• hz. omerin torunu
  • adaleti dağıtma konusunda dedesi hz. ömer’e benzetilen ve arapların istanbulu ele geçirme hayalini arap ordularını geri çağırarak sona erdiren halife.
  • icraatlarından ve devrin hadiseleri karşısındaki kale gibi sağlam duruşundan ötürü, hazreti ömer'e atfen 2. ömer diye anılan halife. zaten anne tarafından, hazreti ömer'in torunudur. raşid halifeler'in 5.si olarak kabul edilir.

    devrinde, başında bulunduğu ve türkiye'nin 40 katı büyüklüğündeki devletin hazinesi öylesine dolmuş ve halkı öylesine büyük bir refaha ulaşmıştır ki, o devirde zekat vermek durumunda kalan insanlar, zekatlarını verebilecekleri insan bulamaz olmuşlardır.
  • emevî halîfelerinin 8.sidir. annesi, hazret-i ömer'in oğlu âsımın kızıdır. adâletde ikinci ömer idi. beyâz, ince ve nâzik yüzlü, za’îf, güzel sakallı, sevimli bir zât idi. imâmlığı, resûlullah efendimize çok benzerdi. malatyayı rumlardan, yüzbin esîr karşılığı satın aldı.
  • cuma hutbesinden sonra nahl suresinin 90. ayetinin okunması adetini başlatan halifedir. sultan değil gerçekten halifedir.
  • islam ümmetini muaviye ve oğlu yezid'in önderliğindeki sapıklıktan kurtaran büyük halife. ibn-i esir'in el-kâmil eserinde kaydettiğine göre şöyle söylemiş:

    "allah, muhammed*i gazab olarak değil rahmet olarak gönderdi. sonra onu kendi katına aldı. muhammed insanlara bir nehir bıraktı. insanlar ondan eşit bir şekilde topluca içtiler. sonra ebubekir geldi ve o nehri bulduğu gibi bıraktı. daha sonra ömer halife seçildi ve arkadaşının yaptığı gibi yaptı. osman halife olunca bu nehirden bir kol ayrıldı. muaviye gelince ise bu nehirden bir değil birçok kollar ayrıldı. o nehir yezid, merva, abdülmelik, velid ve süleyman tarafından da parçalanmaya ve kurutulmaya devam edildi. yönetim bana ulaşıncaya kadar nehir kurumuştu. bu nehir eski haline dönüp de ayrılan kollar birleşinceye kadar nehirden herkes eskisi gibi faydalanamayacaktır."
  • " hicretin 99.yılında süleyman bin abdülmelik'in gizli vasiyetiyle onun yerine geçti. iktidara geldiğinde saltanatın tüm kurallarını reddetti. hilafetinin meşru olmadığına inanıyordu. çünkü hilafete getiriliş usulü şura ve özgür biatla değil vasiyetleydi. verasetin düpedüz saltanat demeye geldiğini o da biliyordu. halkın huzuruna çıkıp şöyle konuştu: 'daha önce böyle bir makama getirileceğimi bilmiyordum. bu iş bana verilirken kimse benim fikrimi almadı. gerçek bir halife olabilmem için benim bu işe talip olmam, müslümanların da şura ile bana karar vermesi gerekiyor. bu sebeple daha önceden bana yaptığınız biattan vazgeçiyorum. siz, başınıza istediğiniz kimseyi seçmekte serbestsiniz.'
    bu kez halk hür iradeleriyle kendisini seçtiklerini, başka birine razı olmayacaklarını bildirir. çünkü o daha valiliği sırasında adil yönetimiyle halkın dilinde bir efsane olmuştur. "
    (mustafa islamoğlu, imamlar ve sultanlar, sayfa 101-102)
  • güvenilir hadis kitaplarına sahip olmamıza vesile olduğunu öğrendiğim zat. aklıma güvenilir hadis kitaplarından bir iki hadis geldi. en güvenileninden hem de.

    (bkz: kadinlarin ekseriyeti cehennem odunudur)
    (bkz: bana cehennem halki gosterildi cogu kadinlardi)

    bir de o en güvenilen hadis kitabı olan sahih i buhari'den bir şeyi hatırladım ki çok fantastik. gerçi hadis değil ama bu tür saçmalıklara yer veriyor olması bağlamında ne kadar güvenilir olduğunu anlayın. efendim maymunlar bile zina yapan maymunu recm ediyorlarmış. ya yaaa.

