• günümüz türk tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden olan prof. dr. ilber ortaylı, osmanlı imparatorluğu'nun bir yerde eski roma imparatorluğu'nun benzeri bir 'üçüncü roma' olduğunu söylüyor. prof. ortaylı, osmanlı devleti'nin çokuluslu bir imparatorluk kimliği taşımasının yanısıra idari ve askeri dilinin türkçe olmasına da dikkat çekerken 'devşirme yeniçerilere rağmen ordu türk dilini ve karakterini hassasiyetle muhafaza etti' diyor.

    "türkler konstantinopolis'i 1453'te aldılar. türk imparatorluğu roma'nın müesseselerini gerçi çok önceden devralmış olmasına rağmen bu tarih türkler'in roma'nın varisi olmasıyla eşanlamlıdır.
    muhtelif dinlere mensup ve çeşitli dillerin konuşulduğu imparatorlukların kendine özgü yönetimini sadece klasik roma imparatorluğu'nda değil bölgedeki sasani (iran), islam ve ömrü kısa süren moğol imparatorluklarında da görmek mümkündür. osmanlı imparatorluğu'nda kurulan toprak idaresi ve başkentin yönetimi şaşılacak derecede klasik pagan roma ve yanlış olarak da bizans diye adlandırılan hristiyan roma ile benzerlikler gösterir.

    roma’nın müslüman’ı
    osmanlı imparatorluğu tarihteki üçüncü ve 'müslüman' roma'dır ve kendine özgün yapısı da mesela tarikatlar halinde örgütlenen cemiyet hayatı ve etnik-dini grupların kompartmanlar halinde örgütlendiği 'millet' teşkilatıdır. denilebilir ki osmanlı imparatorluğu bu durumda tarihteki ortadoğu-akdeniz imparatorlukları içinde klasik roma'ya en çok benzeyenidir ve orijinal, son derece renkli bir cemiyettir.
    bu kozmopolit yapı, imparatorluğun idareci zümresi için de geçerlidir. osmanlı yönetici sınıfı bir roma'daki gibi bir 'patrici' sınıfı değildir. yöneticiler aksine imparatorluğun en uzak kafkas ve balkan dağlık bölgelerinden, akdeniz adalarından devşirilmiş çoğunluğu gayrımüslim çocuklar arasından çıkarılır. bu sınıflar şehirli değil köylüdür. imparatorluğun yöneticilerinin müslüman anadolu türkler'in arasından çıkması ise 18. yüzyıla ait bir olgudur.
    üçüncü roma'nın sınırları kendinden evvelki iki roma ile az çok benzerdir. yeni üniversal imparatorluk kavramını ve ideolojisini besleyecek bir coğrafi ayrılık da söz konusudur. teb'anın etnik kökeni ve kültürel muhitleri (kulturkreis) benzerlik gösterir.

