• biraz musiki, fazlasıyla kültürel buhran üzerine kurulu huzursuz aşk örgüsüyle bir safiye erol romanı.
    akran olmalarıyla birlikte tanpınar'ın nuran'ına nispeten daha elitist bir nuran ve romanı olduğu gibi huzursuzluğa boğan sermetle; bendenizin yaptığı gibi huzur, ciğerdelen sonrasında okunursa maalesef gölgede kalıyor. işbu entri genç arkadaşlarımıza sıralamada yol göstermek amacıyla klavyeye alınmıştır. ülker fırtınası'nın güzel yanı, huzur evvelinde okunursa muhafazakâr düşünce anlamında güzel bir iskelet oluşturabilir, safiye erol'un dilimizin zirvesinde dolaşan ruhsal tasvirlerine tadımlık olabilir.
  • sevgiliye hediye olarak alınan ama işlerinin yoğunluğundan dolayı sevgiliden önce tadına bakılan garip bir aşk hikayesiyle okuyanın içini şişiren bir roman diyebiliriz. insanın sinirlerini zıplatan bir sermet karakteri bütün romanın huzursuzca okunmasına sebep oluyor.
  • 17 mayıs: filizkıran fırtınası
    19 mayıs: kokulya fırtınası
    20 mayıs: engirkıran fırtınası
    21 mayıs: ülker fırtınası

    fırtına takviminde üç ardışık güne ayrı ayrı isimler vermek de iyi valla..

    ayrıca;
    10 haziran: ülker doğumu fırtınası (3 gün)
    (ülker takım yıldızı'nın boğa burcunda görülmesi)

    2 aralık: ülker dönümü fırtınası
    (ü.t.y.'nın boğa burcundan ayrılması)

    (bkz: ülker/@ibisile)
    (bkz: sayılı günler)
    (bkz: fırtına fakvimi/@ibisile)
  • (bkz: ece ajandası)
  • safiye erol'un yazgı çerçevesinde anlattığı bir aşk hikayesini odağında barındırır.

    --- spoiler ---

    bu aşkın aktristi nuran yerli, avrupa'da müzik eğitimi görmüş bir kızcağızdır. aşkın aktörü ise bir ut ustası olan sermet'tir. sermet doğuyu, nuran batıyı temsil eder. her ne kadar batı eğitimi görmüş olsa da nuran, genlerindeki doğu ile de uzlaşma yoluna gider. adeta yazgının bir çağrısıdır bu. nuran viyana'dan teyzesine yazdığı mektupta memleketi göreceği geldiğini söyler ve istanbul'a gelir. istanbul'a geldiğinde, bir müzik hocasıyla beraber eski adetlerin yaşatıldığı bir konaktaki saz eğlencesine gider. burada sermet bey'le tanışır ve tıpkı rüyasında olduğu gibi sermet "benim olacaksın" der ve nuran kolayca onun olur.
    benim dikkatimi çeken nokta nuran'ın yazgı karşısında direnmemesi, kolayca sürüklenmesidir. adeta bir "kaderimse çekerim" tavrı egemendir onda.

    nuran'ın aşkıyla paralel yürüyen bir aşk hikayesi vardır. o da teyzesinin kocası numan bey'in aşkıdır. numan bey, levanten'den bir kadına aşık olur. bu ilişki adeta bir metres ilişkisi gibidir ama numan bey öyle bir tutkuya kapılmıştır ki bu kadının uğruna parasını pulunu, şanını şöhretini, itibarını, haysiyetini en sonunda da ömrünü tüketir. aşk karşısında mağdur rolleri gereği numan bey'le nuran kader ortağı gibidir. ancak numan bey ikisinin konumunu çok güzel bir şeklide ayırır. nuran'ın aşkını "ülker fırtınası"na kendininkini ise "tayfun"a benzetir. ülker fırtınası, yukarıdaki yazarın tarihlendirmesine göre her sene 21 mayıs'ta olan bir doğa olayıdır. kozmolojik bir olaydır ve baharın gelişini, sıcaklıkların artışını müjdeler. bahar ve sıcak havalar romanın kozmik havasında aşkı müjdeler. yaz aşkı dediğimiz olaylar da bu kurgusal temele dayanır. nitekim ne kadar şiddetli, sarsıcı, yakıcı olursa olsun nuran'ın aşkı bir ülker fırtınasında başlar ertesi senenin ülker fırtınasına kadar sürer. çok acı çeker, çok yıpranır ama gençliğinin de tesiriyle bu etkileri üzerinden silkip atar. numan bey ise aşk tayfununa yenik düşmüş, alçalmayı ve aşkından uzak kalmayı gururuna yediremeyerek intiharı seçmiştir. sahiden de insan belli bir yaşı geçip olgunluğun son haddine ulaşınca daha çılgınca seviyor ve vazgeçilemez bir aşkla bağlanıyor. bu bağın ipleri çözüldüğünde ise kendini uçurumdan bırakıveriyor.
    --- spoiler ---

    kadıköy'ü ve 1930'lu yılları bütün güzelliğiyle ele alması bakımından da değerli bir eser. safiye erol'un üslubu çok sarmalayıcı. onunla beraber ağlamışlık hissi yaratıyor insanda. kadıköy'ün her semtinden ayrı ayrı bahsetmesi de o ilçede anıları olan insanlar için çok değerli. yine kadıköy'ü esas aldığı bir romanı için(bkz: kadıköyü'nün romanı).
  • bugün esecek ilkyaz fırtınası.

    yarın hava serinleyebilir. dahası, kırkikindi yağmurları mevsimine giriyoruz ankara'da.

