• 2 senedir sözlüğün yeniden yazar almaya başladığı gün.
  • 2002 senesinin uefa kupası finali tarihi..
  • almanya'nin nasyonel sosyalizmden kurtuldugu gundur, demek istiyor bu deli gonul ama son zamanlarda bitleri iyice kanlanan eski ve yeni fasistlerin bu pazar gunu brandenburg tor'da yapacaklari yuruyusu dusununce insanin elleri terliyor, basi donuyor.
    8 mayis 2005 gunu, neo-naziler npd onderliginde 60 yildan beri belki de ilk defa bu kadar guclu bir bicimde mitte'ye inecekler. brandenburg kapisinin icinden gececekler. alman dostlarimiz aylar oncesinden prenzlauerberg'i "8 mai- neo-nazi frei tag" posterleriyle donatmaya basladilar. 1 mayis'ta kreuzberg'deki turkiyeli yoldaslarimiz 2 gun surecek mucadeleye katilim cagrisinda bulundular. gocmen orgutleri, sol partiler, otonomlar, punklar haftalardir pazar gunune hazirlaniyorlar. biz de bos durmuyoruz herhalde: bizim kaspar'la markus'a dilimiz dondugunce fasizme kayan mahir cayan'i anlatmaya calisiyoruz, carolina ile beraber kurdugumuz enternasyonel koroya "yurdumuza fasist dolmus, vurun kardaslar vurun" turkusunu ogretiyoruz. bizim sandinista'nin deyimiyle bir nevi anarkolasiyoruz, bir nevi sendikalasiyoruz yani.
    moda tabirle soylersek, sozlukteki npd sempatigi yazarlar pazar gunu hani olur da, bir friedrichshain, ne bileyim bir unter den linden havasi almak isterlerse sasirmasinlar. shahira, abdul, mustafa, chris, marika ve raphael kolektif-sportif el hareketi calismalarina coktan basladilar bile .
    tamam mi cocolar? makas aldim o tombul yanaklardan.
  • (bkz: v-e day)
  • hür ulusları ezerek dünyayı aralarında paylaşan haydutların ve onların yardakçılarının mal bulmuş mağribi edasıyla her sene zil takıp kutladıkları tarihtir.
  • devlet eliyle tahakkümün, boyunduruğun, sömürünün, zulmün, * insana hangi muhtelif şekillerde siki tutturabileceği üzerine düşünmek durumunda kalmamış, hürriyet kavramını bile ulus denen zırvadan bağımsız düşünemeyecek kadar elitist, baston yutmuş, kasıntı olan bir grup zibidinin, hakkında ancak pısmış bir vaziyette intikam uyarılarında bulunabileceği gün.

    yoğurdun sütten ağzı yananlarca üfleyerek yenildiği, hatta arta kalanının çalındığı akça pakça yanaklarda pek güzel tuttuğu, söz konusu zibidilerin ayranı kabarmış bir kısım aryan denklerinin geçen pazar alexanderplatz’dan öteye geçemeden kuyruklarını kıstırmalarından pek güzel belli olmuş, haber birincil kaynaktan.

    o yanaklardan iki makas da ben almak isterim elbet. zira yolum kuştepe'ye düşmektedir sık sık soros'un enternasyonalist köpekleri sağolsun.*
  • ne garip memlekettir bu bizimkisi.. ikinci dünya savaşı'na dair kitapları "counter strike" havasında okuyup, bir anda başımıza nazi kesilen ergenleri var. milyonlarca insanın ölümünü sanki sinekler ölüyormuş gibi algılayanları.. faşizmin ne olduğunu bilmeyen, hayatı boyunca faşizmin gerçek hayattaki yansımalarına denk gelmemiş, dünya üzerindeki milyonlarca insanın hayatını nasıl zehir ettiğini göremeyecek kadar basit düşünen, yetmezmiş gibi faşizmi "özgürlük sağlayan" bir şey zanneden bünyeleri var..

    ne garip memlekettir bizimkisi.. el sikiyle gerdeğe girmeyi seven organizmaları var; hür ulusları (lan bir an bush ile blair sözlüğe geldi sandım) imha etmeye çalışıp da bir bok yiyemeyen birisini adam yerine koyanları var (daha da evlere şenlik olanları onlara önder diyor, biz kendilerini allah'a havale ediyoruz).. eğer durdurulmasaydı, bugün kendisine destanlar düzecek şaşkınları da yok edecek bir savaşın yaratıcılarına tapınanları var..

    insan ister istemez bir zaman makinesi icat edip, bu sivilcesi patlamamış ergenleri 1940'ların almanya'sına ya da ispanya'sına ya da italya'sına göndermek istiyor. merak ediyorum, kafalarına postal yerken nasıl olacaklar acaba (bkz: postal yalamak), yien destanlar yazacaklar mı? ya da o "pençeleri" (ergen derken yanılmışım, daha evrimlerini tamamlamamış bunlar) faşizmin "kansız ve boksuz" gücü karşısında ne kadar işe yarayacak? ya da bir çalışma kampında "arbeit macht frei" tabelasını her okuduklarında ne hissedecekler?

