• genel olarak, barışcıl yollardan şiddetin, acının ve çatışmaların köklerini kavramayı kolaylaştıran bir iletişim yöntemiymiş. yılda yaklaşık 250.000 insanın bu yöntemle ilgili eğitim aldığı iddia ediliyor. anladığım kadarıyla marshall b. rosenberg denen birinin icadı. sitesi bile var: http://www.siddetsiz-iletisim.com/
  • aynı isimle kitabı bulunan iletişim yöntemi.
    doğru iletişimin ne olduğunu hatırlatır, anlatır.
    kendimizle iletişimimizde bile kendimize nasıl şiddet uygulayabildiğimizi, iyi niyetle karşımızdakini övmeye çalışırken bile nasıl yargılayabildiğimizi, etiketleyebildiğimizi gösteren ilginç tespitleri vardır.
  • center for nonviolent communication adı altında kurulan organizasyonun öğrettiği, marshall b. rosenberg'in geliştirdiği iletişim tekniği. cncv, türkiye'de 2016'da gerçekleştirilecek yoğunlaştırılmış eğitim için 1820 dolar eğitim ücreti ve 400-800 euro konaklama bedeli talep etmektedir. böylece uyguladıkları ekonomik şiddetle çoğunluk için iletişim olanaklarını kesmiş, sabah sabah bu etkinliği duyuran bir arkadaşın zekasıyla ve anlayış kapasitesiyle ilgili de şüpheye düşmeme neden olmuştur.
    tekniğe gelince, çok da olağanüstü bir şey değil. 1- tarafsız gözlem, 2- duyguyu tanımlama, 3- duygunun temelindeki ihtiyacı tanımlama ve 4- somut, açık bir istekte bulunma. örneğin akşam eve geldiniz, yemek yok. evi paylaştığınız kişi söz verdiği gibi yemek pişirmek yerine yatıp yuvarlanmış. hemen böğürmek yerine 1- tarafsız gözlem yapıyorsunuz: yemek yok. 2- hayallerim kırıldı, kendimi kötü hissediyorum. 3- açım. 4- bir yumurta kır bari. karşı taraf pişkin pişkin "kendin yap bana ne," dediğinde de şiddetsiz iletişim burada bitiyor. bir de bunu dünya barışına falan bağlamazlar mı, neymiş, bu dünyada çatışmaları çözecekmiş. 1- insani haklarımı kullanamıyorum. 2- öfkeliyim. 3- bu devlette eşit bir yurttaş olmak istiyorum. 4- haklarımı tanı. devletin cevabı: kahrol terörist al sana bomba. nah sana dünya barışı. cncv, ybsg.
  • o kadar parayı verdik tutalım bari kendimizi şeklindeki iletişim yöntemi. yapın gereği içinde barışçıl bir yön yoksa bu doğrultuda kendini geliştirmen o kadar kolay değil. yoğunlaştırılmış eğitim seni ne kadar süre uzlaşmacı yapar?

    (bkz: baba 400'ü verdik, kdv?)
  • birbirimizle şiddetli iletişim kurmamızın temelinde olayları abartmamız, genellememiz, etiketlendirmemiz bulunmaktadır.

    örneğin:

    abartma

    "bu yaptığın hayatımda gördüğüm en iğrenç şey" aslında hayatımızda gördüğümüz çok fazla iğrenç şey var ve biz abartma eğiliminde bulunuyoruz. bunun yerine "bu yaptığın hoşuma gitmedi" desek iletişim şiddetli bir hal almaz

    genelleme

    "beni hiç ama hiç önemsemiyorsun." iki sevgili birbirlerine karşı belli bir dönem ilgisiz davransa hemen bunu genelleme çabasına girer. bunun yerine "şu aralar birbirimizle pek konuşamıyoruz gibi hissediyorum." desek daha iyi olmaz mı?

    etiketleme

    "sen tam bir şerefsizsin" bir insana şerefsiz derken gerçekten onun vatanını satabileceğini, işinde sürekli dolandırıcılık yaptığını ve arkadaşlarına sürekli kötü davrandığını düşünebilir miyiz? ya da "bu yaptığın adice" desek kendimizi daha iyi ifade etmiş olmaz mıyız?

