*

  • (bkz: raskolnikov)
  • cioran'ın çürümüş portakal kapaklı kitabı.

    "sıkıntıyı hiç bilmeyen kişi, çağların doğuşundan önceki dünyanın çocukluğunda bulunmaktadır hâlâ; ahı gitmiş vahı kalmış , kendi boyutlarına aldırmayan o yorgun zamana, kendi geleceğinin eşiğindeyken âniden bir yadsıma lirizmi mertebesine çıkartılmış maddeyi de beraberinde sürükleyerek çöken zamana kapalı kalır. sıkıntı, kendi kendine yarılan zamanın içimizdeki yankısıdır...boşluğun açığa çıkmasıdır, hayatı destekleyen-ya da icat eden- o sayıklamanın kurumasıdır..."

    haydi dağılayım ben şimdi.
  • "zira eğer hepimiz panayır cambazı olmasaydık, eğer bilgiç bir şarlatanlığın hünerlerini öğrenmiş olmasaydık, nihayet edepsizlik ya da trajedi düzeyinde samimi olsaydık yeraltı dünyalarımız okyanuslar dolusu kin kusardı, bu okyanuslarda kaybolmak şeref payemiz olurdu: böylelikle onca acaipliğin ve yüceliğin yakışıksızlığından kaçmış olurduk"

    ve

    "eğer herkes yalnızlığını kendi akışına bıraksaydı, tanrı, mevcudiyeti her noktada kendimize karşı duyduğumuz o korkuya ve terbiyemize bağlı olan bu dünyayı yeniden yaratmak zorunda kalırdı...- kaos mu? - öğrenilen her şeyi reddetmektir, insanın kendi olmasıdır..."

    gibi herkesin kaldıramayacağı çoşkunlukta cümleler içeren emil michel cioran kitabı.
  • sayfa 150'deki ilk cümleler;

    "seven kişi aşkı incelemez, harekete geçen kişi eylem üzerine hiç düşünmez: insanoğlunu araştırıyor olmam, olmaktan çıktığı içindir; kendi kendimi incelemem de artık "ben" olmadığımdan: tıpkı diğerleri gibi nesne haline gelirim. imanını tartan mümin sonunda terazinin üzerine tanrı'yı koyar ve ancak yitirme korkusuyla coşkusunu ayakta tutar. safdilliğin, bütünsel ve otantik varoluşun tam zıddında yer alan ahlakçı, kendisiyle ve ötekilerle karşı karşıyalık içinde tüketir kendini: soytarıdır, art düşünceler mikrokozmosudur, insanların yaşamak için kendiliğinden kabullendikleri ve tabiyatlarına kattıkları yapaylığa katlanamaz: duyguların ve fiillerin nedenlerini dillendirir, uygarlığın benzeştirimlerinin maskesini düşürür: onları sezinlemiş ve aşmış olmanın acısını çekmesindendir bu; zira bu benzeştirimler yaşatılırlar, yaşam'dırlar; halbuki onun varoluşu, bunları seyre dalarken, var olmayan ve var olmuş olsa bile kendisine eklenen yapaylıklar kadar uzak olacak bir "tabiat" arayışı içinde yolunu yitirir."
  • sayfa 154;

    "bütün aşağılanmalarımız açlıktan ölmeye karar veremememizden gelir. bu ödlekliğin bedelini pahalıya öderiz. insanlara bağlı olarak, dilencilik kabiliyeti olmadan yaşamak! şişinen şanslılar, şu giyimli maymunlar önünde alçalmak! yazgınızın, hor görülmeye bile layık olmayan şu karikatürlerin insafına kalması!... toplum bir dert değil bir felakettir: içinde yaşayabilmemiz ne enayi bir mucize!"
  • kalbinizi zorlayacak cümleleri içeren bir baş yapıttır.

    `hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil, insanlar arasında acı çekendir`
  • kitabın çoğu yerinde anlamlandırılamayan bir öfkenin izi görülüyor. böyle olunca da her satırı karamsarlık kokan kitabın yazarı için biraz hafifleseymiş keşke diye düşünmeden edemiyorsun. hem bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnetin hiç mi hatırı yok a dostlar?
hesabın var mı? giriş yap