• antik mısır'dan kalma bir hikaye var. yaklaşık 2500 yıllık bir öykü.

    öyküde trakyalı olup mısır'a götürülen ve köle olarak satılan bir kız var: rhodopis. rhodopis yeşil gözlü, sarı saçlı, çok güzel bir kız. derede yıkanmaya gidiyor, sandaletlerini çıkarıyor ve dereye giriyor. birden bir kartal sandaletlerin birini kapıp kaçıyor. firavun sarayının bahçesinde otururken kucağına kartalın taşıdığı sandalet düşüyor. firavun, göklerden gelen bir sandalet varsa bir karar da vardır diyor ve sandaletin sahibinin bulunmasını istiyor. rhodopis saraya geliyor, firavun onu görüyor ve aşık oluyor ve onunla evleniyor.

    hikaye tanıdık geldi, biliyorum. külkedisi de pretty woman da fifty shades de bu hikayenin çeşitli varyasyonları temelde.

    mitler, hikayeler, inanç sistemleri bize dışarıdan gelen, anlatılan ve hatta bazen dayatılan olgular gibi gözüküyor olsa da aslında bunlar insanın dünyaya projeksiyonlarıdır. dünyanın çok uzak yerlerinde çok farklı inançların, mitlerin, masalların benzer temalar içermesi, dualist ve güçlü şemalar barındırması, içimizdeki çatışmaların, ikiliklerin, ihtiyaçların, dürtülerin, arzuların, korkuların görünümleridir.

    rhodopis'in hikayesi farklı formlarda varlığını sürdürüyor çünkü insanın içindeki bir yere hâlâ temas ediyor, bir arzumuzu doyuruyor. dinler de insanla temas ettiği, onun yansımalarını içerdiği, ona hitap ettiği, onu yatıştırdığı, aidiyet duygusu verdiği sürece varlığını -o ihtiyaç duyulan formda- sürdürmeye devam edecek. yüzyıllar geçtikçe bu form belli açılardan değişecek belli açılardan ise sabit kalacak çünkü insan da binlerce yılda hem değişti hem sabit kaldı.

    insanı anlamak ve anlatmak konusunda bir deha olan goethe, faust'ta "herkes kalbinde taşıdığını dünyada görür" der ve her zaman olduğu gibi çok haklıdır. dünyada gördüğümüz kalbimizdedir, kalbimizdeki ise türlü türlü hikayelerde, ve hiçbiri insana yabancı, insandan ayrı değildir.
  • buyrun

    dedeni geç, babanla aynı düşüncede değilsin. onun doğrularıyla yaşamakta dahi zorlanıyorsun.
    aranızdaki yaş farkı max. 40 yıl.
    bir düşün aradan geçen zaman 40 değil 1400 sene.
    türkiye cumhuriyeti devleti tarihini düşün, kurulalı yalnızca 100 yıl oldu. zamanı biraz daha gerçekçi düşün.
    neler değişti neler?

    değişen mekan, değişen sosyolojiler, değişen gerçeklik algısı.
    o günün doğrularıyla yaşayabilir miyiz?
    makul mü? unutma hz. muhammed putları kırarak başladı. putları ayaklarının altına aldı.
    put yalnız tapınılan şeyler, eşyalar değildir. put aynı zamanda kalıplaşmış yargılardır, alışkanlıktır, normdur.
    hz. muhammed yeniyi müjdeledi. yeni bir söz söylemek için tarihin öznesine bir yol açtı.
    itiraz hakkımızı verdi. efendi istiyor diye, o günün egemeni, o günün iktidarı istiyor diye hiçbir şeyi kabul etmek zorunda olmadığımızı işaret etti.

    ondan sonra onlarca devlet. her devletin kendi çıkarı için dine yaptıkları. çevirisinden, yorumcusuna her türlü manipülasyon.

    yirmi yılda gerçekliklerin nasıl yerinden edildiğini, ters yüz edildiğini, gerçekle nasıl oynandığını hep beraber gördük.
    açıkçası peygamber sonrası dönemde neler oldu tahmin bile edemiyorum.

    edit: sıfır hakaret ve bir soru. sorulara iyi cevaplar vermek, herhangi bir inancı zayıflatmaz, aksine güçlendirir. daha geçen yıl gençler deizme kayıyor diye diyanetin kendisinin uyarıları oldu. modellerden birisini sunuyorum. cevap ne: insana dair hakikatler değişmez, insan aynı kalır.

