• entry'yi ilk okuduğumda ve insanların yardım için sıraya girdiğini gördüğümde şaşırmıştım. hiç araba, yazlık, 8 bin tl maaş olmasa bile kadıköy'de evleri vardı yardım edilen kişilerin. fakat eskiymiş, yenilensinmiş. kanser hastası olan annesi sevinecekmiş. kadıköy'de bir ev sahibi olmak demek şu anda kanser hastası olan çoğu kişiden daha iyi durumda olmak demek.

    kanser hastası iken işinden çıkarılıp kirasını ödeyemeyen, devletin ödediği ilaca göre daha etkili ve yan etkisi daha az olan ilacı parası olmadığı için alamayan, ameliyatını devlette yapacak doktor bulamayan özele de parası yetmeyen o kadar çok insan var ki.

    yardım kampanyalarını desteklesem de asla her ihtiyacı olana ulaşılamayacağı için gerçek bir çözüm olarak görmüyorum. (#çare sosyal devlet) yine de bu koşullarda çaresiz kalan insanlar için hayati öneme sahip. fakat kaynaklar sınırsız değil. bu yüzden, sadece kötü niyetli olanlara karşı dikkatli olmamız değil; ihtiyaçları da öncelik durumuna göre sıralamamız gerekiyor. bahsi geçen yazarın durumu kötü de olsa, annesi ev yenilenince mutlu olacak da olsa kanser hastası olup sorunları çok daha hayati olanlar var.

    sanırım burda mesele şu: iyilik yaparak kendini iyi hisseden iyi insanlar var -ki bu muhteşem bir şey-; fakat iyilik yapıp iyi hissetmeye fazla odaklanmış durumdalar. hatta ben bu görüşlerimi o dönemde yazmış olsam "ne kadar kötü düşünüyorsunuz, iyiliğe inanmıyorsunuz, taş kalplisiniz" benzeri duygusal çıkışlar yapılacaktı. bundan sonrası için, bu mistik havadan çıkıp akılcı bir yaklaşımla soruna ve çözüme odaklanılsın derim ben.
  • (bkz: yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri) başlığına cuk oturan bir konuydu bu onemliuyarilar meselesi.
    ne zaman birileri konuşacak diye bekliyordum. beklenen gün geldi anlaşılan.

    duyuruda daha önce yer bulmuş ama gündeme gelmemiş; online dilencilik
  • romantizmin ve goygoy seviciliğin insanları getirdiği trajikomik nokta.

    tokatçı filmini hiç mi izlemediniz, oradaki dilenci anne-kızı, annenin kıza söylediklerini hatırlıyor musunuz? ya da en basiti haberlere çıkan dilencilerin zabıta gözaltına alınca ceplerinden çıkanları görmediniz mi? dilencilikle geçinen köylerin olduğunu bilmiyor musunuz?

    işte bu da modern çağa uygun e-dilencilik. bu yeni çağda türkiye artık fakiriyle zenginiyle ahlaksızlığın dibine vurmuştur.

    bir insana yardım yapmak çok ciddi bir iştir. asla duygusallığa kapılmamalı, yardım yaparken çok ince elemeli, sık dokumalı. çok yakın tanıdıklarım zora düşerlerse yanlarında olurum. onun dışında valilik onaylı yardım kampanyaları ve bildiğim, güvendiğim, yaşam tarzıma ve fikirlerime uyan vakıflar dışında asla maddi yardımda bulunmam. hepinize tavsiye ederim.

    sözlükte de nasıl böyle bir rezalete izin verildiğine inanamıyorum. apartmanlara dilenciler asla sokulmaz ama sözlük e-dilencileri bünyesinde rahat rahat barındırıp görmezden geliyor.

    neyse bir musibet bin nasihatten iyidir. dolandırılan tüm arkadaşlara geçmiş olsun.
  • ironiden dolayi beni guldurmus olay. ironik kismi nedir? benim maddi durumumun daha boktan olmasi, surunmeme ragmen kimseden yardim almayi kabul etmiyor olmam. ogrenciligim zor geciyor maddi durumdan dolayi, iyi beslenemiyorum mesela cunku market harcamasi icin param kisitli. buna ragmen dayanirim diyorum, okul bitene kadar, sik disini. hayatta kalirim nasilsa.

    ben yardim almazken insanlar ev dekorasyonu icin yalan hikayeler uydurup insanlarin parasini bagis diye aliyor. yuzu de kizarmiyor. yani bogazina takilmadan o parayi yiyebilecek, o paraya ihtiyaci olmadigi halde. cok acayip. onu da ana baba yetistirdi beni de, ama arada birseyler farkli olmali cunku ben burs basvurusu bile yapmiyorum benden daha fakir, daha zor durumda olan biri alsin diye.

    baska soyleyecek soz bulamiyorum. karmaya, ya da kadere inanirim. inanmak istiyorum. kotulukler insanlarin yanina kalmiyor oyle ya da boyle. enayi gibi gorunsem de dogru yolda olan benim, icim rahat. hirsizlik yapip da ici rahat yasayanlar utansin, korksun.
  • sigara ve temiz çamaşırla katılmayı umuyorum.
  • ayda 8.000 tl kazandığını rahatça söyleyen bir dolandırıcıya acıyarak oltasına düşen ve para gönderen insanlar olduğunu öğrendiğimde bana şok yaşatan olay. emin olun o adamın durumu sizden daha iyidir. entrilerinde hırsızlık yaptığını anlatmış zaten.

    bu hayatta en çok neyden nefret edersin diye sorsanız, "açgözlülük" derim. insana her türlü onursuzluğu yaptırır.
  • bazen gündemden uzak durmak iyi geliyor böyle.
    duygu sömürüsü ağzıyla yazılan başlık ve entryleri okumamaya özen gösteriyordum, kendi adıma da iyi olmuş oldu.
    umarım kütür kütür hapiste yatar.
  • aklıma bankada sıra beklerken gördüğüm teyzeyi getiren başlık. başlığa yazmamın nedeni de gündemde üst sıralara çıkmasıdır.

    kardeşimin kredi taksidi için bankada sıra bekliyorum, toplamda 3 kişi var gişede kimse yok, herkesi seyretmeye başladım sıkıntıdan. banko görevlisi geldi, benden önce bir teyze vardı işlem yapmaya başladı. hani teyze yorulsa da bir yol üzerine otursa dilenci sanır para verirsin. mağdur, hüzünlü, şapsal. işlem yapmaya başladı, hiç öyle küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın mantığıyla yazmayacağım çünkü direkt şahit oldum; görevli diyor ki; "altın hesabınızdan mı çekelim parayı yoksa para hesabınızdan mı?" altın hesabından çekmek istediğini söyledi. 10 kiloya yakın altını olduğunu öğrendim konuşurken. 10 kilo, yazıyla on. para hesabını sormadı bankacıya.

    görsen para verirsin, hüzünlü, mağdur, şapşal. on kilo altını ve para hesabı var. sakın yanlış anlaşılmasın amacım bu kadını aşağılamak değil kesinlikle. kimsenin giydiği veya hali kimseyi ilgilendirmez. olay, onemliuyarılar'ın da mağdur, hüzünlü ve şapşal olması. ilk zaman da inanmamıştım, annesinin kanser olduğuna da inanmıyorum.

    ekşi sözlük'te çok zengin insanlar var; onemliuyarılar'ın attığı kazıkla kendilerine gelmişlerdir umarım. kerizler.
hesabın var mı? giriş yap