• türk musikisinin* medarı iftiharı şahsiyet... o ağlatan nağmeler yok mu o ağlatan nağmeler!
    (bkz: söyleyemem derdimi)
  • her sanatciya nasip olmayan bir sekilde sahnede vermistir son nefesini, taksim yaparken.eserlerinden bazilari:
    ay operken sularin gogsunu sahilde yikan, bir zamanlar maziye bak, soyleyemem derdimi, bir muhabbet kusu, gecti muhabbet demi, unut beni kalbimdeki hicranla yalniz kalayim, neden hala seversin onda vefa yok gonul, gecti sevdalarla omrum, anar omrumce, guller arasinda seni bensiz goren olmus...
  • hüsnü şenlendiricinin "onun gibi bi klarinetçi yetişmedi hala" dediği müzisyen.
    (bkz: hicaz dolap)
    (bkz: mustafa kandıralı)
    (bkz: bayram sabahı)
  • 15 ağustos 1962'de tepebaşı-cumhuriyet gazinosunda zeki müren'in arkasında çalarken , kalp krizi geçirip vefat etmiştir.
  • romandır.
  • // 1907'de edremit'te doğdu. hasan adlı bir işçinin oğludur. ailesi içinde musikiyle uğraşan hiç kimse olmadığı halde musiki yeteneği pek küçük yaşlarındayken ortaya çıktı. ilkokul çağındaki şükrü, eline geçen bir teneke düdük ile şarkılar, türküler çalmaya başladı, 1. dünya savaşı yıllarında edremit'e gelen bir bando takımında klarinet çalan bir asker gördükten sonra klarinete heves etti. on üç yaşındayken elde ettiği klarinetle musikiye başladı. ancak, o yıllarda babası ile üç amcası da askere alınmıştı. genç şükrü ailesinin bütün geçim yükünü üstlenmek zorunda kalınca musiki dışında pek çok işe girip çıktı.

    1921'de ailesiyle birlikte edremit'ten izmir'e göç etti. izmir musiki cemiyeti'ne girdi; ilk ciddi musiki bilgilerini bu cemiyette öğrendi. iki yıl sonra istanbul'a geldi; üsküdar musiki cemiyeti'ne girdi, iki yıl bu cemiyetin çalışmalarına katıldı. istanbul'da besteci muallim kazım bey'le (uz) tanıştı; kendisinden makam, usul, nazariyat dersleri alarak genel musiki bilgisini ilerletti. ama hiç kimseden klarnet dersi almadan sazında kendi kendini yetiştirdi. nota bilgisini de kendi çabalarıyla geliştirdi. kazım uz'un aracılığıyla mehter takımına girdi. uzun yıllar istanbul ve ankara radyolarında, saz salonlarında, gazinolarda klarinet çaldı, plaklar doldurdu. 15 temmuz 1962'de cumhuriyet gazinosu'nda zeki müren'e eşlik ederken geçirdiği bir kalp krizi sonucu sahnede öldü.

    şükrü tunar, türk musikisinde klarinet denilince akla ilk gelen musikicidir. çok sağlam, güçlü bir tekniği vardır. tekniği de, üslubu da tamamıyla kendine özgüdür. klarinetten son derece parlak, bir anda kulağı okşayan, çok güzel sesler çıkarırdı.

    perde baskıları kusursuzdu. sazının da gerektirdiği gibi, tunar ritm duygusu çok yüksek bir sanatçıydı. üstün tekniği ve musiki seviyesiyle daima aranan bir icracıydı. musiki zevkiyle fasıllardaki, taksimlerindeki, oyun havalarındaki ve soliste eşlik ederkenki üslubu, tavrı, süslemeleri birbirinden farklıydı. özellikle zeybek, çiftetelli, sirto, longa, karşılama gibi oyun havalarındaki üstadlığı erişilmez seviyedeydi. taksimleri de çok güzeldir. türk musikisinde saksofonu da çok güzel çalardı. hiç şüphesiz, şükrü tunar benzersiz klarinetiyle musikide silinmez bir iz bırakmış, unutulmaz bir klarinet üstadıdır.

    tunar bestekarlıkla da uğraşmıştır. bazı şarkıları piyasada sık sık okunmuştur. kürdilihicazkar "gözü ceylan gözüdür bakışı mestanedir", hüzzam "ay öperken suların göğsünü, sahilde yıkan", hüseynî "geçti sevdalarla ömrüm ihtiyar oldum bugün" güfteli şarkıları güzel eserlerdir. bir peşrev ile iki saz semaisi ve birkaç güzel oyun havası da bestelemiştir. ancak, onu musikide unutulmaz kılan yanı icracılığıdır. //

    (kalan müzik)
  • veliahtini selim sesler olarak gordugum buyuk ustad.
  • kalan müzik 3 sene önce şükrü tunarın kayıtlarından bir derleme yaptı. her ne kadar ses kayıt kalitesi pek iyi olmasa da bu üstadın büyüklüğün anlaşılmasına mani değildir.
  • maffy falay'ın don cherry'ye takdim ettiği büyük usta. tevatür o ki cherry, stockholm güneşinin etkisi ile olmasa gerek, tunar'ın ölümünden üç sene sonra falay'ın kendisine dinlettiği tunar'ın bir kaydı üzerine delirir ve olaylar gelişir...
    (bkz: live ankara)
hesabın var mı? giriş yap