• pulse'ın kendisinin yanında en azından en iyi ikinci derecede kalacağı konserdir. herhangi bir dvd'si yoktur bu konserin. düşük kalitede parça parça fan video'ları harici herhangi bir kaliteli görüntüsüne rastlanmayışı ve emi tarafından piyasaya sürülmemiş olması gerçekten büyük bir kayıptır bu konserin insanlık adına. bu doğaüstü olayın setlisti şu şekildedir;

    white noise,
    sheep,
    pigs on the wing (part 1),
    dogs,
    pigs on the wing (part 2),
    pigs (three different ones)
    shine on you crazy diamond (part 1-5),
    welcome to the machine,
    have a cigar,
    wish you were here,
    shine on you crazy diamond (part 6-9)
    money,
    us and them,
    blues

    özellikle blues çalmaya başladıkları kısım çok tatlıdır. waters, doğaçlama blues çalmadan önce grup, biliyorsunuz ki biz bir blues grubu değiliz ama blues'u çok severiz diyerek konseri hayranların yoğun isteğiyle doğaçlama blues performansıyla bitirmiştir ki, gilmour'ın blues çalmaya çalışması çok naif bir parça, elinde değil olmuyor yani bu konseri dinlemeseniz, bilmeseniz de çalan grubu ama dinletseler bu parçayı gilmour'ın blues çalmaya çabaladığını farkedebilirsiniz. bir insan yarattığı sound'la bu kadar mı özdeşleşebilir. mükemmelsiniz. hele ki şu setlist'i, şu konseri kaçırmışım ya pulse'ı izlesem ne izlemesem ne. olay bu setlist ve bu konserdi. umarım bir yerlerde tamamının görsel kayıtları mevcuttur ve yüksek kalitede çıkarılır bu eser. gökkuşağının üzerindeydi bu konser, eminim
  • pink floyd'un kariyerinin gerçek zirvesindeyken, 1977 konser serisinin sonuncusudur. ayrıca yıllardır yapmadıkları bir şeyi yaparak konserin sonunda doğaçlama blues çaldıkları konserdir.

    ''we're not noted as a blues band but we're just going to play a slow blues number so everyone can calm down".

    ayrıca waters seyircilerin gürültüsünden rahatsızlığını konser sırasında bolca dile getirip, artık dayanamadığı noktada da bir güzel ayarını vermekten çekinmemiş, en sonunda da pigs (three different ones) sırasında seyirciye tükürmüştür. iyi de yapmıştır. bu punk konseri değil, otur edebinle izle. adamlar 1977'de animals turnesinde floyd'u izleme imkanı buluyorlar da utanmadan gürültü yapıyorlar. git sex pistols konserinde bağır çağır, bir prog grunun konserinde, hele ki pink floyd'unkinde, bu ne cüret. neyse ki ayarı yiyince sessizleşti ortam tabi. waters sinirinin bozduğuyla kaldı. canım.
  • o meşhur, tartışmalı ve belki de pink floyd'un dönüm noktalarından olan konserin tamamı şuradan dinlenebilir.
  • pigs (three different ones) ve shine on you crazy diamond (parts 6-9) ‘ın özellikle inanılmaz derecede aştığı pink floyd konseri.
  • roger waters'ın izleyicilerin müzikle ve şovla ilgilenmeyip, sadece bira içmek ve bağırmak için orada olmalarından ötürü haklı olarak nevrinin döndüğü bir konserdir. kendisi bu durumu the dark side of the moon ve wish you were here albümlerinin başarısından sonra konserlerinin çok büyüdüğünü ve birçok ilgisiz tayfanın stadyumları doldurmasıyla grubun seyircilerle arasındaki iletişimi kaybetmesi olarak açıklamıştır.

    pink floyd'un montreal'deki performansı ise, animals turnesinde kaybolan iletişimin zirve yaptığı ayaktır. roger waters artık dayanamayıp "demi gods" diye bağırarak sahneye tırmanmaya çalışan bir genci çağırıp yüzüne tükürmüş, ama bu yaptığının ardından kendisinden de iğrenmişti. yine de bu işe böyle devam edilemeyeceği fikrinden vazgeçmemiş ve o gece seyirciyle arasına duvar örme fikrini kurarak, the wall projesini kafasında canlandırmıştı. ilk yaptığı iş de konserden sonra otel odasında duvarlı olan sahnenin kaba bir çizimini yapmaktı. bu fikir üzerine hikayeyi ve müziği daha sonra doldurduğunu röportajlarında söylemişti.

    diğer yandan david gilmour, bu konserde grup arkadaşının yaşadığı olaydan duyduğu üzüntüyle nedeniyle performansın bis kısmına çıkmamıştı. pink floyd'un gitaristi ise durumu biraz roger waters'ın grupta sivrilmesi ve animals ile beraber turnede grubun liderlik rolünü taşıyamaması olarak yorumluyordu. bizim bir mick jagger'ımız yok, sadece sahneyi ufak ufak adımlayan ve yüzünü buruşturan bir basçımız var diyordu. aslında gruba katıldıktan sonra başarılı gitaristliği, vokal performansı ve yakışıklılığı sayesinde sahnede en ön plan çıkan üyeyken bu rolü the dark side of the moon'dan sonra yaratıcılık olarak roger waters'ın ciddi anlamda gerisinde kalması neticesinde kaptırmasına duyduğu öfkenin de bence payı vardı.

    sonuç olarak bu konserdeki talihsiz olaydan roger waters inanılmaz bir konsept çıkarırken, david gilmour onu eleştirmekle yetiniyordu. bu açıdan baktığınız zaman roger waters'ın çok daha büyük bir felsefik birey olduğunu anlayabiliriz. david gilmour'un liderlik eleştirisini ise roger waters, the wall turnesinde gayet başarılı kotarmıştı. ama yıllar geçtikten sonra da roger waters'ın rock izleyicisiyle yabancılaşmasını biraz kendi huysuzluğuna bağlaması da david gilmour'un haklı olduğu bir taraf olduğunu gösteriyordu.
hesabın var mı? giriş yap