• topuk (ya da o civarda bisi ayakkabinin altinda)
  • (bkz: gökçe)
  • osmanlı döneminde kündekâri kapı, pencere ve dolap kapaklarını duvara bağlamak için menteşe kullanılmaz, kanatların altında ve üstünde bulunan millerden yararlanılırdı. üstte genellikle kanada ayrı bir mil takılmaz; serenin ucunda kendinden soyma silindirik bir parça bırakılıp bu parça tavana açılan oyuğa girer; dönme hareketiyle ahşabın taşa çarpıp aşınmasını önlemek için de oyuğun içine demir, pirinç vb. madeni bir silindir yerleştirilirdi. altta ise, döşeme taşına açılan kare veya dikdörtgen bir oyuğun içine aben-i ökçe yerleştirilir, etrafına kurşun dökülerek zemine tesbit edilir. kanadın altında ökçe adlı koni biçiminde demir bir mil vardır. bu konik milin sivri ucu demirin üstündeki oyuğa oturtularak kanadın rahatça dönmesi, açılıp kapanması sağlanır.
  • ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü, topuk; topuğun arka bölümü*..
  • mücverin antep mutfağındaki karşılığı, batı mutfağındaki mücverden farkı içinde kabak bulunmamasıdır, daha az yağ çeker,
  • bilgisayar biliminde kayan noktalı sayılar için üs değerinin negatif olmaması için üs değeri bellekte saklanmadan önce toplanan hededir.
  • (bkz: nalça)
  • ayakkabı altının topuğa gelen yüksek bölümü.
  • ayak topuğu, ayakkabı topuğu. günümüzde kullanıldığında karşıdaki kişiye köylüyüm imajı hissettiren kelimelerden biri.
hesabın var mı? giriş yap