• cay'la ilgili bizden bir kitap icin (bkz: bir yesilin pesinde).
  • hipsterciklar icin teany book* demek olan belirtisiz isim tamlamasi.
  • pek çok şeyin kitabını* * * * * * * çıkarmış olan kitabevi yayınları'ndan mustafa duman imzasıyla çıkan kitap.
    arka kapak yazısı şöyledir:

    çay kitabı'nda, çayın dünyadaki ve türkiye'deki tarihi, çay bitkisinin özellikleri, yetiştirilmesi, hasadı, işlenmesi ve kullanılması kısaca anlatıldıktan sonra, ağırlıklı olarak çayın etrafında oluşan türk çay kültürüne yer verilmektedir. bu bağlamda, türk edebiyatında, özellikle şiirlerde, hikâyelerde, anlatılarda, anılarda ve seyahatnamelerde çay konuları işlenmiştir. çaydan söz eden halk kültürü verimleri olan çay mânileri, çay türküleri, atışmalar, çay destanları, çay ilâhîleri, çay efsaneleri, çayla ilgili atasözleri, bilmeceler, tekerlemeler, fıkralar ve deyimlerden zengin örnekler içermektedir. çayın yetiştirilmesinde, işlenmesinde ve tüketilmesinde kullanılan araç ve gereçler, örneğin semaverler ve çay bardakları çay etnografyasının konusu olmuştur. kitapta zengin bir çay argosu, çay sözlüğü ve çayla ilgili belli başlı türkçe yayınların açıklamalı listesi de yer almaktadır.
    çay kitabı, geçmişten bugüne uzanan süreçte türk çay kültürünü görsel malzemelerle birlikte ele alan en kapsamlı çalışma özelliğini taşımaktadır.
  • okakura kakuzo'nun the tea of book adlı kitabının anahtar kitaplar yayınevinden çıkan çevirisinin ismi. arion yayınevinden çıkan çeviride çayname ismi tercih edilmiş ki bence daha isabetli ve güzel bir isim olmuş. arion yayınevi çevirisi daha önceki çevirilerde tercih edilmiş isim olsa gerek. ahmet haşim dahi kitaptan çayname ismi ile bahsettiğine göre.

    buyrun beşir ayvazoğlu'nun köşesine: "çayname'yi yeniden okurken"

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1111910

    selim ileri'nin köşesine de konuk olalım: "akşam çayları, çay akşamları"

    http://www.zaman.com/yazar.do?yazino=1155877

    ek: kitaptan bir alıntı yapmak istiyorum:

    "maddenin hakimi oluşumuzla övünürüz ve bizi köle edenin madde olduğunu unuturuz."

    (bkz: sahip oldukların zamanla sana sahip olur)
  • üsküdarda bir cuma akşamı...
    yalın gittiğin bir tiyatro sonrası
    eve gidip de ne yapacağım ki diyerek
    sırf vakit öldürmek için öylesine yürürken etrafta
    buz gibi soğuktan kaçmak için sığındığın bir çay ocağında
    ikinci bardağa henüz başlamışken
    rafta gözüne ilişirse bu kitap
    bil ki göz bebeğisin varoluşun
    bir lahza durma tereddüt etme git al kitabı eline
    tazelensin çaylar
    uçuşsun sayfalar
    gamın kederin silinsin
    gönül aynan temizlensin
  • okakura kakuzo'nun -aynı adla başka bir yazarın daha kitabı var karışmaması için tekrar ediyorum adını- alakarga yayınlarından çıkan çevirisi ve redaksiyonu pek iyi olmasa da tükenmiş bir kitabı ulaşılabilir kıldıkları için sevindiren kitabıdır.

    kitabın girişinde öykü kategorisinde sunulması ilk başta biraz kafa karıştırsa da dili ve üslubu kendince bir çaysever öyküsü sunma girişimini anlamlı kılabilir.

    günün farklı zaman dilimlerinde hayatımıza eşlik eden çayın kültürüne ve tarihine ilişkin keyifli konsantre bilgiler edinebilmek adına kaynağımsı bir tarafı da vardır.

    çayın evrimi ile ilgili olan kısmı üç aşamalı olarak anlatılır. birinci aşamada çay tereyağı, tuz, soğan ve baharatlar katılarak kaynatılırmış. ikincisinde budistler özel seremonilerinde kullanarak ruhani bir anlam katmışlar, üçüncüsünde ise şimdi olduğu gibi çay demlemeyi öğrenmişlerdir.

    kitaptan can sıkıcı/yakıcı bir alıntı daha yapacak olursam; henry saville (1678) gibi geleneklere karşı gelenler çay içmeyi kötü bir alışkanlık olarak nitelendirmişler. jonas hanway 1756 yılında çay ile ilgili yazdığı makalesinde erkeklerin çay içerek endamını ve çekiciliğini kadınların ise güzelliğini kaybettiğinden bahsetmiştir.

    tüm bu tutuma karşın çay içme eylemi yaygınlık kazanmıştır.

