şair lütfü
-
susuz, soğuk dudaklardan döküldü birkaç hece
bak, gökyüzü berrak, yağmur var ve ıslandım
her dervişin dimağında yer eden bir bilmece
yıl 57, yer nedim divanında bir gece
huzurlu bir ses yükseliyor sıla-i rahimden
ölmenin tam zamanı, hazır hava güzelken
çeşminden dökülmüş doğarken kıvırcık saçların
bir ezanla fısıldanmış en güzel isim; adın -
koşacaktı geçenlerde, biri ona koş dediği için koşmadı. sanatçıya emir verilmez düsturuyla hareket eden değerli bi abimiz.
-
tutunamayanların * ilk bölümünü izledikten sonra direkt sözlükte şair lütfüyü arattığımda hemen başlığının açılmış ve şiirinin yazılmış olduğunu gördüğümde bi on bölüm sonra yüzlerce entry girişi olur lütfüye, sözlük çok sevecek diye düşünmüştüm ama dizinin başlığına binlerce entry girilmesine rağmen tutunamayanların şair lütfüsü sözlükte de tutunamamış. ben de elimden geldiğince, diziyi izlemeye devam ettikçe, lütfünün şiirlerini veya olursa onunla ilgili hoşuma giden şeyleri yazarak sözlüğün yeşermemiş tomurcuğu şair lütfüye naçizane can suyu vermeye çalışacağım.
sanma ey dilber şu kurban ettiğim tek can değil
kırma gönlüm sırça camdır porselen fincan değil
aşk-ı irem'den düşüp çöller aşan tarık benem
gözlerimden kan sızar inci sedef mercan değil
ölmeden girmek ne mümkün bağ-ı irem semtine
can verem dersem inanma can bu patlıcan değil
çeşm-i fettanından ilham alsa şair olma mı
yoksa bu ilham perisi şi're heyecan değil
lütfiya bitmez gazel söylerdim aşk uğruna ben
kafiyem bitmiş tükenmiş son sözüm can can değil
huri misin aşkının emsali bedel yok mudur
bağ-ı irem içre senden başka güzel yok mudur
çeşm-i fettanınla düştüm çah-ı aşka çarnaçar
ah çeküp çıkarmaya bir ojesiz el yok mudur
kuy-i canandır deyu yattım kapında kaç gice
buz kesildim bildiğin bir hoşça otel yok mudur
sormadın hiç aj mısın çıplak mısın ey dost deyu
bir simit bir çay için hiç cepte papel yok mudur
derd-i aşkından mezarlıklarda kaldım bivefa
ölmeden öldürdü aşkın artık ecel yok mudur
lütfiya gelmezse ilham uydur uydur diz ipe
ilhan abi heybene bak başka gazel yok mudur -
sanma ey dilber şu kurban ettiğim tek can değil
kırma gönlüm sırça camdır porselen fincan değil
aşk-ı irem’den düşüp çöller aşan tarık benem
gözlerimden kan sızar inci sedef mercan değil
ölmeden girmek ne mümkün bağ-ı irem semtine
can verem dersem inanma can bu patlıcan değil
çeşm-i fettânından ilhâm alsa şâir olma mı
yoksa bu ilhan perîsi şi’re heyecân değil
lütfiyâ bitmez gazel söylerdim aşk uğruna ben
kafiyem bitmiş tükenmiş son sözüm cancan değil
hûri misin aşkının emsâli bedel yok mudur
bağ-ı irem içre senden başka güzel yok mudur
çeşm-i fettânınla düştüm çâh-ı aşka çarnaçar
ah çeküp çıkarmaya bir ojesiz el yok mudur
kûy-i cânândır deyû yattım kapında kaç gice
buz kesildim bildiğin bir hoşça otel yok mudur
sormadın hiç aj mısın çıplak mısın ey dost deyû
bir simit bir çay için hiç cepte papel yok mudur
derd-i aşkından mezarlıklarda kaldım bîvefâ
ölmeden öldürdü aşkın artık ecel yok mudur
lütfiyâ gelmezse ilhâm uydur uydur diz ipe
ilhan abi, heybene bak başka gazel yok mudur
tutunamayanlar / şair lütfü
eser sahibi : idris mahfi -
diziyi* bazı oyunculara olan antipatim yüzünden takip etmiyordum ama bu karakteri fragmanlarda ya da sosyal medyada falan her gördüğümde olmadık yere serbest çağrışımlara kapılıyordum. toparlak suratı, kirli sakalı, atkısı ve edebî "arayışlarıyla" fena hâlde birini hatırlatıyordu bana. aman ya rabbim, kınamalı gülmüyorum, sınama beni ne olursun deyip susayım en iyisi.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap