin mühendislik değil, denetim. taşeronluk sistemi ne yazık ki malzeme ve işçilikten kaçmayı teşvik ediyor, devlet denetim mekanizması sadece bürokratik, mühendislerin de %90'ında işi doğru yaptırabilecek irade yok. iki tüccarın arasındasın ve maaşını biri ödüyor. bir entrymde kendi yapmadığım binada oturmam demiştim bu yüzden, bulursam editlerim. bir de 50 katlı gökdelenlerin depremde nasıl davranacağını merak ediyorum. (teorik hesabın karşılığını görmek adına pozitif bir merak)

    edit: bir yazar bahsetmiş, betonarme yapının 50 yıl ömrü olması doğru bilgi. sonrasında yapısal yorgunlukla dayanım azalmaya başlar ve güçlendirmek gerekir. bir de tedirginlik vereyim, oturduğunuz bina istanbul için 7, ankara için 6 üzeri deprem gördüyse, kalıcı hasar almış olması yüksek ihtimal. bir depremi daha kaldıramayabilir. "bizim binanın temeli çok sağlam, altı kaya, gölcük depreminde uyanmadım bile" demeyin. zaten sert zeminde az sallanması da ayrı sıkıntı.
hesabın var mı? giriş yap