    "hayalin evi" olarak yorumlanan sukiya adlı çay odalarından şimdi yakınlarda neden yok diye hayıflanırken hemencecik okunup bitirilecek, leziz çay sohbetlerine kendi kendini anlatarak eşlik edecek, çayseverleri heyecanlandıracak -çeviride de çaysever kelimesinin kullanılması ayrıca hoş- öğreticiliğini öyküye bulamış, incecik bir kitap.
  • çay, ilk olarak çoğumuzun bildiği üzere ilaç olarak kullanılıyordu, zamanla bir içeceğe dönüştü. 8. yüzyılda çin' de şiire bir eğlence unsuru olarak girdi. 15. yüzyılda japonlar "çayizm" terimini kullanarak onu estetizm unsuru haline getirdiler. çayseverlik yani çayizm günlük hayatın acı gerçekleri arasındaki güzellikler üzerine kurulmuş, saflığı ve uyumu, karşılıklı yardımlaşmanın gizemini, sosyal düzenin romantizmini öğreten bir ekol olarakta günümüze dek gelmiştir.
    avrupalı eserlerde çaya ilk defa 879 yılından sonra kanton' daki tuz ve çay üzerindeki gelir kaynakları incelenirken arap bir gezginin ifadesinde rastlanmış. marco polo çay vergilerinin 1285 yılında isteğe göre artırılması üzerine çinli maliye bakanının keyfi arttırım yaptığını düşünerek görevden alındığını söyler. 16. yüzyılın sonlarında hollandalılar doğu' da bir çalılığın yapraklarından güzel bir içecek yapıldığı haberini alırlar. hollanda'nın doğu hindistan kumpanyası ilk defa çayı avrupa'ya getirir. çay 1636' da fransa'ya, 1638' de rusya'ya ulaşır. 1650 yılında ise ingiltere'ye girer ve bu çin içeceği bütün doktorlar tarafından onaylanır, çinliler tarafından 'tcha', diğer milletler tarafından 'tay' ya da ‘tee’ diğer adıyla 'çay' olarak adlandırılır.
    dünyadaki diğer tüm iyi şeylere olduğu gibi, çay reklamlarına da karşı çıkılır. henry saville (1678) gibi geleneklere karşı gelenler çay içmeyi kötü alışkanlık olarak nitelendirirler. jonas hanway 1756 yılında çayla ilgili yazdığı makalesinde erkeklerin çay içerek endamını ve çekiciliğini, kadınların ise güzelliğini kaybettiğini iddia eder.
    başlarda yaklaşık 3,5 -4 lira olan maliyeti yaygınlaşmasını engelleyerek sadece prenslerin ve asillerin önemli günlerde, kutlamalarda kullandıkları bir içecek yapar çayı. ancak tüm bu engellere galip gelen çay içme alışkanlığı olağanüstü bir hızla yayılır ve londra' daki kahveciler 18. yüzyılın ilk yarısında çayevlerine dönüşür, addison ve steele gibi entellektüellerin çaylarını yudumlarken keyifli vakit geçirdikleri uğrak yerleri haline gelir ve tabi zamanla vergiye tabi tutulan bir gereksinim halini alır. işte, çayın modern tarihimizde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. hatta öyle ki, amerika’nın bağımsızlığı çay sandıklarının boston limanına atıldığı tarihe rastlar. ‘’(bkz: boston çay partisi)’ adıyla tarihe geçen bu eylemde vergilerden bunalan halk, büyük britanya’yı ve oradan gelen vergisi yüksek payı protesto etmek amacıyla 16 aralık 1773’te boston limanına yanaşan
    ingiliz gemilerine girip tonlarca çayı denize dökmüştür. bu eylem aynı zamanda amerikan bağımsızlık savaşı’nın fitilini ateşlemiştir.