    (bkz: maymunlarin zina eden maymunu recm etmeleri)
  • bugün "güvenilir hadis kaynağı" kabul ettiğimiz eserlere sahip olmamıza vesile olmuş olması, bu eserlerde yer alan tartışma ve eleştirilere açık hususlarda bir dahli olduğu anlamına gelmeyen hükümdardır.

    şöyle ki müslümanlar için tek eksiksiz ve kusursuz kitap kur'an-ı kerim'dir. bu sebeple kur'ana verilen isimlerden biri de el kitab dır. (ingilizce üzerinden düşünenler için "the book") nitekim birçok müellif kendi eserine kitap diyememiş, risale ismini tercih etmiştir.

    sünnet temel olarak kur'ana aykırı olmayıp müdahaleye kapalı bir kaynak olsa da, sünnet yolunu göstermesi için derlenmiş hadis rivayetlerini içeren kitaplar eleştiri ve kritiğe tabidirler. çünkü bu eserler asla sünnetin kendisi değil, sünnet yolunu göstermeye çabalayan eserlerdir. nitekim kütüb i sitte adı verilen en güvenilir ve şümullü hadis kitapları teşekkül ettikten sonra "artık hadis faslı tamamdır bu konu kapandı" denmemiştir. yani hadis ilmi ölmemiş ve bu kitaplarla birlikte başkaca birçok kitapta yer alan hadis rivayetleri belli kriterler dahilinde kritiğe tabi tutulmuş, yepyeni neticelere ulaşılmıştır. dolayısıyla kişisel olarak akla, mantığa uygun bulunmayan bazı hususlar var diye bütün külliyatı ya da bu külliyatı bir araya getirme çabasını hiçe saymak uygun bir davranış değildir.

    ayetlere müdahale ederek kişisel, siyasi veya ticari menfaatlerine uyduramayan bazı zevatın, yazılı bir manzume şeklinde bulunmayan hadislere ilaveler yaparak veya onları değiştirerek propaganda ve spekülasyonlara başlaması, birçok grubun kafasına göre hadis uydurup kullanmaya çabalaması üzerine hükümdar ömer bin abdülaziz de doğru yol olan ilme başvurmuştur. ve bu hadislerin ayıklanması, doğru olanların yanlış ve uydurmalardan ayıklanması için girişimlerde bulunmuştur. ne bu davranışı için ikinci ömer diye sıfatlandırılan hükümdar suçlanabilir ne de ilmi ve dini motivasyonla bu işe girişip ömrünü bu yolda harcayanların çabası. hemen hepimizin kabul edeceği üzere, bilimlerin gelişmesi onların kritik edilebilme, yanlışlanabilme potansiyelinden kaynaklanır. (bkz: karl popper) dolayısıyla tabi olduğu ilmin disiplini içinde tabi ki bu eserler eleştirilip yanlışları varsa tepit edilebilir.

    bu mevzudaki asıl problem belki de ismi geçen kitapların direkt olarak sünnet sanılması ya da bu eserlerin kur'ana denk bir kaynak kabul edilmesidir. her ne kadar sünnet kur'andan ayrılamaz bir parça olsa da hadis kitapları sonraki dönemlerde zuhur etmiş ihtiyaçlar çerçevesinde meydana getirilmiş beşeri eserlerdir.
  • "halife velid bin abdülmelik'in, şam'daki bir katedralin bir bölümünü zorla kendi camiine kattığı, tarihte pek iyi bilinen bir olaydı. ömer bin abdülaziz halife olduğu zaman, hristiyanlar bu durumu ona bildirdiler. halife eyalet valisine, derhal katedral toprağında kalan camiin bu bölümlerinin yıkılarak hristiyanlara verilmesini yazdı."
    [fütuh ül-büldan (avrupa baskısı) s.132 kaynağından; mevdudi, islamda devlet nizamı, ingilizceden çeviren: rasim özdenören, hilal yayınları (1967), s.87]
hesabın var mı? giriş yap