• 1980 yılında yaşanan ve bir çok insanın ölümünün yanı sıra yoğur bir alevi göçünün yaşanmasına neden olan olaylar bütünü. unutulan ve unutturulmaya çalışılan bir çok acıdan sadece biri. ayrıntılı incelemeler için.

    http://www.pirsultanabdal.8m.net/…/corumkatliam.htm

    http://www.gencalevilerharekati.de/…um_katliami.htm

    http://www.uzumbaba.com/alevi/corum_katliami.htm

    http://www.psakd.org/…um_katliami2_yasam_hakki.html

    bazı diğer acılar için:
    (bkz: kahramanmaraş olayları)
    (bkz: malatya olayları)
    (bkz: sivas olayları)
  • robert alexander peck, abd türkiye büyükelçiliği’nde ikinci katip olarak çalışan bir cia ajanıdır. çorum’da katliamdan aylar önce, bu cia ajanı, ap ve mhp çorum il başkanları, vali, chp’li belediye başkanı başta olmak üzere pekçok kişi ile görüşüp bazı köylere gider ve tüm bu görüşmelerde alevi ve sünnilerin durumu hakkında sorular sorar. peck soruyor, alevi ve sünniler, solcular ve sağcılar arasındaki çelişkilerin düzeyini öğrenmeye çalışıyor, bunlara göre planlar hazırlıyordu. dönemin chp’li belediye başkanı turan kılıçcıoğlu, bu cia ajanı ile yaptığı görüşmeyi devlet sırrı diye hiç bir zaman açıklamak istemedi. ardından maraş’da olduğu gibi çorum’da da katliam oldu. ne zaman bir katliamın soruşturması yapılsa hep devlet sırları çıkar karşımıza. ama kamuoyuna açıklanmayan bu sırlar hep de cia ajanları ile paylaşılır.
  • dehşet ve utanç verici bir kinin dışa vurumudur. can alıcı nokta sağınızdaki solunuzdaki sade insanların bunları yapmış olmasıdır. işkence eden, öldürenler uzaydan gelmemiş, bizim insanımız. (bkz: insan olduğundan utanmak)
  • provokasyon girişimleri
    alevi ve sünni halk, çorum’da içiçe yaşamaktadır. bu yüzden de kontrgerilla çorum’u da provokasyon yaratarak halkı birbirine kırdırabileceği yerlerden biri olarak seçer. cia ajanı peck incelemelerini tamamladıktan bir süre sonra provokasyonlar başlar. pilot bölge olarak, belediye başkanlığı mhp’lilerin elinde olan, alaca ilçesi seçilir. önce alaca adliyesi emanet deposu soyulur ve 21 adet silah çalınır. bu silahlardan biri daha sonra sungurlu ilçesinde yazılama yaparken yakalanan mhp’li bir faşistin üzerinden çıkar. ama buna rağmen, soygundan sonra “aleviler sunnilere karşı silahlanıyor” şeklinde spekülasyonlar çıkarılmıştır. alaca’nın faşist belediye başkanı, ramazan ayı başlangıcını bahane ederek bir bildiri yayınlar ve halkı cihada çağırır.
    faşistler provokasyon yaratmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışır. amaçları yeni bir maraş yaratmaktır. provokasyonun ilk adımı için 27 şubat 1980’de yapılacak olan “hayat pahalılığı ve yoksulluğu protesto” mitingini seçerler. miting için validen izin alınmıştır. fakat izin verilen yer faşistlerin yoğun olduğu bir bölgedir. faşistler mevzilenmiş, saldırı emrini beklemektedir. bu durumu tesbit eden devrimciler provokasyon olacağını halka duyurarak mitingi iptal ederler. böylece provokasyon boşa çıkartılır.
    bu arada ildeki faşist kadrolaşma da yoğunlaşmıştır. tunceli’de halka yaptığı saldırılarla tanınan emniyet müdürü halil bozkurt çorum’a atanır. pol-der’li polisler sürgün edilerek yerlerine faşist pol-bir’li polisler getirilir. yapacakları saldırı ve provokasyonlarda herhangi bir pürüz çıksın istemezler.

