• eğer erkekseniz ve askere gitme yaşınız geldiyse doğu'ya düşmek problemlerin başında gelir. 1990-1998 yılları arasında doğu'da basılmadık karakol saldırılmadık yer yoktu.
  • (bkz: kürt sorunu) aynen devam
    (bkz: yüksek enflasyon) kısmen devam
    (bkz: siyasi istikrarsızlık) kısmen çözüldü ancak yan etkileri bezdirdi
    (bkz: askeri vesayet) vesayet el değiştirdi
    (bkz: ekonomik krizler) daha iyi durumdayız ama hala sallantıya gelebilme ihtimalımız var.

    bir de son 15 yılda edindiğimiz sorunları yazıp eskiyle kıyaslamak lazım.
  • kendimce çok net hatırladığım bir takım mevzular. sabahtan akşama kadar tesettür tartışılırdı. siyaset meydanı'nda her iki ayda bir başörtüsünü dini özgürlük diyerek savunan ve başörtüsüne irticai sembol diyerek karşı çıkan erkekler münazara edip dururdu, bir yere varamazlardı. 99 yılında hayatımıza yeni bir problem girmişti. y2k terimiyle gelen "dijital kıyamet" bağlamında, yeni milenyum a girmeden önce nostradamus'u tartışmıştık, tüm bilgisayarlar duracak, insanlık birkaç ay içinde son bulacak, gibi dandirik felaket senaryolarına inandırmışlardı. ek olarak, anadolu liseleri problemi vardı. "yarış atı gibi" diye bir tabir vardı. anadolu liselerine hazırlanan çocukların sivilceleri çok çıktığı için "çocuklarımız yarış atı gibi" falan deniliyordu. imam hatipler de -bugünküne benzer bağlamda- tartışılan konulardan biriydi. o dönemde de "bu kadar imama ihtiyaç yok" deniliyordu. erbakan iktidara mutlaka geleceklerini ama asıl meselenin "kanlı mı olacak kansız mı" meselesi olduğunu falan söylemişti. yaya yaya "kanlı mı kansız mı" dediğini hatırlıyorum. düşünce özgürlüğü tartışmaları vardı, buna rağmen sivri olanlar o dönemde daha iddialıydı. galiba özel radyoların kapatılması ihtimali gündeme gelmişti. herkes siyah kurdele takmıştı; evler, arabalar falan ama herkes. ağabeylerimiz, ablalarımız sansürü protesto etmişlerdi. ayrıca bir duvara "özgürlük istiyoruz" yazdıkları için "lan anarşikler" diye alınan, ağır işkence gören 16-18 yaşında liseli çocukların olduğu "manisa davası" diye bir gaddarlık vardı. o davada, çocukların birinin annesi, çocuğun arkasından "o daha çok küçük" diye bağırırken tv'de milletin tüyleri diken diken oluyordu, bunu tekrar tekrar verdiler (daha ziyade, 90'lı yıllardan arta kalan sıkıntılar, travmalar... "özgü"lük konusunda şaibeli bir entry oldu, neyse). bugüne kıyasla, adaletsizlikler, gaddarlıklar haberlerde filan çıkıyordu, yokmuş gibi takılmıyordu insanlar, kafalar daha gerçekçi olabilir. baklava çaldığı için senelerce hapsedilen iki çocuğu tartışmıştı insanlar. "faili meçhul" ifadesi çok sık kullanılıyordu. çocukları ortada olmayan cumartesi anneleri vardı. duvardan kaçarken düştü denilen, aslında duvardan attıkları söylenen metin göktepe cinayeti sık tekrarlanıyordu. pkk, patlamalar vardı. kısaca, gayet sadist bir dönemmiş ama maruz kalınan şiddet konuşulabiliyormuş. internet'ten sonraki gelişmelerin aksine, sorunlar daha az pornografik (internetin hane içi kullanımı, 99'dan sonra yavaştan yaygınlaşmaya başladı). seksopat durumlar daha azdı sanki. benim "mahallemdeki" insanlar konuşmaktan, fikrini ifade etmekten şimdiki kadar çekinmiyor, korkmuyordu.
  • (bkz: 146)
  • 90'lı yılların başlarında telesekreterden ötürü sorun yaşanabiliyordu, bir nevi whatsapp gibiydi; mesaj bıraktım almadın mı? yoksa aldın da geri dönemedin mi bana? niye dönmedin? mesaj kutun dolmuş, kim arıyor seni bu kadar? yoksa evdeydin de açmadın mı telefonu, sesimi dinledin dimi? he.
  • iğrenç milenyum esprileri o yıllara ait bir problemdi, bu yıllara ait problem ise o esprilerin bile çok özlenmesi.
  • bulamadığım hede.

    düşündüm de düşündüm.

    bugün daha iyi olup 90'larda kötü olan. ya da bugün tamamen çözülmüş bir sorun.

    yok amk yok.

    - seçenekler daha kısıtlıydı ama var olanlar bugünden daha kaliteliydi.

    - kesinlikle daha özgürdük, daha mutluyduk, daha güler yüzlüydük, daha medeniydik.

    - gelecekten umudumuz vardı. sıkıntılar vardı ama aşılıyordu işte. güzel bir güneş doğuyordu. ya da biz öyle sandık.
  • atarinin adaptörünün ısınması.
  • (bkz: saddam)
hesabın var mı? giriş yap