• biraz önce kanal 24'te yayımlanan kadınların içler acısı durumunu gözler önüne seren belegesel. mardin'de kumalığı yaşayan kadınlar kumalığı “ölüm elbisesini” giyip yaşamak olarak anlatıyor. ama bu elbiseyi giymek zorundalar, ses çıkaramıyorlar.

    --- spoiler ---
    adamın teki : canım çekti ikinci karıyı aldım. üçüncüyü de istiyorum ama bu sefer cahil istemem. üçüncüyü de alcam ama para yok başlık parası veremeyince alamam. 11 tane kızım var biri gelsin istesin hemen vericem ordan aldığım parayla da üçüncü karıyı alacam.
    --- spoiler ---

    allah belanı versin !!!!!!
  • bu akşam 20.30'da kanal 24'te gösterilecekmiş.
  • başını kaçırdığım için ırak, iran köylerinden birisinde çekilmiştir diye düşündüm izlemeye başladığımda. daha sonra küçük kızların türkçe konuşmalarindan mardin'de çekildiğini öğrendiğim belgesel. çok uzun süre izleyemedim, içim şişti. evet, çok güzel hazırlanmış. ha bir de küfüre sevk ediyor, öyle böyle değil.
  • dün akşam saatlerinde kanal 24 te yayınlanan harika bir programdı. programı izlerken gerilmemek, küfür etmemek mümkün değildi. doğulu kürt kadınlarla yapılan söyleşide kadınların kumalığı anlatırkenki seçtiği ifadeler oldukça etkileyiciydi. kumalığı bedene giydirilmiş bir ölüm elbisesi olarak tanımlayan kadınların ortak fikri kumalığın istenmeyen bir gerçek olduğuydu. konuşan tüm kadınların en az 2 tane kuması vardı ve ev içinde yaşadıkları sıkıntıları açıksözlülükle paylaşıyorlardı. kadınların birçoğunun kumalığı kabullenmeyip sinir hastası olduğu hatta bir çok kadının bu yüzden intihar edip kendini astığından bahsettiler. kadınlar hizmetçi gibi ev temizleyip çocuk bakımı dahil tüm işlerde koştururken erkeklerin sadece uçkurunun peşindeki pişkin hali izleyeni resmen sinir etmiştir.

    söyleşi yapan erkeklerden hemen hemen hepsi kumalığı "allah helal etmiş ne var bunda" " canım istedi, aldım" " eve misafir çok geliyordu, karı yetişemiyodu onun için aldım" gibi sözlerle normalleştirmektedir.

    beni en çok etkileyen kısımlardan biri kadınlardan birinin 15 yaşındaki kızını evlendirdiğini, bir torunu olduğunu ve torununun daha kırkı çıkmadan damadın amcasının kızıyla evlendiği söylemesi olmuştur. kadın kızının sürekli ağladığını, mutsuz olduğu, kabullenmekten başka bir seçeneği bulunmadığını çaresizce söylemektedir.

    aralara reklam gibi türkçe konuşan 2 küçük kızın şarkı söylemesi konulmuş programa renk katılmıştır. fakat dağ ayılarının bile daha medeni kaldığı o pisliklerin kız çocukları hakkında konuşurken, kızların başıboş gezmesi dolaşması iyi değildir, kız evde oturur, kız çalışmaz, kız evlenmek istemez büyüklerini dinler gibi ifadeleri belgeseli izledikten sonra o cahiliye devri kalıntılarının şarkı söyleyen kız çocuklarına bişey yapabileceği konusunda endişelendirmiştir.

    bu pisliklerin evde namaz kılarkenki halinin de özellikle çekildiği belgeselde her kare binlerce şey anlatmaktadır aslında bize. yapılan yanlışı haklı kılmak adına dini diyaneti ağzına dolayan, aldığı kadını memnun etmeyen hakkına giren, hastalığına ölümüne sebep olan şerefsizlerin utanmadan allahın huzuruna gitmesini midem bulanarak izledim. her adamın en az 6 kızı, 4 karısı olsa bir adam en az 10 kişinin katili aslında.
  • ders niyetine tüm okullarda izletilmesi,izlettirilmesi gereken sosyolojik başyapıt,binlerce yıllık erkek hegamonyasının cehalet ve islam hurafeleri ile birleşince ortaya nasıl korkunç bir manzara çıkıyor buyrun izleyin.

    türkçe altyazılı
  • gördüğüm en duru anlatıma sahip belgesellerden biri. filmin bitiminde çalan müzik emine'nin hesap sormaya bile mecali kalmayan bedenin tekerlekli sandalyedeki hali, eski bir fotoğrafındaki bakışları, yönetmenin videonun altına yazdığı yorumla birleşince gözyaşlarına engel olamıyor insan. boğazım düğüm düğüm yazıyorum.

