çiğdem sezer
-
1960 trabzon doğumlu şair, yazar, eleştirmen. genelde kadın merkezli yazı-eleştirileriyle dergilerde dikkat çeker. yayımlanmış beş şiir kitabı bulunmakta:
kanadı atlas kuşlar (1991)
çılgın su (1993)
kapalı gişe hüzünler (1996)
bir şehrin hatıra fotoğraflarından (1998)
dünya tutulması (2005)
en son dünya tutulması ile 2006 ceyhun atuf kansu şiir ödülünü almıştır. -
en son "kalbimin kuzey kapısı trabzon" adlı kitabı heyamola yayınevi tarafından basılmıştır. kitabın arkasında ki yazıdan,
"ilk adımlarımı atıp ilk sözcüklerimi söylediğim arafilboy’u, okumayı, yazmayı öğrendiğim zeytinlik’i ilk oyunlarımı oynadığım hacıkasım’ı, babamın ve annemin hatıraları ile yaşamaya devam eden çömlekçi’yi, çimenlerinde yuvarlandığım boztepe’yi, atatürk’ün el ayak izlerini taşıyan soğuksu’yu, denize, gemilere bakıp, öteleri düşündüğüm ganita’yı, ayasofya’yı, faroz’u, kıvır kıvır uzayıp giden zigana geçidi’ni, köpük köpük çağlayanları, dağları saran komarları ve zifin çiçeklerini, karayemişleri, denizi, balıkçıları ve martıları düşünüyor, “onlar olmasaydı, ben kim olurdum?” sorusunu aklıma bile getirmiyorum."
derken trabzonlu olmayı kısaca özetlemiş olan yazar. -
(bkz: aşklar ve baharatlar)
-
geçtiğimiz dönemde hacettepe üniversitesi türkçe topluluğu bünyesinde yapılan bir etkinliğe buket uzuner'in katılmaması üzerine gelen tatlı insan.
sümbülteber adlı bir de güzel şiiri var. -
kendisine kırmızı patik hediye edilince mutluluktan havaya uçan yazar. yemek masasında sandalyeye çıkıp zıpladığı olmuştur.
''güzel annenin güzel arıcığına ışıklı bir gelecek dileğiyle'' imzaladığı aşklar ve baharatlar adlı romanı, çok sevdiğim kitaplar arasındadır. yepyeni kitaplarını beklemekteyiz. -
....
burası dünya, tekin bir yer değildir
çekip gitmekle gitmemek arası
kalmanın bin bir yaması, söküğü ve
oyuğu
ve kanlı bir bulutu
giyip çıkarmaması
burası dünya, acının ucuna bucağına
varmanın yol haritası
....
sümbülteber şiirinden alıntıladığım bu dizelerin sahibi şair kadın. sıkı kadın... -
"işkenceyle öldürdüğü çocuğun arama çalışmalarına katılan 'aile dostu' gibisiniz bayım" demistir soma'yla ilgili.
-
kalbimin kuzey kapısı trabzon adlı enfes kitabıyla* tanpınar'ın "bir şehri sevmek aşka sebep aramaktır" sözünü doğrulayan şâir ablamız.
-
kalbim buna ağlıyor şiiriyle nefes keser, tamamını buraya bırakmazsam içim rahat etmez.
