• burada yaşayan bir uygarlık olduğunu düşünmek ve bunu dile getirmek, ancak bilimsel gerçeklere gözünü kapatmakla mümkündür.

    çünkü: (bkz: sirius b/@anafor)
  • sirius'un arapçadaki kısa ismi. şi'ra-yı yemanî olarak da geçer.
  • işaret anlamına gelip sirius'un arapçası(nın kısaltılmışı) oluyormuş. şi'ra yıldızı diye melez tanım da var.
    (bkz: sirius/@ibisile)
  • göğün en parlak yıldızı olup güneş'ten yirmi üç kat daha parlak, elli kat daha büyük, dünyadan 8,7 ışık yılı (51 trilyon mil) uzaklıktadır. bu mesafe, dünya ile güneş arasındaki 149 milyon kilometrelik uzaklığın 1 milyon katıdır. yıldız, şubat ve mart aylarında dünyanın her yerinden görülebilir. doğuş zamanı ay’ınkine yakındır. ikizler burcunda sacayağı oluşturan hek‘a ve ikiz yıldızlar cevzâ’dan hemen sonra yükselir.
    eski mısır’da “sopdet/sothis”, kelt ve galyalılarda “sirona”, greklerde “seirios”, latinlerde “sirius”, mezopotamya’da “kak-si-di/kak-si-si”, çin’de “hu-şi” isimleriyle anılır. araplar ise bu yıldıza “işaret, rehber, kılavuz” anlamına gelen “şi’ra” demişlerdir. araplarının taptığı yıldızlardan olan şi’ra, samanyolu’nun en parlak yıldızıdır ve kuran’da “o, şi'râ'nın rabbidir.” (necm, 49) şeklinde özel ismiyle geçer. çünkü şi'râ, kimi arap kabilelerinin uğurlu sayıp bahtlarını kendisine bağladıkları kutlu kabul edilen “göğün en parlak yıldızı”dır. belli ki amaç, onun etkisini kırmaktır. batı dillerinde yazılan meal ve tefsirlerde şi'râ karşılığı olarak sirius’un kullanılması, bu kudsi mana ile ilgili olmalıdır. arapçada “saç” anlamına gelen “şa‘r” kökünden türetildiği ve “saçak ışıklı” demek olduğu iddia edilse de ” horovitz, jeffery gibi araştırmacılar, latince sirius sözcüğünün arapçalaşmış hali olduğunu iddia ederler. lugat ve tefsirlerde diğer bir adının da mirzem olduğu ve cevzâ yani ikizler burcundan sonra doğduğu ve doğuşu esnasında yüksek bir ısı yaydığı belirtilir. bu yüzden bazı araplar şi‘râ kelimesinden canis major’u (büyükköpek takımyıldızı), bazıları ise cevzâ (ikizler) burcunda bulunan mirzem’i anlıyorlardı. ki şi‘râ, aslında ikili bir yıldız olup güneye düşenine şi‘râ-yı yemâniyye, kuzeye düşenine şi‘râ-yı şâmiyye deniyordu. asıl şi‘râ, samanyolu ile avcı orion’un köpeği büyükköpek takımyıldızının en parlak yıldızı olan şi‘râ-yı yemâniyye idi. nitekim batlamyusçu grek astronomisinde şi‘râ, büyük bir köpek suretinin ağzında gösterilmiştir. şi‘râ-yı şâmiyye, küçükköpek (canis minor) takımyıldızı içinde yer alır. şi‘râ-yı yemâniyye’ye abûr, şi‘râ-yı şâmiyye’ye gumeysâ isimleri de verilmiştir. islamiyet öncesi araplığında her iki yıldız, süheyl (orion) yıldızının kız kardeşleri olarak görülürdü. şi‘râ-yı yemâniyye, diğer yıldızların aksine göğü enlemesine geçmektedir. bu nedenle ona “suyu geçen, atlayan” anlamında el-abûr denir. âlûsî, araplar içerisinde ona ilk tapanın huzâ kabilesinden ebû kebşe olduğunu aktarır. hatta bir rivayete göre islam karşıtı mekkeliler, peygamberin ata dinini ret ile yeni bir din getirmesini ebû kebşe’nin şi‘râ’ya tapmasına benzetip ona “ebû kebşe’nin oğlu” demişlerdir. kendisine duyulan saygı gereği, islam öncesi arap şiirinde şi‘ra’ya bolca yer verilmiştir.
    çin ve japon mitolojilerinde şi’ra yani sirius, “kutsal kurt” olarak anılır. özellikle japoncada bu yıldıza “mavi yıldız” demek olan “aoboshi” denmektedir. bu türk kültürüne gök börü (bozkurt) olarak geçer. araplar ise aynı imgeyle onu, “kelbî” şeklinde kabile ismi yapmışlardır. tarihsel, mitolojik ve ezoterik alanlarda bu denli öneme sahip olan sirius, en temelde “hayat veren yıldız” olarak tanınmıştır. astral mitolojik türk tasavvuru ona, sabitlik ve farkedilirliği nedeniyle demirkazık demiş ve onu evrenin direği, göğün kapısı kabul edip sıcak ve soğuğun bu kapıdan geçtiğini düşünmüştür. yıldızın güneş’le birlikte doğduğu temmuz ve ağustos ayları, orta ve kuzey enlemlerde kavurucu sıcakların hakim olduğu “köpek günleri” olarak adlandırılır. ingilizce’deki “hot dog days” tabiri buradan gelmektedir.
hesabın var mı? giriş yap