• sabah kusaklarının vazgecilmezleri olan kadın programlarında, sıklıkla sahit olunan sosyolojik vaka.
    her gun baska bir kanalda arz-ı endam eden, fevkaladenin fevkinde sanatkarlarımızı ve onları cılgınca alkışlayan kadrolu stüdyo konuklarını gördükce bu kadar cehalet ancak tahsille mumkun misali, bu kadar zevksizlik ancak öğrenmekle mumkun demekten baska ne gelir elden...
  • hulya avsar gulben ergen petek dincoz uclusune yıllar önce huysuz virjin tarafından verilmiş tokat gibi bir dersti(r).
  • temelleri cumhuriyet'in kuruluşuyla atılan, 1950'lerde güç ve kibir kazanan, son on küsur yılda da, özel televizyon kanallarının halkın zevk alemine koyduğu ipotek sayesinde, ivmesini şiddetle arttırmış olan estetikten yoksunlaştırma faaliyetinin başarılı neticesi.

    cumhuriyet dönemi, osmanlı ile bütün bağları kopartmayı, geçmişi hafızalardan silerek türk'ün istikbalinde yepyeni bir sayfa açmayı hedeflemiştir. buradaki problem, eski kültürün manen yasaklanmasıyla, üzerine tek bir taş koyacak altyapının kalmamasıdır. saray kültürü kötü - anadolu köyleri iyi, eski kötü - avrupa iyi gibi kutuplar yaratıla yaratıla hayatın her alanında arada kalmış işlerle karşılaşırız. ancak henüz ortada rezil derecede çirkinlik yoktur, çünkü bu nesil neye niyetlenmiş olursa olsun, osmanlı'nın son neslidir ve zevk'ten kopmamıştır. örneğin, anıtkabir'in dengeli bir mimarisi olsa da, hangi millete ait olduğu belli değildir. mozole salonunun tavanı bir kilim müzesi , aslanlı yol da maya - inka tapınağı havası uyandırır (art deco?). bu son osmanlı nesli, arada kalmışlığı bazen o kadar iyi anlamış ve anlatmıştır ki tanpınar'ın huzur'u gibi dev sanat eserleri de çıkabilmiştir.

    demokrat parti döneminin, bugün bir katliam gibi hissedilen, yıkım, inşa ve soysuzlaştırma icraatı, o devirde sonu gelmeyen sefalet psikolojisinden sıtkı sıyrılmış halk tarafından büyük destek görmüştür. köşklerin, yalıların, sanat müziğinin, zanaatlerin, adabı-ı muaşeretin ipinin çekilmesi bu devre denk gelir. münir nurettin'in antika addedilmesi, zeki müren'in sanat güneşliğinden arabesk krallığına terfi etmesi, dinamiklerini bu devirde kazanmaya başlar.

    tıpkı dp dönemindeki gibi, özal döneminde de, yokluğun yarattığı sıkıntı, üst kültürün siktiredilip her türlü piçliğin, halaylarla ve gümbür gümbür hayatımıza kazınmasına vesile oldu. bunun en nadide meyvesi de sevgili televizyon kanallarımız.

    görgü ve zevk, türk'ün hayatından artık men edilmiştir. ekonomik sebeplerle belki kaçınılmaz olarak başlayan bu yozlaşmacı süreç, artık sevgili reytingci puşt basınımız yoluyla sistematik olarak, bilerek ve isteyerek her yeni doğan nesle hatmettiriliyor. üstelik bu konuda yalnız da değiliz; vaktiyle "doğruluğunu" örnek aldığımız batı kültürü de bu kapanda ve ikna edici çözüm üretemiyorlar. aradaki fark, kök salmış eğitim kurumlarının sayesinde ayakta duran üst kültür. belki bir gün onlar da pes edecek.

    uzun lafın kısası, sikilmiş götün davası olmaz. hülya avşar'ın dünyanın en güzel ve belki de en zeki kadını olduğunu kabul etmeliyiz. ibrahim tatlıses, mükemmel bir müzisyendir, yarınlarımızdır. polat alemdar varken platon, kant gibi nice abidik gubidik isimli salak bir zahmet bok yesin; unutulmaya mahkûmdurlar. en iyi habercilik, yeni soğumaya başlamış bir cesedi, pirates of the caribbean filminin müziği ile destekleyip, akşam haberlerinde sunarak yapılır.

    öğrenilmiş zevksizliğin hazmını kolaylaştırmak için (bkz: çiftdüşün).
  • zevksiz anne ve babaya sahip olup, bu zevksizliği benimsemek. çünkü zevk büyük ölçüde ebeveynlerin yetiştirme tarzları ve örnek oluş şekilleriyle gelişen bir unsurdur. eğer onlar zevksizse, çocuğun onlardan aldığı bu durum da öğrenilmiş zevksizlik olur.
hesabın var mı? giriş yap