    ''emine'nin nasıl olduğu soruluyor: emine'ye kızı ve oğlu çok iyi bakıyor, hala yatalak ve bilinci boş, etrafındaki herkese gülümsüyor.'' demiş yönetmen. bu cümle bir tane daha emine bu durumlara düşmesin diye insanın yüreğine yüreğine saplanıyor.
  • insanlar kendi evlatlarına değer vermiyorlarsa yapacak fazla da bir şey yoktur. bok çukurunu hatırlattı bana bu yapım.
  • her bir saniyesinde yürekleri yakan, sadece küçük çocukların şarkı söylediği kısımlarda yüzde buruk bir gülümseme bırakan belgeseldir.
    orta doğu toplumlarında -özellikle o toplumlar içinde de diğerlerine göre biraz daha geri kalmış olanlarında- kadının insan görülmemesi, yok sayılması ve mal gibi değer biçilerek ticaretinin yapılması içler acısıdır.
    ayrıca yapılan iş olarak belgeseli çekenler takdir edilesidir. sürenin nasıl geçtiğini anlamadan bol bilgi edinmek mümkün.
  • farklı bir konu üzerine araştırma yaparken hasbelkader denk geldiğim belgesel. ropörtaj yapılan adamların zihniyeti , eş(ler)ine bakış açıları , bilgeliğin sırrına erişmiş sokrates edalarında sanki çok önemli bir şey söylüyormuş gibi bastırarak konuşup , peşine gevrek gevrek gülmeleri beni kör kuyularda merdivensiz bıraktı. turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması'nı ilk defa okumuş gibi bir müddet kendime gelemedim ama daha sonra vakaya kopenhag yerlisi gibi tepki vermem gülünç geldi . neticede farklı bölgelerde yaşasak dahi aynı coğrafyada yetiştiğim , aynı ülkenin vatandaşı olduğum insanların gerçeğine sanki ilk defa şahit olmuşum gibi tepki vermenin bir manası yoktu.
    --- spoiler ---
    bir gözü göğe bir gözü toprağa bakmasına rağmen yeni ''karı'' için on bir kızından birini canı gönülden feda edebileceğini söyleyen , kuma deyince geberik gözlerine fer gelen herif , sana ne desem bilemiyorum. umarım daha da uzun yaşarsın da o bozuk para gibi harcadığın kızlarının insafına kalırsın. bakarlar biliyorum çünkü oralarda ne kadar horlanmış , itilip kakılmış olursan ol büyüğe hürmette kusur olmaz . ama zorla ama gönül rızasıyla bakacaklardır sana ve sen de bunu bal gibi de bildiğin için dürtülerini kontrol edebilme yetisine sahip bir homo sapiens sapiens gibi değil de primat gibi davranabiliyorsun. bir de eşlerine cahil demen beni benden aldı . terden koltuk altları sararmış içliğinden ve kalu beladan beri fırçalamadığın iltihaplanmış dişlerinden gelen koku ekranı aşıp genzimizi yakmış , hadi örgün eğitimi geçtim ömründe eline borç defteri ve at yarışı bülteni dışında basılı bir şey almadığın gün gibi belli ama ömürlerinde sana çocuk doğurmak ve hizmet etmek dışında bir şans tanınmayan hanımların cahil öyle mi? bir de sanki adeta bir medici bir romanov hanedanı mensubuymuşçasına soyunun devam etmesine verdiğin önem de takdire şayan.
    emine'nin eşi olacak herif ; sana ve o kızcağızın hayatını yok sayıp oğluşları bekar kalmasın ve tabi ki kızlarımızı emrine amade edebileceğimiz bir erkek torunumuz olsun diye evlatlarını takas edebilecek kadar töreden gözleri dönmüş insanlara yazıklar olsun. kadıncağızın şuurunu kaybetmiş bir şekilde yatakta kıvranması içime oturdu , belgeseli benimle izleyen halamın migren atağı tuttu. elimden gelse sen ve senin gibileri gün ışığı göremeyeceğiniz bir çalışma kampında zorunlu ıslah programına tabi tutarım.
    --- spoiler ---

    izleyince uçakla bir saatte gidebileceğiniz mekanlara aslında bin ışık yılı uzakta gibi hissettiren belgesel. tahammül edebileceğiniz son raddeye kadar izleyip , cehaletin örgütlü eyleme geçmiş haline birebir şahit olabilirsiniz. umarım emine ve emine gibi niceleri , aile içinde ikinci el eşya muamelesi görmeden , kendi ayaklarının üzerinde durup kendi kararlarını verebilecek bir eğitim alabileceği , şunun gibi gebeşlere muhtaç kalmayabileceği bir hayat yaşar.
hesabın var mı? giriş yap