• firar eden azılı mahkumların, mutlu ve zengin bir aileyi yaşadığı villada rehin almaları üzerine kurulu bir türk filmi.

    akrep*, kedi* ve deve*; polislerden kaçarken hülya koçyiğit'in canlandırdığı karakter ve doktor kocasının yaşadığı eve girip aileyi rehin alırlar.

    savaş başar akrep'i, bülent kayabaş ise; karateci kız'daki ferruh durak gibi sapık bir karakteri başarıyla canlandırmış.

    filmin feci saçma bir sonu var:

    --- spoiler ---

    mahkumlar, doktorun parasını aldıktan sonra çocuğunu havuzda boğup, eşine tecavüz ediyorlar. doktor, izlerini bulup mahkumlardan birini öldürüyor.

    bu arada hülya koçyiğit'in canlandırdığı karakter delirip kendini sokaklara atıyor. beş dakika oradan oraya koşusunu, tacize uğramasını izledikten sonra eminönü tarafında sağa sola bağırırken gözüne bir gazete takılıyor. ama orada ne işi varsa ve kadın nasıl okuyorsa; manşet italyanca:

    ''azılı suçlular bugün mahkemeye çıkıyor.''

    sonra hülya koçyiğit'in canlandırdığı karakter nereden bulduğu belli olmayan bir silahla, mahkeme önüne gidip adamları öldürüyor.
    --- spoiler ---

    (bkz: ukteydim doldum)

    edit: hotbird'deki yerel italyan kanallarından birinde geceyarısı gördüm bu filmid geçenlerde. la gang dell'arancia meccanica (otomatik portakal çetesi) adıyla yayınlıyorlardı.
  • clockwork orange'dan feyz alınıp çekilen 1974 yapımı yeşilçam filmi.
  • iddia ediyorum haneke funny gamesi çekmeden önce bu filmi izlemiştir, tıpkı james wan'ın testereyi çekmeden önce hınçı izlemiş olduğu gibi.
  • en rahatsız edici 10 film listesini görünce aklıma gelen filmlerden biri.

    --- spoiler ---

    o çocuğu havuza sokup sokup çıkarmak nedir arkadaş, sonra o kadının kıyafetlerini giyip konuşmalar falan, gerçekten çok acayip bir kafa.

    --- spoiler ---
  • döneminin (1974) çok ötesinde kült mertebesine çoktan ulaşmış osman faruk seden filmi.

    yurtdışında meraklıları arasında oldukça popüler olan film bence "istismar sineması"'nın başyapıtlarından biri.
  • ceylan ertem'in radio slow time'da sunduğu duyuyor musun isimli programda sena şener ile düetiyle muhteşem bir yoruma ulaşan şarkı.

    bağımlısı oldum resmen, o ne güzel bir yorumdur. ayrıca sena şener ile tanışmamı da sağlayan düet olmuştur kendisi. muazzam
  • ceylan ertem ile olan düeti gerçekten güzeldir. şöyle ateş başında lal kırmızı bir kav ile müthiş gitmektedir. bir de hava açık ve yıldızlardan battaniye var ise üzerinizde şarkının verdiği duygu ve düşünceler tavan yapmaktadır. not: bizler profesyoneliz lütfen bu tip durumları kendi başınıza denemeyiniz.

    sözleri de buyurunuz... şöyle ki;

    hayat bir nefes;
    içine çek, içine çek.
    dertlerden dünya
    sana kafes, sana kafes.
    sen çok uzaklara es.
    acı sinmiş tenine;
    mey gibi, ney gibi.
    karanlık sindirir seni.

    ben buralara yabancı gibiyim.
    tanrı'm, izin ver geçeyim.

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin
    bu çirkin dünya.

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin
    bu çirkin dünya.

    tut beni.
    üşüyorum, renkler koyu.
    hiçbir şey değil; zararım sana.
    öyle görünmez ki nispet yokluğa,
    alışırım geçer,
    bir kadeh daha...

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin
    bu çirkin dünya.

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin
    bu çirkin dünya.

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin
    bu çirkin dünya.
  • beni ayyaş eden sena şener&ceylan ertem düetidir. 4 gündür her gece alkol alarak bu şarkıyı dinliyorum
  • son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkı.
    içilse de güzelleşmeyen dünyaya.
  • "ben buralara yabancı gibiyim.
    tanrı'm, izin ver geçeyim.

    ve ben ona, buna
    içerim bu gece, sana.
    içerim ki güzelleşsin
    bu çirkin dünya."

    sözleriyle derin hüzünleri beraberinde getiren, sadece gitar eşlikli çalınabilecek kadar sade çok iyi bir sena şener şarkısı.
hesabın var mı? giriş yap