• barış müstecaplıoğlu' nun metis yayınları' ndan cıkmıs yeni kitabı.
  • anladığım kadarıyla barış müstecaplıoğlunun nur cemaati hakkındaki bir kitabı, ki kendisi de anlaşılan o ki eski nurculardan imiş. ilginç. kitabı henüz okumamış olsam da şu kısım bir hayli çarpıcı geldi:
    "ilk başta her şey harikaydı, son durağa geldiğimi sanmıştım. huzurlu, iyi insanlardan kurulu bir toplum. kimse kimseyi kırmıyordu, herkes neyi neden yaptığını biliyordu ve hepsinden önemlisi, ölümün bile bir anlamı vardı. ideallerden, hayallerden konuşabiliyordum, daha güzel bir dünya umudundan. ama büyünün bozulması uzun sürmedi. sadece birkaç basit soru, cevap bulmayan ve sorulmasından bile rahatsız olunan. tüm bu görkemli yapı aslında iskambil kâğıtlarından kurulmuştu. ancak hiç rüzgâr estirmezsen ayakta durabiliyordu. beynini kilitlersen, inancın temel dayanaklarını asla sorgulamazsan, düşünmek yerine kabul etmeyi içine sindirebilirsen. ben sindiremedim. soruları sordum ve kâğıtlar yıkıldı."
    yazının devamı ve kitaptan alıntılar için: http://www.metiskitap.com/…catalog/book.asp?id=1920
  • satış garantili roman. sıkışınca tiraj düzeltmek maksadıyla kapak konusu yapan dergilerin dışında bir yerlerde yazılıp çizilmesi ne kadar heyecanlandırmıştı beni oysa. ancak kitaptan henüz 40 sayfa okumama rağmen anladım durumu tövbeler ettim. her ne kadar yazar arkadaş daha önce kitabı yayınlanmış bir yazar olsa da cümleler yarım, imla hatalı. kitap baştan sona okuru kabız etmek amacıyla doldurulmuş gereksiz ayrıntılarla dolu, benzetmeler zorla yapılmış sanki; 40 sayfa boyunca taviz vermeden bu kadar ayrıntıya dalması bunu üslup olarak benimsediğini gösteriyor ki bu da, kitap bitene kadar cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyacağım anlamına geliyor.
    ilk kısımda rastladığım bir de mektup kısmı var. mektubu kitabın kahramanı yazıyor, anlatıcı ise kahraman değil, oysa metin ve mektubun üslubu aynı. okumaya devam ettikçe daha ilginç şeylerle karşılaşacakmışım gibi bir duygu var içimde.
    sunum kısmındaki "tutunamama" çabası gerçekten fantastik olmuş; heyecanla okuyoruz.
  • ilgi çekici bir konusu ve önceki kitaplarından referansla ilgi çekici bir yazarı olmasına rağmen anlatımdaki zorlamalar yüzünden beni hayal kırıklığına uğratmış romandır.
    barış müstecaplıoğlunu dinleyip kitap hakkında yorum yapmak için bitirmeyi bekledim ama ilk sayfasını okuduğumda ne hissediyorsam bittiğinde de aynısını hissettim maalesef.
  • - evet murat'cım o zamanlar sefkat tokadı yiyeceğim diye çok korktum. biliyorsun cemaatin içindeyken bazı şeyleri yanlış yaptığımız zaman allah'ın bizi uyarmak için verdiği küçük cezalara şefkat tokadı derdik.
    sonra hatırlar mısın odaya girince sağda içine kitap koyduğumuz bir dolap vardı da hepimiz ona kitaplık derdik, hatta cafer abi kitaplık deyemez kitapçık derdi de ne gülerdik dimi.
    şimdi yıllarca veya bir süre ,inan bilmiyorum, hizmetin içinde kalan iki kişi neden bir terimi birbirlerine açıklamak gereği duyarlar anlayabilmiş değilim.
    velhasılı roman olmasaymış da yeni başlayanlar için hizmet şeklinde bir tanıtım yazısı olsaymış daha faydalı olurmuş.
  • (bkz: stajyer)
  • sakirdlerle takilmisligi olan herkeste biraz deja vu hissiyati yaratacak kitap. bilhassa yakin markaj calismalari ornekleri.
    kitapta eksi sozluk reklami da yapmis bu arada yazar. *
  • hiç bir şekilde ısınamadığım kitaptır. barış müstecaplıoğlu'nun diğer kitaplarını okumaya fırsatım olmadı, dolayısıyla tek kitap üzerinden yazarlığı ile ilgili yorum yapamayacağım. ama bu kitabı okuduktan sonra da diğer kitaplarını okumak için herhangi bir istek de duymadım açıkçası. kitap baştan sona samimiyet yoksunu bir dille yazılmış. hele hele kitabın başındaki o seminer hikayesi çok yapmacık. karakterler tamamen birer sterotipin ötesine geçmiyor. derinlik yok. olay örgüsü mantık hataları ile dolu. aslına bakarsanız yok zaten. ana karakter ile belçika'da ölen karakterin arasında muhtemelen arkadaşlığın ötesinde bağlar var * ama yazar bunu açık bir şekilde yazmaya çekinmiş. dolayısıyla o ilişki de piç olmuş. netice't-ül kelam: olmamış.
  • farsça öğrenci talebe demek. farsça orjinali ve klasik türkçe metinlerde kullanımı şakirt değil "şakird"dir. son ses d'dir.

    azerice'de, aztv'de eğitimle ilgili haberlerde vs. duyabilirsiniz. türkçe'de said nursi'nin öğrencilerini kasdederek, nurcularca kendi aralarında "risale-i nur şakirdleri" kalıbında kullanılmış, şimdilerde nurcu kökenli fethullah gülen cemaatinin mensuplarını tanımlar olmuş, sözlük bağlamında da cemaat dışındaki çoğu kimse için küçümseme ve hakaret kalıbı haline gelmiştir.

    kelimenin seyri şimdi bunu da aşıp, cemaat dışında başka islami grupları, akp'liyi kınamak isterken kullanılmaya başlanmıştır, "dinci" yerine daha bir alaycı etiketlemeyi ifade ediyor.
  • hizmetin icinden disariya seslenis, olmus bu kitap.
    ama maalesef, yuzeyde cemaati elestirir gorunurken; satir arasinda onlardan neden uzaklastigini duygusal hallerde anlatip, cemaatten ve hocadan ozur diledigini hissettiriyor.
hesabın var mı? giriş yap