    resmî dil: türkçe
    osmanlı imparatorluğu bir balkan imparatorluğu olarak doğdu ve gelişti. yani 16. asra kadar halkının çoğunluğu gayrımüslimlerdi. ama bu yapıya rağmen ideolojisi islam'dı ve islam için savaşıyordu. nitekim balkanlar'ın arnavutlar ve boşnaklar gibi iki önemli grubu bu devlet sayesinde 15. yüzyılın ikinci yarısında islam dinine geçtiler. meselá iranlı şair hafız'ı şerhetmek gibi önemli edebi ve fikri bir faaliyeti en yüksek derecede yerine getiren 16. asır yazarı sudi, bosnalıdır. burada islam'ın osmanlı yorumu kadar hellenizm'in ve hellen ortodoksluğunun da osmanlı roma imparatorluğu sayesinde bütün balkanlar ve ortadoğu halkı arasında üniversel sıkıntılarla yerleştiğini söylemek gerekir. zira dini kurumlar teb'anın etrafında toplandığı kuralları da meydana getirir.
    osmanlı devlet idaresi herkesin dini kuralları yerine getirmesi ve hayatını yaşaması için asayiş kuvveti rolünü üstleniyordu. eğer patrik veya hahambaşı birinin kendi şeriatına aykırı harekete geçtiğini ve suçlu olduğunu bildirirse hükmettikleri cezanın uygulanmasını idare sağlardı. 1660'da yahudiler arasındaki sabatay svi olayı buna bir örnektir.
    bu imparatorluk idaresinin ve ordusunun dili türkçe'ydi. devşirme yeniçerilere rağmen ordu türk dilini ve karakterini hassasiyetle muhafaza etti. ama bürokratlar arasında hellen ve ermeniler de vardı ve 19. yüzyılda sayıları daha da arttı. osmanlı donanması hristiyan subay ve neferleri evlerine gidebilsin diye noellerde ve paskalya'da demir atıyordu. hellen unsurun yahudi karşıtı eğilimine karşı, idare yahudiler lehine çok tedbirliydi. slav dillerinde, rumca ve ibranice veya yudeo-espanyol ile dilekçe verilebilirdi. ama türk olmayan memurlar da dahil olmak üzere osmanlı bürokrasisi türkçe'yi her zaman iyi bilir ve yazardı.
    türkler ülkelerini 'rum ülkesi - iklim-i rum', 'romalı' gibi 'rumi' diye adalandırırlar, ortodoks kilisesine 'roma-ortodoks' denirdi. romalılık 'ekumenik' yani evrensel olmakla aynıydı, zira 'ekumenik' demek 'káinata hükmeden' demekti. fatih sultan mehmed'ın unvanı da bu yüzden 'kayzer-i rum' şeklindeydi ve hükümdar kiliseye de bu ünvanı vermişti.
    üçüncü roma, müslüman bir imparatorluktur. yeni osmanlı yeniçağ dünyasının yeni şartlarına roma olarak intibak etmiş ve 19. yüzyıl sonundaki uluslararası çağda büyük darbeler yemiştir.
    dördüncü bir roma ise olmayacaktır."
    prof. dr. ilber ortaylı
    kaynak: hürriyet
  • tarihi ve tarihsel gelişmeleri, devlet ve devletlerin evrimi bakimindan ele almayi seven (türkiye'de popüler olmasi bu bakimdan çok şaşırtıcı değildir) bir tarihçinin en popüler tezlerinden biridir "osmanli=üçüncü roma". bu bakimdan rahatsiz edici olmasi doğal çünkü her devlet merkezli tarihsel analizin, tarihi popülerleştirmek uğruna basitleştirmek gibi bir yan etkisi ve tarihin milliyetçi yorumuna kapi açan bir dozaşimi vardir. ama tarih devletlerin ve imparatorluklarin tarihlerinden ve birbirini izleyen devlet sislilelerinin ilişkilerinden ibaret olmadiği gibi, bu ilişkiler büyük ölçüde o toplumdaki mevcut toplumsal ilişkileri gizler. ve osmanlinin devlet geleneği bakimindan devraldiği roma-bizans etkisinin kendi koşullarindan kopartilarak abartilmasi da ayri bir nadide çiçektir. üçüncü roma tezi, her ne kadar osmanliyi "geri ve arkaik bir devlet" olarak görmekte israr eden modern sağduyuya yönelik hakli bir eleştiri olsa da, rus, selçuklu ve sasani imparatorluklarinin da hatta karamanli devletinin vs. de romayla tarihsel-toplumsal bakimmdan benzerlikleri olduğunu söylemek mümkündür. osmanlinin yeni çağ dünyasina roma olarak intibak edip edemediği meselesi elbette bir başka iklimde ele almak gerekir. nihayetinde her ustalik bir tür soğukluk yaratir. ürperiyorum zaman zaman..
  • ruslar'ın iddiasına göre moskova'dır. rus çarı üçüncü ivan, son bizans imparatoru onbirinci konstantin'in yeğeni sophia palaiologos ile evlendiği için ruslar kendilerini roma'nın yeni mirasçısı kabul etmişler, ve başkentleri moskova'yı üçüncü roma (istanbul ikinci roma'dır) ve ikinci konstantinopolis olarak adlandırmışlardır.
  • "üçüncü romacılık'ın" ve "üçüncü roma" fikrinin moskova devleti ve çevresinde toplanmış rus knezleri tarafından, 3.vasili döneminde kabul edildiği, bu anlayışın rahib filofey adlı biri tarafından vasili'ye derli toplu olarak sunulduğu bilinir.

    buna göre ortodoks hristiyanlık doğal olarak hakiki dindir, ilk roma bu anlamda düşmüş, ikinci "yeni roma" olan istanbul türk hakimiyeti'ne girmiş, geride firari bizans'lı thomas'ın kızı sofya ile evlenen 3.ivan'ın moskova'sına roma olmak ve devletine bizans'ın ve ortodoksluğun müdavimliğini yapmak vazife olmuştur. hatta 3.ivan döneminde bizans'ın çift başlı kartal'ı moskova arması olarak kabul edilmiştir.

    kaynak: akdes nimet kurat.
hesabın var mı? giriş yap