fincana damlıyor perdedeki gözyaşları
belgin doruk çıkıyor falında bir küçücük hanımefendi
bile değilsin içinde bir sokak kadını
afiş yapıştırıyor geceye açık saçık
şarkılar söylüyor gölgesiyle sevişiyor
çekirdek cehenneminde kırmızı bir leke
takma kirpiklerin düşüyor gülüyorsun
sen gülüyorsun dünyanın kalbi hızlanıyor
kendinden geçiyorsun biliyorum
geçerken içime değiyorsun
perdede bir sokak adını sen koyuyorsun
kumrular ve karanfil ve bordo
vişne tadı damağında
içime eziliyorsun
bir sokağı alır gibi alıyorsun
bir adamı koynuna
öyle ıslak ve kederli ve güvenilmez
bir sokak işte çıkı.p gidecek caddenin birine açılacak
perdede bir pencere açılıyor bir kapı gıcırdıyor bir adam esniyor
sen kat kat soyuyorsun sevgilini düşler düşüşler içinde
bir tutam ot uçurumun kalbinde, tutunuyorsun
ö.perken ısıran biri oluyor dünya dudağın kanıyor dilinle siliyorsun
telesekreterde bir filmden kalma sözler:
"sen aradığım her şeysin"
oysa kimseyi ve hiçbir şeyi
aramıyorsun bin yıl oldu
öylece bakıyorsun içine
"açık hava sinemaları giderek azalıyor"
diyor gazozcu çocuk, "kalbim buna ağlıyor"
sen o çocuğu bir fotoğraftan anımsıyorsun
insan en büyük yalanı kendine söylüyor
böyle mırıldanıyorsun
"ben kendimden çıkalı çok oldu beni yanlış hatırlıyorsun"
şimdi bir ad bulmalıyım sevgilime ve kendime
begonyalı evler fesleğenler ve bahçeler içinde bir film
gibi geçmeliyiz kimseler çıkmamalı önümüze
ölesiye sevişmeliyiz içimizdeki çekirdek
patlamadan önce
uslu dur orda kal sus
ediz hun gibi biri düşsün kısmetine
diye şans dilerken geçmişin
arıza bir adam girsin de çıkmasın kalbine
eksik zamanlar bunlar biliyorsun
tamammış gibi yaşıyorsun ölüyorsun çürüyen
et gibi kendini tuzluyorsun
yara kemiğe işledi ne yapsan boş
çiçekli pijamasını çıkardı dünya
giderek ağırlaşan bir ceset kollarında
aşkını avutuyorsun kalbini çıkarı.p üstüne örtüyorsun
bir gemiye bindirmişsin çocukluğunu
dalgakıranlar misali evler içinde
martı tüyleri topluyorsun yastık yapıyorsun uyku tutmuyor
bir kanat sesiyle uyuyor diğeriyle uyanıyorsun
"film bitti" diyor makinist "salonu boşaltın"
aklında son repliği filmin
"seni her şeyden çok..."
olmayan aşklardan ayrılıklar kavuşmalar çıkarıyorsun
çocuğum çocukluğum sevgilim
sen bu masala nasıl da inanıyorsun?
tuzumu emiyor suyumu çekiyor kumumu götüryor
koynumdaki yara izine gömülüyor
ishak paşa sarayı'ndan bir kuş düşüyor
sen o kuşu yükseklerde arıyorsun
gözlein yanıyor ayakların titriyor ellerin
dünyaya tutunma telaşında
kalbindeki ağacın dalını kırıyorsun
"ben kendimden çıkalı çok oldu sen beni bu filmden hatırlıyorsun"
ay battı akşamına oturmuşuz
gün döndü hanında hanendeler ud ve ney
öyle kendimizden geçmeler iç içe bir buluta yükselmeler
hızlı bir tren gibi hayat raylara değer geçer
biz sevişiriz ay battı akşamında yıldızlar görür
ve sevişir kapılar kapı tokmakları pencereler
son karede dondurulmuş film gibiyiz
dudağımızda yarım ö.püşmeler ıslak giysiler üzerimizde
eşikler boyu üşümeler
ben sana bakıyorum denize bakar gibi
bir dalga gibi sen kıyılarıma patlıyorsun
deniz yıldızları topluyoruz suya atıyoruz anneler masal anlatıyor
çocuklar doğuruyoruz onlarla büyüyoruz yalan söylüyoruz
kendimize ve herkese ve her şeye
yanlış duruyoruz o yüzden eksik tüm fotoğraflar
işte bu yüzden aşktan ve acıdan ölemiyoruz
bir dağ bir dağa kavuşur nasıl
bekleye bekleye aynı yerde yaşlı ve yorgun
bir gölgeye dönüşünceye
bir dağ bir dağa hep aynı avuntu
beklemekten ölünceye...
ölürken gözlerine bakıyorum
ölürken gözlerime bakmalısın
içimde olmalısın konuşmalısın hiç durmadan
aynı yalanı çoğalta çoğalta
ölmek de bir masal işte yaşamak nasılsa...
"ben dünyadan çıkalı çok oldu sen beni bu ölmekten hatırlıyorsun"
-- çiğdem sezer, denizden geçme hali, 2009, yky -- -
dikkat!
tehlikeli ama yasak değildir kırık fay hattında
oturan şiirde konaklamak
konuk etmek ya da ıtır ve safranı
kocaman çatlaklar yer edinirken kendine
genişleyen venlerinizde
ağıtlara bulanmış dilden kaçan bir heceyi
kucaklamak güpegündüz
üstsüz girmek söz'ün mahrem sokağına
tehlikeli ama yasak değildir altını kendine
saklayıp gümüş kolyeler takmak
sevgilinin gerdanına
...........................
böyle daha güzelsiniz
karalanmış defter yaprağı kokusuyla...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap