*

  • ilk günlerindeki gibi troya'nın
    usulca dokundu mor yamaçlarına
    gül parmaklı şafak ida'nın
    işıdı sonyaz'ın gergin karnı
    kuytularda ince bir rüzgar
    okşadı küçük mavi çiçeklerini sevdanın
    sürüp gidiyordu yaşamın gelgiti

    sürüp gidiyordu doğumlar ölümler
    ardından ölümcül sancıların
    sese dönüştü titreyen çiyler
    baktım gözlerin söylence rengi
    neydi o yumuk avuçlarında
    bir giz gibi sımsıkı tuttuğun şey
    görünce dünyamızı neden ağladın
    söğütler yaprak döktü sular ürperdi

    ilk günlerindeki gibi troya'nın
    hangi korkularla kim demiş
    bir kız doğunca dört duvar sızlar diye
    sızlamadı genişledi duvarlar
    tanelenen başakla geçmişten geleceğe
    bakır taslarla içildi şerbetin
    itırlar defnelerle ilk çeyizin kondu sandığa
    nişanlandın yaşama beşik kertmesi

    onarmış gibi duvarlarını kentin
    dayanıklı olsun diye tüm acılara
    tuzladık kaya tuzuyla bedenini
    yuduk kırk bir çeşit ot katılmış sularla
    ve güllerin ve dikenlerin ve kırların acemisi
    kesilmesin diye dar geçitlerde soluğun
    en mavi sözcüklerle seslendik sana
    'deniz' dedik öpüp başımıza koduk tuzu ekmeği

    mehmet başaran
hesabın var mı? giriş yap