    bir sung şairi olan, şiirleri besteleyerek şarkılaştıran lichilai, dünyadaki en acıklı ve kötü 3 şey şu demiştir; gençlerin yanlış eğitim sistemi yüzünden bozulması, sıradan beğeniler yüzünden sanatın itibarını yitirmesi ve çayın kötü bir şekilde hazırlanarak ziyan edilmesi. çayın üç dönemi olduğunu söylüyor kakuzo yazdığı çay kitabında; kaynatılan kalıp halindeki çay, çırpılan toz halindeki çay ve demlenen yaprak çay. bunlar çin'in tang, sung ve ming hanedanlarının farklı duygusal etkilerine işaret eder. çay eskiden klasik olarak, tou, tseh, chung, kha ve ming olarak geçer ve yorgunluk alma, ruhu ferahlatma, iradeyi güçlendirme, görme bozukluklarını giderme gibi özellikler taşıdığı için değerli kabul edilir. romatizma ağrılarına bile iyi geldiği söylenir. lapa şeklinde tatbik edildiği bile olmuş yani. taocular çayın ölümsüzlük iksirinin içindeki en önemli maddelerden biri olduğunu iddia etmiş. budistler ise saatler süren meditasyonlarinda uykuyu engellemek için bol bol çay kullanmışlardır. çayı çin kervansaraylarında öğrenen ruslar limon dilimleri kullanmışlar.çayın kutsal kitabı, ilk çay havarisi luwuh tarafından yazılmıştır. chaking kitabı üç cilt, on bölümünden oluşur. çinli çay tüccarları luwuh'u çaycılığın koruyucu tanrısı olarak görmüştür. luwuh en iyi cins çay yapraklarında; ''tatar atlılarının deri cizmelerindeki gibi kıvrımlar , kuvvetli bir öküzün boynundaki katmerler gibi halkalar bulunmalı, vadiden yükselen sis gibi açılmalı, sabah rüzgarlarının uğrayıp geçtiği bir göl gibi parildamali ve yağmurun yeni islattiğı bir toprak gibi nemli ve yumuşak olmalıdır'' diyor. çay içmek için seçilen seramikte ise mavi rengi tercih etmenin içeceğe biraz yeşillik katacağını söylüyor luwuh. beyaz renk çayı pembe ve çirkin gösterirmiş. tabi onun kalıp çay kullandığını göz önünde bulundurmaliyiz bu bilgiyi değerlendirirken.
    çay için en ideal su ise dağ suyudur, sonra ırmak suyu sonra da memba suyu. kaynamanin ise üç türü vardır, birincisi balık gözüne benzeyen kabarcıklar suyun üstünde yüzmeye başladığı zaman, ikincisi kabarcıklar bir pınarın akan suyunda yuvarlanan billur boncuklar gibi yuvarlandığı zaman, üçüncüsü, çaydanlığın içinde azgın dalgalar oluştuğu zaman. bu anlatılanlar şu an aynı çay büyüsü ile devam ediyor değil maalesef...zaman içinde çin için sıradan hal almış bu durum. hanedanlar zamanı bitmiş, büyü bozulmuş. japonya ise çin'in bile unuttuğu bu üç demleme yöntemine hala hakim olan bir ülke. dünyanın en güzel çaylari ise (bkz: kyoto)'daki uji bölgesinde yetisiyormus. karadeniz'in yayla çayını içmeden erken konuşmuş olabilir kakuzo. içseydi böyle düşünmeyebilirdi rahmetli.

    tüm bu bilgilerin yer aldığı kitabında; dinden- felsefeden- çiçeklerden- bahçelerden- çay odalarından- çay ustalarından- sanattan- doğaya nasıl yaklaşılması gerektiğinden de bahseder. uzun uzun hepsine değinmek yerine, çay'ın büyük değeri olan ülkemizde en ilgi çekeceğini düşündüğüm kısımları paylaştım uzun uzun.

    peki kitapta yer almayan bir bilgi olan bizim çay'a kavuşmamız ne zaman oldu derseniz; tanzimat'ın ilanından sonraya rastlar çayın hayatımıza girişi. ilk artvin bölgesinde tarımı yapılmaya başlanıyor. 1870-78 yılları. osmanlı'nın savaşa girmesi ve 1. dünya savaşının başlaması ile çay tarımı biraz dallanıp budaklansa da işgalden kurtulan şehirlerde ekimler devam etmiştir. hulusi karadeniz, ali rıza erten ve zihni derin çay cumhuriyet dönemindeki yolculuğumuzun önemli köşetaşları olmuşlardır. hulusi karadeniz rize'ye çayı getiren ilk isimdir. cumhuriyetten sonra karadeniz soyadını alan hulusi bey, çayla ilgili tecrübelerini halkalı ziraat mektebi hocalarından ali rıza erten'e anlatır.. ali rıza bey çay konusunda raporlar hazırlar. hulusi bey ve ali rıza bey'in gayretleri modern çaycılığın kurucusu olan zihni derin ile cumhuriyet dönemi hükümetlerinin çay politikasının ilham kaynağı oldu. zihni derin batum ve çevresinde ruslar tarafından kurulmuş olan çay bahçelerini, çay fabrikalarını gezer oradan fidanlar getirir ve kanun teklifi hazırlar, bakanlık kanalıyla meclis´e sunar. bu tasarı, o dönemin rize mebuslarının desteğiyle 6 şubat 1924 tarih ve 407 sayıyla kanunlaşır ve "rize vilayeti ile borçka kazasında; fındık, portakal, limon, mandalina, çay yetiştirilmesi hakkındaki kanun" adıyla yürürlüğe girer.

    bu kadar çay çay çay deyince, bir çay içmenin vakti geldi.
  • mavikalem inşaatındaki bilgili tuğlalardandır. kısaca şöyle bir kitaptır
hesabın var mı? giriş yap