• "muhtar cakmagi" olarak da tabir edilen, silindir bicimli, benzinli cakmak modeli.
  • işe yaramaz, bozuk.
  • yanilmiyorsam kirikkale marka standart turk polisi silahina da polisler kendi aralarinda boyle diyorlar cok tutukluk yaptigi icin.
  • tetiğe basıldığı halde ateşlenmeyen silaha denir.
    (bkz: çakar çakmaz çakan çakmak)
  • türk argosu sözlüğüne göre; inanmayan, anlamamazlıktan gelen".
  • bence bozuk ya da hurda silahlardan çok, çifte, av tüfeği gibi, bozuk olmayan ama kullanması zahmetli silahlara da deniyor bu.

    mesela av tüfeğine fişeği koyarsın tetiğe basınca "çakar" ama bir sonraki fişeği "almaz", elle sen koyarsın.
  • ken parker'ın eski model uzun namlulu tüfeği de bu şekilde anılır.
  • neyzen tevfik iskenderiye'de kaygusuz sultan bektaşi tekkesinde kaldığı sıralar ramazan ayında oruç tutmadığı anlaşılmasın diye sabah erken vakitlerde gezintiye çıktığı bir gün sahur da yapmamış olmanın verdiği açlık iyice bastırmış, cepte de metelik yok bi koruda aç sefil uzanıyor. bir de bakıyor ağzında koca bir ekmek parçasıyla dolanıp ekmeğini rahat yiyecek bir yer arayan köpek; tatlı gülücüklerle köpeği çağırırken köpeğin anlayabileceği bir arapçayla; kuçu kuçu, taal taal diye sesleniyor, tabii köpek saf, sokak köpeği ilgilenen de yok kendisiyle, dost bulmanın verdiği sevinçle kuyruğunu sallaya sallaya neyzene yaklaşıyor. neyzen de durumdan faydalanıp köpeğin ekmeğini kapıyor. köpek şaşkınlıkla kaçarken gözleri de neyzende, neyzen ekmeğin ıslak tarafını koparıp köpeğe atıyor köpek de ekmeği kapıp gidiyor. sonra tabii neyzen gerek iç sesiyle gerek köpekle olan konuşmaları neticesinde pişman olup elinde kalan ekmeğin yarısını köpeğe vermek üzere çağırıyor. köpek kızgın hain hain bakıyor, neyzen bu kez daha aşağıdan alıp; köpek kardeş sen açlık nedir bilirsin elbette şeklinde başlayan bir konuşmayla gönlünü alıyor, tabii neyzen gönül adamı, ekmekleri birlikte mideye indirirken bu muhabbette aralarında bir dostluk gelişiyor, neyzen de köpeğe çakaralmaz adını verip bundan sonra ben nereye sen oraya, her şeyimizi bölüşeceğiz deyip sohbet ede ede yola koyuluyorlar.. kısacası neyzene bir dönem dostluk etmiş biridir çakaralmaz.. (hikaye hıfzı topuzun çılgın ve özgür romanından bir parçanın özetidir)
  • mükemmel cephane diye tarif edilen çekirdek ve kovan ikilisinin oluşturduğu mühimmat (fişek) kullanan tüfeklerde ateşleme tetiğin horozu hareketlendirmesi, horozun da gerilip, bir çekiç gibi iğneye ve iğnenin de kovanın arkasındaki kapsüle vurması ile gerçekleşir. bu, modern tüfeklerin temel çalışma mekanizmasıdır.

    bu tip tüfeklerden önce, çarpma mekanizmalı, ondan önce de, ingilizce flintlock olarak tabir edilen çakmaktaşlı mekanizmalı tüfekler vardı. bu her iki mekanizmada da namlu yivsiz, mermi bilye şeklinde olur, patlayarak mermiyi hareket ettiren barut (sevk barutu) ayrıca doldurulurdu. keza, mermiyi iten barut ile mermi namlunun/tüfeğin ucundan doldurulurdu.

    çakmaktaşlı mekanizmada, horoz, kapsül işlevi gören ve sevk barutunu ateşleyecek barut haznesinin üstüne düşerken, aynı zamanda hazne için kapak vazifesi gören l (le) şeklinde, bir metala çarpar. horoz metalin dik kısmına çarptığında hem ateşleyici barut haznesinin kapağını açmaya başlar, hem de horozun ucundaki çakmaktaşı kıvılcım çıkartır. bu kıvılcımlar kapsül barutunu, kapsül barutu da sevk barutunu ateşler ve mermi ateşlenmiş olur.

    bu mekanizmalı tüfekler 1800'lerin ortalarına kadar çok yaygın biçimde kullanılmıştır.

    işbu tüfekler, dönmüş dolaşmış anadolu topraklarına gelmiş, lakin geldiklerinde ya horozun kurma tertibatı yorulmuş, bozulmuş, ya da kapsül kapağının çakmaktaşına sürten sırtı kullanılmaktan aşınmış, ya da kapak iyi kapanmadığı için ateşleyici barut nem almış, velhasılıkelam, tüfek çakmış ama almamış, yani barut ateşlememiştir.

    çakaralmaz budur.
  • horoz kısmı (merminin patlamasını sağlayan tertibat) gerçek bir çakıl taşından kıvılcım çıkartmak gibi ilkel bir yönteme sahip ilk dönem tüfeklerine türkçe'de verile isim.

    nerden akıllarına gelmiş böyle bir isim?
    düşmanı gördün, nişan aldın, tetiğe bastın, tık, kıvılcım düşmedi silah patlamadı, bi daha kurdun , tetiğe bastın, tık, silah patlamadı, tık, yok, tık, olmadı, tekrar nişan aldın, nasılsa patlamaz dedin ama bastın tetiğe, tık paaat! işte bu yüzden çakar almaz.

    ama öyle kuvvetli bir silahmış ki iyi bir tanesiyle küçük bir gemide açılan delik batmasına bile sebep olabilirmiş.

    anlatılan osmanlı savaş hikayesinde her iki taraftan da 30 ar adet çakar almaz aynı anda ateş alınca ölülerin toplanması için bir süre dumanın dağılması beklenirmiş. buradan da bu tüfengin çok duman çıkartan bir yapısı olduğu da anlaşılıyor.
hesabın var mı? giriş yap