• içinde bir o kadar da cinligi barındıran saflık... `ışıltılı meleklik` ...
  • kavram diye birşeyin varolmamasından, etrafı saran herşeyin bu kavramsızlıkla olduğu gibi algılanabilir olmasından kaynaklanan ve bu nedenle nasıl tecrübe edilirse edilsin tat alınan, zamanla alışılan herşeyin aslında hep yeni kalması durumu....
  • anneannem 3 yaşındaki kuzenime bakmak için teyzemde kalmaktadır. bu süre zarfında önceden edindiği bir alışkanlık olarak yemekteyiz programını gün be gün takip etmektedir. kuzenin çizgi film izleme zamanından hemen sonra başlayan programı bazen kuzen de izlemekte, ancak çoğunlukla sıkılıp gitmektedir.
    bir gün anneanne televizyonda programın başlayacağı kanalı * açık bırakıp mutfakta yemek hazırlamaya girişir. bir süre sonra kuzen badi badi koşarak anneannenin eteğine yapışır.
    - ananee kooşş arkadaşların geldi!
    "eğer anneanne her gün büyük bir sadakatle aynı saatte bu insanları izliyorsa, yemekteyiz'in yarışmacıları anneannenin arkadaşı olmalıdır?"
    işte bu olsa olsa çocuk saflığıdır.
  • bazen, hayatınız boyunca sahip olamadığınız '' iyimser düşünce'' denilen şeyin, en saf halini görmektir. o saflığın kimsenin yapamadığı bir şekilde avutmasıdır sizi.

    iki yaşındaki yeğenle birlikte camda oturmuş geçen kuşlar, adamlar, amcalar, kediler izlenir:

    + bak kuşlara

    - aa nereye gidiyolar?

    + evlerine herhalde, mama yemeğe.

    - olsun, başkaları gelcek... (gözler dolu, anlamsız bir şekilde bakılır küçücük çocuğun yüzüne)

    + gelicek mi gerçekten?

    - hı hı, bekle bekle... bak!
  • bi ufak yaşlarda bu saflığı sergileriz bir de aşık olduğumuzda.
  • başka hiçbir şeyde ondaki güzelliği görmediğimden belki, hayatımda gözlemlediğim en değerli şey. içimden atamadığım, atmak istemediğim.
  • özlenen yaşam aralığıdır.
    dünya, gözlerimize bir daha asla o kadar güzel görünemeyecek,
    kalplerimiz bir daha asla o zaman ki kadar saf olamayacak,
    ve bizler o günleri hayal meyal hatırlayacağız.
    ne yazık ki...
  • "sana kaç defa söyledim öyle yapmayacaksın diye?" cümlesine karşılık gerçekten karşıdaki kişinin kaç defa öyle dediğini hatırlamaya çalışmaktır.

    "dört müydü? dörttü galiba ya, tam hatırlayamadım şimdi."
  • * yabancıya "şişko", "dörtgöz" falan demeyi geçtim kendi annesine "sen neden göbeklisin? neden dudakların boyasız? arkadaşlarımın anneleri çok güzel!" diyen,
    * anahtar deliklerine sakız yapıştıran,
    * bayramda harçlık veren dairelerden hep daha fazlasını isteyen, sadece şeker ikram eden dairelerin verdiği şekeri çiğneyip paspaslarına tükürerek yapıştıran,
    * yavru kedi gözü oyan,
    * ağaç dalı kıran,
    * güvercinleri tuzağa düşürüp ayaklarına ip bağlayan

    mini mini bebişlerin yüreciğinde saklanan cevherdir. oy oy oy yerim ben onları!
  • öyle bir saflıktır ki, bizler gibi hayatın basit ve acımasız silsilelerine mağruz kalmadıklarından ötürü pırıl pırıl düşünürler.

    küçük kuzenimin aklımda kalan birkaç sorusu ;

    * anne bitkisel hayat varsa hayvansal hayat neden yok ?

    *allah kız mıdır erkek midir ?

    *neden biz öleceksek doğuyoruz ki ?
hesabın var mı? giriş yap