    uzun lafın kısası efendim; 8 mayıs, insanlığın evriminde önemli bir dönemeç (malesef bazıları bu virajı alamayıp, yoldan çıkmış.. ne yapalım, kader).. faşizm denen bok çukurunun içindeki bünyeleri görmemizi sağlayan bir tarih.. insanlık tarihi denen kitabın, şu ana kadarki en kara sayfasının kapandığı tarihtir efendim.. malesef haklısınız efendim, o sayfada takılı kalmış beyin hücreleri hep oldu, hep olacak. en az o sayfaları tarihe gömecek insanlar kadar..

    bu arada aklıma gelmişken:
    (bkz: ergenlik döneminde hitlere sempati duyma hali)
  • sami ırk, sanayileşme ve düşman toprağından yalıtılmış bir doğa sevgisine hiç de yabancı olmaması gereken bir saflık uzmanının hayvan sevgisine karşı sergilediği negatif tavrı kitaba * uygun bulmadığımızı 60. yıldönümünden dört gün sonra belirtmemiz icap etmiş olan tarih. bir de buyrun burdan yakın: (bkz: ecofascism/#7239031)
  • devekuşu mantığıyla düşünüldüğünde, 3. reich ve faşizmin son günüdür*.

    kazananın daima haklı olduğu gerçeğini kabul etmek gerekirse; diyalektik materyalizm’in savunucusu, sosyal devlet anlayışının dünyadaki lideri, 20.000.000 beyaz rusu katleden sosyal devlet* terörünün* yaratıcısı*, zamanla çürümeye mahkum sınıf ayrımını ortadan kaldırmayı amaçlayan (20000 senelik insanlık tarihinde 100 sene kadar sadece belirli bir bölgede) saçma sapan bir ekonomik ve sosyal anlayışın* bayrak tutanı işçi sınıfı ruslar ve atom bombası kullanacak kadar illimünatinin gazını almış batılı müttefiklerin sözde avrupadaki zafer günü. atom bombasının hesabı sorulmaz, beyaz rusların adı bile anılmaz. çünkü onlar seçilmiş* değildir.

    ayrıca bugünün bir özelliği daha vardır. öldü sanılan faşizm, batılı müttefikler tarafından devr alınmıştır. tüm amerikan ve ingiliz şirketlerinde, kuzey ülkeleri başta olmak üzere tüm avrupada, hakkıyla yaşatılmaya devam etmiştir*. sebebi ne olursa olsun eğer türksen avrupaya, müslümansan ya da biraz esmersen amerikaya zor girersiniz kusura bakmayın dostlar*. hele de bir kanada gerçeği vardır ki, 8 mayısdan sonra bayrak tutanı olmuştur faşizmin. hemen gestapoyu kurmuştur*.

    ayrıca her nedense, güçlü türk şirketlerinde ve yabancı sermayeli çokuluslu şirketlerde çalışanlar her zaman bir liv tyler, bir brad pitt görünümlü modellerden oluşur. bir tane de olsa boktan suratlı, boktan vücutlu hatuna rastlamazsınız*. kanuni olarak zorunluluk olmasına rağmen bir tane "özürlü" kadrosundan kişiye de rastlayamazsınız. aslında bu insanlar için herkes eşittir ama bazıları daha eşittir durumu söz konusudur. gerçek sosyalizm, belki de yumuşatılmış faşizm* ya da hayatın gerçekleri diyebiliriz buna.

    bir danimarkalı ya da iskoç (en güzelinden fransız!!)* bir üniversite öğrencisine 8 mayısı sorarsanız alman zulmünden atıp tutar. bu da hiç yadırganıcak bir şey değildir, çünkü onun suçu değildir. günümüz dünyasında aynen soykırım kelimesi gibi faşizm kelimesini de kullanamazsınız* ama aynı zamanda da herşeyin farkındasınızdır. çünkü almanlar yenilmiştir, hepsi iblis gibi asık suratlı kaka çocuklardır ve yahudileri sistematik bir biçimde yok ettikleri için de faşistlerdir. tam bu noktada yabancı arkadaşa sorarsınız siz neden polonyalıları, sırpları, pakistanlıları ya da türkleri ülkenizde istemiyorsunuz?
    arkadaşta gayet net ortaya koyar adı ağza alınamayan faşistliği.

    - çünkü onlar sırp, türk vs...

    e ben şimdi ne anladım sosyalizmden, insan haklarından zarttan zurttan. bundan ötesi bir türlü birleşemeyen türk solunun bıdı bıdısıdır.

    sosyalist! ruslar, bu günü faşizmi yıktık evirdik çevirdik geçirdik olarak kutlarken, almanların da dinime küfreden bari müslüman olsa tarzı bir karşılık vermiş olmaları muhtemeldir. jodl'un da dwight david eisenhower'a "esas, şimdi boku yediğiniz gün, bugündür" demesi bu günü ayrıcalıklı kılar.

    8 mayıs bu anlamda avrupa için bir uyanış olmuştur. biz esasında neyiz neyi savunmalıyız, kime karşı kiminle durmalıyız.
hesabın var mı? giriş yap