    ne de olsa leylaklar artık kayboldu. tüm ağaçlar yeşile kesti. güller açtı.

    vakittir.
  • --- spoiler ---

    131 ilâ 140 numaralı sayfalar arasında dikkatli olun. erol belki en can alıcı kısmı buraya yerleştirmiş. baba kız arasındaki uyum insanı ürpertiyor.
    --- spoiler ---

    allah'a inanır gibi inandığımız aşklara yazılmış bir romandır. tanrıya koşar gibi koşup gittiğimiz erkekleri anlatır. sermet (yahuda) fırtınası romanıdır. çünkü sermet vakitlice gelir ve vakitlice gider. kalacağını zannederek öyle bir gelir ki sen de kalacağına iman edersin. ardından bir bakarsın ki fırtınasıyla beraber bir başka kıyıya vurmuş. senden alıp gittiklerine bakar oradan başlarsın tadilata.
  • teknolojik gelişim, organize toplum yapısı ve iş ahlakıyla yoğrulan batı ekolü ile spritüel zenginlik, dayanışma kültürü ve samimiyetle özdeşleşmiş doğu ekolü arasında doğunun ağır bastığı bir sentez oluşturulması konusunda entellektüel camiamızın en önemli isimlerinden olan safiye erol hanımefendinin 1944 yılında yayınlandığında ülke çapında fırtınalar koparan;

    1930lu yıllarda geçen aşk, şehvet, ihanet, tutku, ayrılık, minör ve majör depresyon, hatta intihar duygu durumlarının alabildiğine yoğun şekilde yaşandığı aşk hikayelerinin,

    genç cumhuriyetin peşpeşe gelen reformlarıyla düşüşe geçen batı eğitimli alaturka kafalı “osmanlı eliti” (bir başka deyişle beyaz türkler), eş zamanlı olarak türeyen ve kamudan aldıkları ihalelerle hızla serpilen bilgi ve görgü yoksunu anadolu kökenli “yeni zenginler”in,

    gündelik hayatın “suflî / fânî” eylem ve olaylarının bilhassa da gönül mevzularının yalnızca yüce yaradan'a beslenmesi gereken ilahî ve îmanî aşkın yanında esamesinin dahi okunamayacağı mesajının,

    tasavvufî, bilhassa da bektaşî itikadın bu yüce yolun bulunmasında en büyük yardımcı olacağının,

    ailenin bilhassa da baba figürünün evlatların rûhî gelişiminde ne kadar büyük öneme haiz olduğunun,

    son derece usta bir üslup ve engin bir bilgi dağarcığıyla okuyucuya sunulduğu ülker fırtınası kitabını bir solukta okudum.

    80 küsür yıl evvel yazılan bir romanda işlenilen konuların ve (büyük oranda haklı gerekçelerle) indoktrine edilmeye çalışılan bahse konu sentezin aradan geçen onca zamana rağmen hâlâ yakalanamadığı bir coğrafyada yaşıyor olmanın verdiği buruk hissiyatı detaylandırmaya kalksam inanın minimum buradan te oraya yol olur.

    özetle, sentezciolun yahut olmayın, işbu kitabı okuyun derim.

    değerlendirme notum: 8.5/10

    not: ülkemizin küresel seviyede en başarılı markalarından biri olan ülkerin adının, dahası marka kurucusu rahmetli sabri ülker beyfendinin soyadının bu romandan esinlenerek konulduğunu biliyor muydunuz?
  • --- spoiler ---

    nûran bir akşam damdan düşer gibi sordu.

    - baba, annemi çok sevdin mi? çok güzel miydi?

    ali fethi bey ilk defa olarak muvâzenesini kaybetti. üst dudağı titredi, şakakları gerildi ve soldu. bir müddet gözleri kapalı kendini unuttu. cevap verdiği zaman sesi, bütün ömrünü dağlayıp geçen bir hâtırayı okşar gibiydi.

    - sezâ mı? acaba dünyâda ondan güzel bir şey, bir kadın, bir çiçek, bir şekil ve renk oldu mu, olabilir mi? benim gözlerim için demek isterim. güzelliğin hayatta ne esrarlı rolü olduğunu bilir misin? o olmasaydı, yaşamak mekanizması gün günden battallaşır, paslanır ve nihâyet dururdu. bu makineyi tılsımlı bir kuvvetle yağlayan, bileyen, ona yeni bir hız ve hamle veren güzelliktir. gün oldu, ben sezâ'nın yüzüne bakamadım, okşamak için uzatmak istediğim el kalkmazdı. o kadar heyecan, saâdet ve ıztırap hepsini birden duyardım. sezâ, cidden bakanı öldüren bir âfet miydi? bilmem. fakat şu var ki ben bütün kâinatın güzelliğini onda gördüm ve keşfettim. bu görüş sanki başıma inen, beni yakıp kavuran bir yıldırımdı. ecel döşeğimde yatsam, sezâ'nın sesini, bakışını, ensesinin hattını yeni görmüş gibi hatırlarım. o artık bir kadın güzelliği olmaktan çoktan çıktı, her belirişte en büyük haz ve elemle benliğimi dağıtıveren bir sembol oldu. aşk, budur.

    --- spoiler ---

    safiye erol'un lirik anlatımıyla akıp giden, cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarına ve dönemin istanbul'unun atmosferine şahitlik edebileceğiniz, onuncu yıl marşı'nın ilk kez coşkuyla ezberlenip söylendiği zamanlarda geçen birkaç kırık aşk hikâyesi.
hesabın var mı? giriş yap