• baba zula'nın duble oryantal adlı cd'sinin 13 numaralı 5 dakika 2 saniye süren enstrumantal parçası ve cd'nin en güzeli...
  • dinlemeye doyulamayacak bir eserdir. soundtrack havasındadır. hüznü şenlendirici daha bir dinlenilesi kılmıştır parçayı. öyle salak salak oturup, şarap içip dinlemek farz olmuştur.
    yürekleri dağlar. eseri dinlerken sürekli gözümden film şeritleri geçer.
  • gerekli şeylerden esintiler taşıyan baba zula parçası.
  • "ask ask ask, kalp carpintisi, ask, burda kal, ask, gozlerin, ask, sozlerin, ask, yagmur yagmur yagmur, ask, uyu uyan, ask, gitme, ask, arkadaslarla disari..., ask, o adam kim, ask, firtina, ask, beni bi daha arama, ask, son. ask" sarkisi.
  • biz size aşık olduk'un onuncu bölümünde, meltem cumbul ile beyazıt öztürk' ün yağmur altında önce kapışıp sonra dayanamayıp öpüştüğü sahnede çalınmıştır bu baba zula eseri.. sözsüz; yalnızca müziğiyle perişan eden bir şarkıdır; zevktir. hüsnü şenlendirici inceden katılır olaya; derbeder eder insanı dinlerken..

    şarkı sadece müziğiyle bile bir ton anlam yükler kafanıza.. hangi birini sindireceğini bilemez olur insan...

    "aşık oldum... aşığım sana, ama bir garip buruk içim.. sanki daha önce hiç görmediğim bir rüyadayım da; düşsün sen; sağ yanıma dönsem, yahut ansızın gelen bir tıkırtıya gözlerimi açsam; düşüvereceksin düşümden...

    çok uzun zaman olmuştu; bir bilsen... karmakarışık; bulanık akıntılara kapılıp giderken; yatağımı değiştiren tertemiz bir su gibi akıverdin içime.. kirliydi herşey; çamurlu, bulanık.. gündelik hayatlardan; gördüm-yattım-unuttum tatlardan... başkaydın sen; geldin, apaydınlık oldu herşey...

    şimdi ben; ne yana bakacağını bilemez halde; bin sersemlikte...
    adını anarken engel olamıyorum yüreğimin havalanmasına; havai fişekler patlıyor gülüşünde de; bitiverecek her an gibi korkuyorum... sensizlikten korkuyorum artık.. şimdi ben bildim ya artık seni.... içime kazıdım ya senle ilgili öğrendiğim her ayrıntıyı ne varsa... gitmezsin di mi? gitmezsin artık..

    gitme; nolur.. ışığınla süslediğin hayatımı yine bana bırakma sadece...

    yahut bir kez öpsem seni... bin delilikle; sana inat... sen hiç beklemezken; bütün beni biraraya getirsem de tutsam ellerini; "gel benimle" desem.. gel. maksadım bir yere gitmek değil aslında; sadece içeri, hayatıma gel benimle, diyebilsem... söyleyebilsem sana; gözlerine hiç kızarmadan bakabilsem... uzun uzun; harelerinin anlamlarını çözsem; bak bahar da geldi; ne güzel yağmur yağıyor dışarda; bir an sonra kesilecek nasıl olsa...

    bir bakabilsem gözlerine... bakabilsem...

    bir bilsen..."
  • kırılgan aşkların, susmayan kalplerin, kalbinden geçen ismi kimselere duyuramayanların şarkısı.

    aynı zamanda derelerde aşınan taşların, kaya parçalarının üzerinde yalın ayak yürüyenlerin, yüzünün alı açılmamış heyecanlı gelinlerin, yağmurdan ürkenlerin, çıkıp sırılsıklam olmaya cesaret edemeyip camdaki yağmur sesinden teselli bulanların, içinde fırtınalar koparken sadece gözlerini devirenlerin, boğazında beton taşıyanların, yutkunamayanların, yutamayanların, yutsa bile sindiremeyenlerin, kendini üzmek pahasına kendine aşamayacağı duvarlar örenlerin, "bir bilsen"lerin, "sus dedin sustum"ların, "unutmadım ben vazgeçtim"lerin, "olamadı"ların, "artık çok geç"lerin, üstü kapalı bir şeyler söylerken bile içi titreyenlerin dili, türküsü.

    -----

    sen, demiştin ki ,
    çok derinliklerden süzülüp gelecek bir aydınlık var; bense demiştim ki "ben de büyüyünce gelin olurum, sen sokaktan eve gelmezsin ama." şimdi böyle kuzu kuzu otursan da dizimin dibindeki basamakta, bir indin mi merdivenden , bekle ki gelesin. bak, ne zamandır sesleniyorum sana, gel beni kurtar diyorum. sen inadıma pazar malı terlikler fırlatıyorsun.

    çok gün oldu. saate bakmadım. acı tırnaklarını sokuyor en başta.

    "bana inanma" diyorum, "seniyse artık ancak bir biçimde sevebileceğimi bil tüm başkaları arasından, yüzyıllar önce avluda çamaşır yıkarken görüp vurulduğum, acısını bir daha unutamadığım çocuğun anısına."

    -----
  • yalnız olup kendini yalnızlığa hapsetmeyenlerin, içinde hala bir umut olanların, sevgisini gösteremeyenlerin melodisi.

    bununla birlikte her koşulda tedirgin olanların, mahallenin her çocuğundan tekme yiye yiye yıpranan ürkek kedi gibilerin, insanlara güvenip inanmakta zorlananlarin, hep yanlış insana inananların, kavuşamayanların müziğidir.
  • yağan yağmur mu, gözyaşlarım mı ıslatıyor yüzümü bilemiyorum.
    ıslaklığı bu yüzden bu öykünün. bir bilsen diye demişti ya bir kız, bir yerlerde. o yüzden bir acıya kiracıyım, o evden çık, öleceksin diyor doktor. her yerim ıslak.

    bir saatim var sudan etkilenmiyor, basınca dayanıklı. sensizliğe dayanamıyor. zaman sen yokken geçmiyor, ne tuhaf. görecesi falan kalmamış sensizliğimin, kötüyüm. kötü olmanın tüm yapış yapışlığı her yanımda.

    oysa ıslak bir gecenin senli sabahında uyanmıştık, banyoda , elbiselerimizi ıslatmıştık, yalandan, bir an önce çıkaralım diye utanmadan. o ıslaklık hep aklımda.

    yağmur yağınca hüzünlenirim. güneş açınca daha çok. terlemiş yapraklarını görünce çiçeğimin, çiçeğimizin, göz bebek bakardık, ne çok sevinirdik açınca.

    ıslak. yaşlı, yaşlanmış, ne kalmışsa geriye. yazılarımda mürekkep dağılmış. ardından.

    gittin sen, içimde bir ıslak sevda, biz ıslak sevdalılar, kurumayalım diye, ağlıyorum boyuna.
  • serin bi mayis ogleden sonrasinda, gokyuzunden surpriz dokulen damlalar senfonisi..tinidaki serinlik tum ruhunuzu doldurur..
hesabın var mı? giriş yap