    insan aynı kalmaz.
    7. yüzyılda arap kültürünün içinde kadının konumu ile bugün kadının konumu bir değil.
    ticaret aynı ticaret deği.
    mülkiyet aynı mülkiyet değil.
    cinsellik, üreme aynı şekilde değil.
    tabular aynı tabular değil.
    her şey bir yana biz bir de türküz. kendimize göre de bir kültürümüz var.
    bir melezleşme olmasından daha doğal bir şey var mı? hem zamana cevap verecek, hem sosyolojiye.
    aksi halde gençleri kaybedersin. bir grup tarikat liderinin gönlünü hoş tutarsın ama genç kuşak elden gider.

    asıl soru şu: yoruma başlarsak dinden geriye ne kalır? dinde reform mümkün müdür? reformun sınırı nedir?
    türkiye'de baskın din islam. aynı şeyler hristiyanlık ya da diğer semavi dinler için de geçerli.
  • (bkz: çağdışı kalmış sapkın kült)

    islam günümüzde ortaya çıksa hiç şüphesiz ki öncüleri tımarhaneye kapatılırdı; ancak 7. yy’da bedevi çölünde ortaya çıkınca tapınılıyor.
    garip şey şu insanoğlu.

    edit : gelen birkaç eleştiriyi yanıtlamak isterim.
    öncelikle başlık islam üzerinden açıldığı için örneğim de islam üzerinden verildi. diğer semavi dinlerin de dogmatik bağnazlık konusunda islamdan aşağı kalır yanı yok.
    ancak; ne var ki hristiyanlık 16. yy'da reform hareketi ile kendi bağnazlığına ket vurmayı başarmıştır. batı dünyasının ilerlemesi ve gelişmesi bu reform hareketi sonrası mümkün oldu. aksi taktirde bugün onlar da kendi dinlerinin bağnaz bataklıklarında çırpınıyor olurlardı. bugün hristiyanlığın bağnaz yönleri batı'da hiçbir şekilde alıcı bulamıyor (afrika'da oldukça taraftarı var mesela) ki zaten hristiyanlık dogmatik bir dinden çok, doğruluk üzerine bir öğretiye dönüşmüş durumda.
    islamiyet ise bu konumda değil. hiçbir zaman bir reform hareketi geçirmedi ve dogmatikleri bugün uğruna kafa kestirecek kadar ateşli.

    (bkz: dini reform hareketi)
    (bkz: orta doğu'da rönesans ve reformun gerekliliği)
    (bkz: islamda reform)
  • adam başlık sahibine kur'an-ı kerim fırlatacakmis, lan başlığı açan zaten 1400 yillik kitaba göre yaşamam diyor firlatsan nolacak. okuduğunu anlamayınca böyle oluyor demek ki.

    ateizmden bahseden arkadaşa: merak etme ateistler 1400 yıllık bir kitabı okuyup her kelimesine uymaya calismiyor, müsterih ol kardesim.
  • açtığın başlığa sağlık kardeş.ellerin dert görmesin.sana bir şeyler fırlatası gelenlere de hoşt de geç.
  • inanç ve konudan ayrı olarak, ateş ile allah arasındaki fark birisinin soyut birisinin somut olması olmasın sakın?
  • saçmalıktır. çoğunluk yaşayamıyor zaten. tam olarak 7. yüzyıldaki gibi yaşayanlara yani;
    -islamı yaymak için gayrımüslimlerle savaşanlara (http://www.kuranmeali.com/…tirma.php?sure=8&ayet=39),
    -elinde iktidar ve silah bulununca yedizi köylerini basıp kadınları köle olarak kullananlara (http://kuranmeali.com/…ilastirma.php?sure=4&ayet=24)
    - el kesme gibi vahşi cezalar uygulayanlara (http://kuranmeali.com/…ilastirma.php?sure=5&ayet=38)

    yani tam olarak kur'an ve hadislerdeki hükümleri uygulayanlara, islam'ı çok tatlı ve kendini en doğru dinin mensubu sananlar radikal diyor. teröristler radikal değil, din ve kitabı sizin görmek istediğiniz gibi değil, siz çok yumuşaksınız.