    saldırı “hazırlıksız” başlıyor
    27 mayıs’ta ankara’da faşist şeflerden gün sazak’ın devrimci hareket tarafından cezalandırılmasından sonra faşistler, adım adım hazırladıkları, palanlı saldırıyı beklemeden kudurmuşcasına saldırmaya başladılar.
    28 mayıs günü şehrin en işlek caddesine ipini koparmış itler gibi dolan faşistler işyerlerinin camlarını kırıyor, hazımsızlıktan ne yapacaklarını şaşırmış bir vaziyette saldırıyorlardı. ardından alevi halkın yaşadığı milönü mahallesine yönelirler ama barikatlarla karşılaşırlar.
    faşistler, devrimcilerin ve halkın direnişi karşısında amaçlarına ulaşamadılar. “ya kan kusturacağız, ya tam susturacağız”, “kanımız aksa da zafer islamın” sloganları ile saldıran faşist güruha polis hiç müdahale etmemiş, zor duruma düştüklerinde korumuştur. 28 mayıs’taki bu saldırıyı şeflerini kaybetmenin hazımsızlığı ile başlatan faşistler plansız oldukları için amaçlarına ulaşamamışlardı. fakat saldırılar aralıksız devam eder.
    faşistler kontrolü ellerine geçirmek için polisin de yardımıyla ilçe yollarını denetlemeye başlarılar. asıl büyük saldırının hazırlığı içerisindedirler. bu nedenle çevredeki il ve ilçelerden faşistler çorum merkezinde toplanır.
    kent bu günlerde zaman zaman daha sakin görünse de faşistlerle sürekli çatışmalar yaşanır. öyle ki alevi ve sunni halk iyice ayrıştırılır, azınlıkta olanlar kendi mezheplerinden halkın yoğun olduğu mahallelere göçederler. etmek istemeyenler de zorla gönderilir. saldırılar sadece şehir merkezi ile sınırlı kalmaz. köylerde de alevi ve sunni köyler birbirine karşı kışkırtılır. katledilen insanlar olur. öyle ki köylüler tarlalarına gitmekten korkar hale gelirler.

    ilk “vuruş” polisten
    30 haziran’da faşistler tarafından dağıtılan bildirilerde cihat çağrısı yapılır. chp’lilerin devrimcilerin yoğun olduğu semtlerden saldırı başlatılır. akşam pol-bir’li polislerin de desteği ile saldırı tırmandırılır ve alevi ileri gelenleri ve devrimcilerden onlarca insan gözaltına alınır. ilk elde halkı önderlerinden kopararak güçsüz düşürmeyi hedefliyorlardı. daha sonra evler silahlarla taranıp ateşe verildi. bu ikinci saldırı özellikle ilk saldırıda girmeyi başaramadıkları üçevler mahallesinde başlatılmıştı. faşistler, tüm haberleşme ve yardım yolları kapatıarak iş yerlerini yağmalamaya giriştiler.
    bu saldırıda faşistler ev yakma, tarama, yağma dışında dört kişiyi de katlederler. ölümlerin duyulmasının ardından sokağa çıkma yasağı ilan edilir ama yasak faşistlere uygulanmaz.

    katliam günü
    temmuz başında valilik ve mhp’de anormal bir hareketlilik yaşanır. mhp’ye daha önce tanınmayan insanlar girip çıkar, sürekli telefonlar çalışır ve herkes “cuma” gününden sözeder. bunlar yaşanırken alevilerin mahallelerine de operasyon düzenlenip yüzlerce insan gözaltına alınır, silahlar toplanır. 4 temmuz... mhp’lilerin sıkça bahsettiği “cuma” günü geldiğinde tüm camilerin anonslarında “komünistler alaaddin camii’ni ateşe verdi” denilerek saldırı başlatılır. arabalarla taşınan silahlar dağıtılır ve hedef olarak milönü mahallesi gösterilir.
    böyle bir saldırıyı bekleyen halk, mahallede gece ve gündüz sürekli nöbet tutmaktadır zaten. fakat saldırı daha çok gece beklendiğinden erkekler gündüz uyuyor, nöbete kadınlar devam ediyordu. aniden anonsları ve “allah allah” seslerini duyan halk mahallelerine saldırı olduğunu düşünüp camiye doğru koşar, önce polis panzerleri ardından galeyana gelen koca bir kitleyle karşılaşırlar. polis panzerlerinden halkın üzerine ateş açılır. onlarca insan katledilir ve yaralanır. halkın üzerine polis asker ve faşistler birlikte saldırırlar. saldırıyı yönetenler mhp il başkanı ismail taştan ve çorum ügd başkanı seydi erenyel’dir. bu katiller rehin alınan on kişiyi kurşunu dizme emrini verir ve köylerden gelen kendi yandaşlarını da buna ortak ederler. rehin aldıkları insanlara her türlü işkenceyi yapan yaptıran bu katiller, ellerindeki kadınların ırzına geçtikten sonra çamaşırlarını sopalara takıp dolaştırarak ahlaksızlıklarını da sergilerler.

    “ne olur onu sigorta’ya götürmeyin, orada öldürürler”
    4 temmuz’da “allah allah” seslerini ve camilerden yapılan anonsları duyar duymaz sokağa fırlayanlardan biri de üniversite öğrencisi süleyman atlas’tır. sokağa fırladığında panzerlerden açılan ateşle omuzundan yaralanır. panzerden fırlayan polisler onu panzerin içine almaya çalışırlar. “ben bu yarayla ölmem beni polislere vermeyin” diye bağırır süleyman atlas. halk vermemek için direnir ama polisler hastaneye götüreceğiz diyerek zorla panzerin içine atarlar. bir kadın: “ne olur onu sigorta hastanesine götürmeyin orada öldürürler” diye bağırır ama polisler kadını dinlemezler bile. süleyman ssk’ya götürülür ve ailesine cesedi teslim edilir. vücudunda sigara izmariti söndürülmüş, şiş sokulmuş, kolu parçalanmış bir haldedir... ssk başhekimi ise “omzundan aldığı yarayla ölmüştür” şeklinde bir açıklama yapar. ama halk işkencehaneyle ssk’ya gitmek arasında bir fark olmadığını çok iyi biliyordu. çorum ssk hastanesi faşistlerin üs olarak kullandığı bir yerdi. silahlarını burada depoluyor, bodrum katında işkence yapıyor ve rahatlıkla gizlenebiliyorlardı. arama yapıldığında hemen kılık değiştirip “görevli” kartlarını yakalarına takarak elini kolunu sallayarak hastane içinde dolaşıyorlardı. ssk’nın faşist katillerce bu kadar rahat kullanılması devletin faşistlere nasıl kolaylıklar sağladığının ve nasıl desteklediğinin en iyi kanıtıydı.

