• otlanilan mekan..ayrica (bkz: saldim cayira mevlam kayira)..
  • geçmişte çayırlar günümüzün petrol kuyusu, benzin istasyonları gibiydi ve barışta, savaşta başlıca taşıt olan atı besliyordu.. bu sebepten ülkede yerine göre, çayırların önemli kısmı devletin* malıydı..

    çayırların yönetim düzenleri, gelenekleri de vardı; öyle sıradan halk istediği zaman çayıra çimene yayılamaz, hamak kuramazdı.. bayıra karşı canı dolma çekenler içinse ferman çoktan buyrulmuştu:

    ''teferruc içün dahi olsa istedüğünğüz zaman çayırlara inmek, çıkmak, gezmek, eğlenmek, yemek yemek yasaktır, halkıma fermanımdır.!'' *

    elbette görevlileri vardı buraların ''çayır katipleri'' , ''imrahor'', ''arpa emini'' diye anılırlardı.. bu kaytan bıyıklılar çayırların genel güvenliğinden, asayişinden sorumluydular.. yasak dolu ve sıkıcı günlerin bittiğini, çayırlara gidilebilecek zamanı yine bu kaytanlar ilgili bir fermanı okuyarak halka duyururlardı..

    her yıl ilkbaharda saray atları süslenerek önemli ve değişik bir çayıra çıkarılır, sıralı halde padişahın önünden geçirilir, arpa emini tarafından da imrahor köşkünde devlet büyükleri de dahil padişaha ziyafet verilirdi ve mevsim boyunca çayırlarda ağalar için çadırlar kurulur, geceleri meşaleler yakılarak eğlenceler düzenlenirdi..

    ancak bu fiiliyat öyle kolay bitmez, çayır mevsimi sona erince bu kez devlet büyükleri, imrahor ağa'ya misafir giderlerdi*..

    çayırlar, bu resmi durumların dışında halkın teferruc ihtiyacını karşılarlardı -burada gamı gidermek ve ferahlamak için kıra çıkmak, gezmekle üzüntüyü gidermek anlamında kulanılmıştır- ..

    çayır gezintilerine kaçgöç düzenleri dahilinde kadınlar da araba ile veya yayan katılırlardı.. kıyafetlerinde ve davranışlarında bir serbestlik görülmesi halinde şiddetli emirler çıkarılır, padişah yasakları konurdu.. yine de geçmişin aşıkane ilişkileri için çayırlar en uygun yerlerdi.. yeri gelmişken yazmakta fayda var; <<çayırda buldum seni ellere vermem seni!>> türküsü işte o günlerden kalmadır..
    (ara: çayırı)
  • orta kusak karasal iklimin yari nemli sahalari ile birlikte yuksek daglarda gorulur. yaz boyu yesil kalan, bozkirlardan daha gur ot topluluklaridir bunlar. ormanin ust sinirlarin(ormanin ust sinirini sicaklik, alt sinirini yagis belirler.)dan sonra yetisen cayirlar dag cayirlari[(bkz: alpin cayirlari)] adi alir. yazlari yesil kalmalarinin nedeni, yazlarin serin ve yagisli gecmesidir.

    ormanin ust kisimlarinda cayir ortusu vardir. for further information; please carry on:

    (bkz: çernezyom)
    (bkz: kara toprak)
  • aynı zamanda bartın mekeze bağlı bir köy.
  • istanbul'da bulunmayan toprak parçası.
  • meraya çayır,
    kıra ise bayır denilir.

    ikisi ortak olarak otlak, otlanılan yer denilir.
  • mera, çimen.

    "çayır otu kurumaz*,
    oraspıyla gahpa farımaz." fethiye atasözü

    philemon (baucis'e):
    "akıllı beylerin gözü pek uşakları
    çukurlar kazdılar, engeller yaptılar,
    azalttılar denizin yetkilerini
    onun yerine egemen olmak için.
    bak şu yeşillenen çayırlara, yaylımlara,
    otlaklara, bahçelere, köy ve ormana.
    gel yemeğe şimdi,
    batacak az sonra güneş." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    (ilk giri tarihi: 4.6.2017)

    (bkz: çayır çimen)
    (bkz: yayılmak/@ibisile), yaylım/@ibisile
  • çayır, taban suyu yüksek uzun otlardan oluşan genellikle biçilerek kullanılan alanlar

    (bkz: mera) genelde taban suyu düşük, eğimi yüksek, kısa boylu bitkilerden oluşan ve otlatılarak kullanılan alanlara denir.
hesabın var mı? giriş yap