    çünkü islam'ın etkisinin yunus emre, mevlana gibi görece liberal adamların anlatılarıyla yumuşatılmış anadolu topraklarında, en azından laik olmaya çalışan bir cumhuriyette, 20. yüzyılda doğdunuz. psikolojik sorunlarınız yoksa orta çağ arap toplumunu taklit ederek yaşayamazsınız. çalışma hayatına girmeniz, toplu taşıma kullanmanız gereken bir yerde çarşafla gezemezsiniz. çünkü pis ve konforsuz. köle kullanamazsınız çünkü insan haklarına aykırı. sebebi her ne olursa olsun eşinize şiddet uygulayamazsınız çünkü feminizm. dinden döndü diye insan hapsedemez ve öldüremezsiniz çünkü din ve vicdan hürriyeti. erkeksiniz diye kız kardeşlerinizden fazla miras alamazsınız çünkü miras hukuku ve yine feminizm. örnekler çoğaltılabilir.

    ibadetler ve saatleri de çok saçma. oruç arabistan gibi yıllarca 12 saat civarı değil, çünkü allah kuzey'deki kullarına kazık atmış. sonra ramazanda susuzluktan başı ağrıyor çoğu insanın. 8-10 saat mesai yapılan endüstri toplumunda günde 1 saatini namaz abdeste ayırmak büyük külfet.

    aslında tanrının en büyük hatası insanların ve toplumların zamana ve çevresel şartlara göre değiştiğini bilmeden yasaklar ve kurallar koymasıdır. üstelik bunları süresiz göndermiş olmasıdır. modern korunma yöntemlerinin olduğu zamanda ben neden zina etmeyeyim? biriyle sevişmenin benden başka kimseyi ilgilendiren bir sonucu olmayacak. tanrı birgün hamileliğin kontrol edilebileceğini bilmeden böyle bir sınırlama mı getirdi? ben bu tanrıyı nasıl ciddiye alayım?

    bu dinleri kendi 60-70 senelik ömürleri ve dedelerinden dinlediklerinden fazlasını bilmeyen vizyonsuz insanlar kurdu. biz tarih ve antropoloji bilimleriyle çok farklı hayatlar olabileceğini biliyoruz. dünyayı kuran'ın yazarından daha iyi tanıyoruz. neden sığ ve ilkel kurallarla yaşayalım?

    "kur'an aslında çok süper, aşırı sevgi dolu ve her şeyin cevabı var" samimiyetsizliğini ve "allah yoksa kuşlar nasıl uçuyo abi" denyoluklarını bırakıp din denilen olgunun sadece aileniz tarafından size öğretilen bir yalanlar bütünü olduğunun ve bu gerçeği kabul etmekten korktuğunuzun farkına varın. ciddiyim çok rahatlayacaksınız.
  • 13 milyar 600 milyon yaşındaki samanyolu galaksisinin bir ferdiyim. 4,54 milyar senelik bir dünyada yaşıyorum. 5500 yıllık kurgan mezarlarıyla, yarımburgaz* buluntularıyla tarihi m.ö. 8000'den öteye gittiği düşünülen kadim bir kentte doğdum. temel dizgesini m.ö. 4. yüzyılda yaşamış olan aristoteles'in oluşturduğu bir eğitim sisteminde okudum. mantık ilkelerim, düşünce biçimlerim, sanat anlayışım hep bu 25 asırlık mirasın eseri. yani hanımlar beyler yılları, asırları ve onların getirdiklerini doğru mülâhaza edin. abes çıkarımlarla geçmiş, gelecek ve zaman anlayışınızı yele vermeyin. şarabın, viskinin dahi yıllanmışını arayan sizler, yılların önemini, tarihin diyalektiğini göz ardı etmeyin.
  • böyle bir şey teknik olarak mümkün değildir.

    o tarihten bu yana sayısız yama ve güncelleme ile ana yazılım işlevini sürdürmüştür.

    bin yüzlü yıllarda tasavvuf adlı servis pack 1 ile pek çok yeni fonksiyonlar kazanmıştır.

    ancak bin altı yüzlerden sonra ufak yamalar haricinde esaslı bir güncelleme üretilememiştir maalesef.

    ama üzülmeyiniz. şu anda harıl harıl service pack 2 güncellemesini çıkarmaya çalışıyoruz. beta tester olarak da siz ekşicileri istihdam ettik.
  • 1- ateizm inanc degildir. zamandan bagimsiz olan bir sey varsa o da ateizmin ta kendisidir.

    2- yasadigimiz coğrafyada islamiyet hakim. ve ucunun cok da guzel yerlere çıkmadığı bkz. ışid orneklerle malum. dolayısiyla inanmayanlar olarak elestirme hakkimiz ucu bana dokunacağı (hadi inanmamayi gectim ramazanda yemek yenir mi yenmez mi tartismasi devam ediyor) icin her zaman bakidir.
hesabın var mı? giriş yap