• kararan gönüllere etki etmeyen şarkılardan biridir.

    "bir de görseydim kalbimi tutanı,
    kalmazdı içimde ne ukte ne gam,
    ferahlardı içim dip köşem umudum.
    sen yine yoksun gurbete döndü sılam."*
  • "yalnız hasretle sırladı yüzünü. vedalar, hoşça kallar, kırık ve boş rakı şişeleri ardındaydı. yalnız alnında, gerdanında yaldızlı taşlar vardı. kök renk ile boyanırdı o. olur da canı yanarsa onunla kuşanır da firar ederdi. pür telaş yanaştım ona. yalnız göl kıyısında hızır'ı beklemeye gitmişti bu sabah. hızır hangi surette gelirdi bu yıl yalnız'a? yalnız dalgın bakışlarını suda belirsiz bir noktaya sabitlemişti. artık kendini dahi bilmezken ben onu nasıl bulabilirdim, bilebilirdim? yalnız kayıptı artık. kaybolmuştu bilmediği diyarlarda. simasını bilmediği yolcuların sahte yoldaşlıklarında. o hakikati sever. tenini, kulaklarını hoyrat pençeleriyle yırtıp kanatsa da hakikati duymak isterdi. şimdi, o metanet ordusunun tek vücutta birleştiği abide vücut... şimdi, tüm inançların, mitlerin, ordu generallerinin, koca kentlerin önünde diz çöktüğü tsunami ufacık bir göle boyun eğmiş medet diliyor.

    rahmet usta çadırından bir battaniye çıkardı. kamp ateşinin yakınındaki temiz şiltenin üzerine bıraktı. bir gözümle olanı biteni takip etmeye çalışıyordum ama ne mümkün yalnız çoktan çepeçevre kuşatmıştı benliğimi. "medet, mürvet ya ali." ağzımdan çıkanları duydu mu? hiç yanıt vermedi. dizlerime vurdum. davul döver gibi dövdüm dizlerimi. ölçüsü vardı bu vuruşların. duymayı severdi o. ritmi en çok benimle paylaşırdı. tonu değiştirdim. üslubu değiştirdim. ağzı değiştirdim. peşrev çalayım dedim. din müziği sevmem halbuki. yalnız'ın dinlediklerinden aklımda kalanlara uygun bir ritim tutturdum. iç geçirerek çimleri avuçladı yalnız. bakışları yön değiştirip içimi yaksın diye bekledim. bekledim ama ne çare. yalnız için ben artık yoktum.

    son gidişinden bu yana hissizleşmiş olacak, şimdiye çoktan yanıt vermesi gerekirdi. yalnız özlemezdi. yalnız ağlamazdı. yalnız sevmezdi. yalnız hiç haklı da olmazdı. yalnız dinlemezdi. yalnız bakmazdı. yalnız emek vermezdi. itiraz etmezdi. boyun da eğmezdi. kırılmazdı o. konu ne olursa olsun kendini anlatmaya uğraşmazdı. yalnız her şeyin, tüm sevgilerin, öfkelerin, hasretlerin, hasetlerin, hıyanetlerin tam kıyısından akıp geçmesine izin verirdi. mayıs'a inat esen kıştan bozma rüzgara teslim olmuş titriyordu yanımda. şiltenin üzerindeki battaniyeyi almaya gittim. döndüğümde yalnız yerinde değildi. çadırlara baktım. bulamadım. battaniyeyi şiltenin üzerine bıraktım. gölün kenarına oturdum. yalnız'ın ayak izlerinin geçtiği yerlere değil asla. bulutlar karardı, kızdı, gürledi, döküldü üstümüze. saatler birbirini kovaladı gece oldu. sabah oldu. günler deveran etti. kamp ateşine defalarca üflediler söndü, yandı. yalnız dışında herkes ateşin başına geldi oturdu..."

    çadırımın köşesinden aldığım küçük demir kase ile koyun çevresini saran ağaçlık alanı adımladım. önümüzdeki bir iki gün tüm kamp grubuna yeterdi mayaladığım yoğurt. firari af dilemek için yine gelir. yeniden kavga ederiz, küseriz, sonra ben tası tarağı toplar giderim. döner, deviniriz biz. bir elimde demir kase bir elimde süt dolu şişelerle beni gördüklerinde kaybolmadığıma sevindiklerini anladım. rahmet usta'ya belirsiz bir baş selamı verip sütleri kaynattım. firari yine ardıma düştü. odun ateşinde kaynattığım sütlerin tencere kapaklarını açtı birer birer. çiğ tanelerini soğuyan sütlere pay ettim. sütün huzurunu kaçırmadan sardık sarmaladık. mayayı rahatsız etmeyen adımlarla sessiz sedasız çıktık oradan.

    longhair and woolf - 9 mayıs 2022 - üflediler söndüm
  • (bkz: olgun şimşek) in çok güzel söylediği türkü.
    bak içime gör beni
    tut elimden yak beni
    istemezsen bu aşkı
    otur baştan yaz beni...
hesabın var mı? giriş yap