    sonuç olarak; çorum’da 4 temmuz’daki katliamda 26, ondan önceki saldırılarla birlikte de toplam 50’yi aşkın insan katledildi. katledilen insanların cesetlerine yakınları aylarca hatta bazılarına yıllarca ulaşamadılar. buldukları cesetler de yakılmış, işkence izleri ile tanınmaz hala getirilmiş haldeydi. fakat kontrgerilla, çorum’da ikinci bir maraş yaratmayı başaramamıştır. çorum’da halkın ve devrimcilerin birlikte direnişini kıramamış, beklemediği bir şekilde silahlı ve kitlesel bir direnişle karşılaşmıştır. halk bu şekilde kendini savunmamış olsaydı maraş’taki katliamdan çok daha büyük bir katliam gerçekleşirdi.

    http://www.aleviforum.com/…ve/index.php/t-8513.html
  • (bkz: gün sazak)
  • direniş sayesinde "çorum'u maraş'a döndüreceğiz" sloganının sadece sözde kalabildiği katliam.

    katliamın ardından, demirel sorular karşısında olayı tahriklere bağlayıp, “çorum’u bırakın fatsa’ya bakın” vecizesini dile getirmiştir.
  • gun sazak’in olumu gerekçe gosterilerek baslatilmis katliam. 28 mayis gunu sagci gruplarin toplanmasindan sonra 'kanimiz aksa da zafer islamin, kana kan, intikam' sloganlariyla yuruyuse gecerek ki bu yuruyus aslinda bir ‘saldiri yuruyusu’ dur, guzergahlari uzerinde bulunan ve solculara ait olan isyerleri tahrip edilmeye baslarlar. polisler bu sirada sadece saldiriyi izlemekle yetinmislerdir. 29 mayıs 1980 sabahi, fasist guruh, corum’un caddelerini, sokaklarini, meydanlarini isgal etmekle yetinmeyip, corum’la baglantili butun il, ilce ve koy yollarini tutmuslar, yetkililer yine sadece seyirci olarak kalmistir. 'kana kan, intikam' sloganiyla saldiriya gecen fasistler, alevi ve solculara ait onceden belirlenmis isyerlerini tahrip etmeye ve yakmaya baslamislar. saldiriya ugrayanlarin, guvenlik guclerine basvurduklarinda aldiklari yanit oldukca aciklayicidir: 'toplumsal olaydir, mudahale edemeyiz.' 4 temmuz’da doruk noktasina varan alevi katliaminda 58 kisi yasamini yitirmis, yuzlerce kisi yaralanmis, cok sayida ev ve isyeri tahrip edilerek yakilmistir.
  • çocuk aklımla anlayamadığım olaylardı. neden sokağa çıkamıyorduk? neden babam hep kızgındı? neden o yaşlı amca durup dururken yığılıvermişti yol ortasında? büyüklerin fısıldayarak bahsettiği "onlar" kimdi?
    büyüyünce birleşti parçalar... tekerleksiz olmasına rağmen hıphızlı giden ve beni dumurlara sürükleyen o kocaman araba bir tanktı aslında. cam kenarında eski evimizdeki gibi çiçek olmamasının nedeni, kimsenin o çiçekleri sulayacak cesaretinin olmamasıydı... cam kenarları güvenli değildi zira.
    büyüyünce birleşti parçalar... ama büyüyünce daha da parçalandı yüreğim.
  • özellikle çorum'da "iş yaptırılmayan" birliklerdeki erlerden biri "kurban olayım milönü'ne" demiştir diye söylenilir katliam hakkında.

    halkın kendini koruyabilecek duruma ilerlemesinin getirilerini gösteren katliamdır.
  • 12 eylül askeri darbesine zemin hazırlamak isteyen güçler ve onların piyonlarınca halkımızı birbirine kırdırmak ve bu toprakları kan gölüne çevirmek amacıyla yazılıp sahnelenen bir provokasyondur.
    ne hikmetse bu lanetli temmuz ayı bunun gibi daha bir çok katliamı görmüştür.
    29.yıldönümünü yaşadığımız bu yılda yazılı-görsel basınımızda doğru düzgün bir haber yapılmamıştır.
hesabın var mı? giriş yap