• 22 haftalıktan büyük gebelik ürününün ölmesi. (22 haftalıktan küçükse: abortus)
  • karşımızda bir yıl kadar önce açılan bir dükkan var. ihe bayiliği yapıyor. su satıyor ve kuru patlıcan biber, meyankökü vs satıyor. aktar diyemiyorum. aktar da değil, dükkan işte. adanalı bir çift işletiyor dükkanı. arada uğrayıp kuru patlıcan biber alıyorum. kadın dükkanda pek durmuyor. bir seferinde denk geldim. yedi aylık hamileyim. kadın hamilelikten laf açtı. sohbet muhabbet. garipsemiyorum. hamileyken bu tip muhabbetler oluyor zira. sonra dört aylık hamile olduğunu söyledi. ikiz. haftaya doğum yapacağım dedi. anlamadım. nasıl doğum? bebekler hiç gelişmemiş. bir tanesi ölmek üzereymiş. böyle bir durumda insan bön bön hayırlısı olsun demek dışında bir şey diyemiyor.

    bir ay sonra, dükkana tekrar uğradım. kadın ordaydı. suçlu suçlu (niye suçlu hissediyorsam kendimi?) nasıl olduğunu sordum. doğum gerçekleşmiş. en kötüsü neydi biliyor musun? dedi. servise çıktım. kadının biri bebeğine sürekli bağırıyordu. delireceğim sandım. boğasım geldi kadını. yok çocuk susmuyormuş da sinirleniyormuş da. ben eli boş çıktım doğum servisine. doğum yapıyorsun ortada bebek yok ve bebeği olan birileri bağırıp çağırıyor. eli boş çıktım ben. bundan kötü olamaz ya bebeğin sürekli ağlaması.

    ölü doğum, eli böğründe kalması insanın. onca sıkıntı, ümit, hazırlık, hayal, hepsinin bir anda toprağa gömülmesi. doğum belgesinin yanında bir de eline ölüm belgesi verilmesi. çocuğu olanlara bakıp, ne kadar iyi niyetli olursan ol, niye diye sorması insanın kendine? niye?

    not: baktım da az önce, dükkana kiralık ilanı asmışlar. kapatıp gitmişler. umarım sağlıklı bebekleri olur. yaşadıkları acıyı unuturlar.
  • insanların yaşadığı en büyük ironilerden birisi.
  • doğum mu yaptın ölüm mü bilemediğindir. tesellisi beklenir bir ikinci üçüncü bebekle. ama kavuşamadığın en kıymetli olur.
  • ömürsüzüm diye seversin arkadan. ah oğlum. oğlum demek ne güzel...
  • doğum gibi bir sey olmasi, ama kimsenin doğmamasi.
  • bir bebeğin gıdısını koklama hayaliyle geçen haftalar ve ardından sadece soğuk ve minicik bir yanağa bir defacık dokunma hakkı/haksızlığı.

    bebek doğunca tüm anneler uykuya hasret, kimisinin bebeği ağlıyor/ kimisinin hiç ağlamıyor diye...
  • "kadının iniltileri* ve adamın dinmek bilmeyen ağlayışları arasında -aramızda kalsın- bebeğin kolunu kırdım. bebek ölü doğdu. ah, sırtımdan aşağı nasıl bir ter boşaldı!" mihail bulgakov - genç bir doktorun anıları

    "ama bu sefer ölü doğum olmuş, hiçbir zaman değişmeyecek, hiç büyümeyecek, asla yürümeyi öğrenemeyecek bir çocuk doğmuştu, çünkü kitaplar siz yazdığınız sürece içinizde varlıklarını sürdürürler, ama sizin içinizden çıktığı an işleri biter, ölüp giderler."paul auster - 4 3 2 1

    (bkz: ölü doğmak)
  • bir babaya minicik bebeğinin cansız bedenini toprağa koyarken dünyanın en büyük acısını yaşatan bir şeydir ölü doğum. acıdır, çok büyük acı.
hesabın var mı? giriş yap