• dünyanın en boktan zorunluluğu. bir hayat için bir hayat. çalışmak zorunda olmayan insanlar da var anasından babasından güzel kira getiren yerlere sahip olan. hayata 10-0 önde başlamak diye buna denir. ben burada yardırırken uzaklarda dötü güneşe sermiş insanların olduğunu bilmek çok kötü.adaletini skym dünya. hayır onu da istemiyorum sabah erken kalmayayım yeter bir de gece film izlerken uykum gelmesin.
  • bunun insana zor gelmesindeki temel etken gelir dağılımı adaletsizliğidir. adamın biri sizi 3 kuruş maaşa haftanın 6 günü köle gibi çalıştırırken ve görev tanımınız içinde yer alsın almasın her türlü işi size yıkarken, zevk sefa içinde yüzüyorsa bu durum hali ile size batar...

    üstelik aldığınız 3 kuruş maaşın sadece barınma ve temel ihtiyaçlarınızı karşılamaya ucu ucuna yetmesi çoğu zaman buna bile yetmemesi gibi bir durum da varken "ben neden çalışıyorum çalışmasam ve evden hiç çıkmasam daha az giderim olur" diye düşünmeye başlayabilirsiniz. bu da çalışma motivasyonunuzu iyice düşürür... ama buna rağmen hepimiz işsiz kaldığımızda yine de deli gibi iş arıyor ve bir işe girmeye çabalıyoruz... insan kaynaklarındaki kendilerini şirketin sahibi zanneden kendini beğenmişlere kendimizi anlatmaya çalışıyoruz (ki bu dünyanın en zor işidir)...
  • insanı bilumum hayvanatla bir tutan zorunluluktur. barınma , yeme , içme kaygısı sosyal kültürel kaygının önüne geçerse yaban domuzundan farkınız kalmaz.
  • üstün zihinlerin cehennemidir.

    "üstün, nadir bulunan zekaya sahip insanlar yalnızca yararlı olan bir işe girmeye zorlandıklarında en güzel resimlerle süslenip sonra da mutfak kabı olarak kullanılan değerli bir vazoya benzer." - arthur schopenhauer
  • insana büyük acılar veren durumlardan biri. hele de sevmediğin bir işte çalışmak zorundaysan. ahh ah.
  • insana korku salan. şu staj döneminde gördüğüm gibi bir ofisin içinde ,farklı insanlarla sıkışıp kalarak geçecek bir 30 yılın korkusu bu. bir insanın hayatından çalınacak 30 yıl. belki de sadece normal standartlarda yaşamana yetecek kadar para kazanabileceğin bir 30 yıl. yapmak istediğin şeyleri hep ertelemene neden olacak onlarca yıl. gitmek istediğin yerlere gitmeyi sana ertelettirecek, belki de hiç gidememene neden olacak yıllar. başkaları bunları yapmak zorunda olmadan özgürce yaşabildiği halde senin yapmak zorunda olmandır o korkunun temeli. 30 yıl sonra bir bakmışsın ki artık o gençken heyecanla istediğin şeyler umrunda değil tek istediğin rahat bi kanepedir.

    halbuki küçükken yapmana izin verilmeyen ya da yapamadığın şeyleri büyüyünce yapabileceğin söylenmişti sana. sende umutla bekledin o günleri, istediğin her şeyi yapabileceğini sanmıştın oysa. ama şimdi sen kendini aylık belli bir bedel karşılığı kiralamak zorundasın. vücudunu satan o hayat kadınından ne farkımız var ki o zaman*, mantık aynı hizmet farklı sadece.

    işte tüm bunların yarattığı korkudur çalışmak zorunda olmak.

    (bkz: bir stajyerden hayat dersleri)
hesabın var mı? giriş yap