    kelimeler insanları etkilemek konusunda öyle büyük bir role sahip ki size bunu aynı cümleyi iki farklı şekilde kullanarak göstereceğim.

    birincisi: çok güzelsin ama ses eğitimi alsan fena olmaz.
    ikincisi : çok güzelsin bununla birlikte ses eğitimi alsan fena olmaz.

    ama kelimesinin yarattığı olumsuz anlamı bununla birlikte kelimesinin nasıl düzelttiğini ve olumlu bir şeye çevirdiğini hissedebiliyorsunuz değil mi?

    dilimizden çıkanları gerçekten ölçelim, biçelim ve öyle konuşalım. ağzımızdan çıkan şeyler biz söyleyene kadar bizim esirimizken, biz söyledikten sonra gerçekten onların esiri oluyoruz. ve orhan baba'nın da söylediği gibi dil yarası en kötü yaraymış
  • şu ara hiçbir kitapçıda bulunmuyor.
  • ülkemizde de bunun eğitimi veriliyor ve oyle fahiş fiyatlarda değil.
    özü, tertemiz bir bakış açısı. yargılamadan gözlem sunmak, hislerimizin sorumluluğunu almak, ihtiyaclarımızı acıkca belirtmek ve isteklerimizi ortaya koymaya dair.
    aslında bildiğimiz ama pek de uygulayamadığımız seyler. zaten bunu inkar da etmiyorlar, çok eskiden beri bilinen şeyleri, insanın özünde olan şefkati hatırlatmak amacımız diyorlar.
    sadecd bunlar bir eğitimde veya bir kitapta toplu olarak sunulunca, dile ve algılarımıza yerleşmiş kalıplara dışarıdan bakınca farkına varıyorsun biraz. ve evet, daha önce dikkat etmiyorken biraz daha dikkatli olmaya başlıyorsun.
    mucizevi bir değişim sağlayacak bir sistem değil bu, yumuşacık bir bakış açısı aslında ve üzerinde düşünürsen yavaş yavaş alışkanlıklarına sızan bir farkındalık veriyor. bu da önemli bir sey, özellikle çocuklarla iletişim acısından cok degerli.
    şiddetsiz iletişime yoğunlaşınca bazı yanlış anlaşmaların veya kırgınlıkların nedenlerini daha iyi anlamaya başlıyorsun. varsayım ve yargıların iletişimin önünü nasıl tıkadığını bir kez daha görüyorsun.
    %100 uygulamayı başaramasan bile arada bir bile yapabildiğinde şiddetsiz iletişimin faydasını görüyorsun.
    hiç kişisel gelişim, spiritüellik vs taraklarında bezi olmayan bir insan olarak şiddetsiz iletişim bana çok güzel bir perspektif sağladı. özellikle ana-baba veya eğitmen olanlar için ya da yönetici konumundaki insanlar için kesinlikle keşfedilmesinde fayda olan bir vizyon olduğunu düşünmekteyim. eğitiminialmasanız da aynı isimdeki kitap bir karıştırılabilir.
    (bkz: marshall b. rosenberg)
  • tabiki her kitap gibi “o ha bi kitap okudum hayatım değişti” çözümünü size vermiyor. fakat alternatifler güzel, üzerinde çalışılması ve alışlanlık haline getirilmesi gerek. kendisine ilişkin yaraları olan, ebeveyn ve öğretmelere özellikle tavsiye olunur.
  • ileride okullarda ders niyetine dahi okutulabilir , kitaptan aldığım kısa notları yazar rosenberg'in ağzından paylaşayım:

    "şefkatli kalabilme yeteneğimizi etkileyen sebepler üzerine çalışırken, birdenbire dilin ve kelimeleri kullanış şeklimizin ne kadar önemli olduğunu farkettim ve sonrasında iletişime yönelik özel bir yaklaşım geliştirdim. bu yaklaşım, doğamızda var olan şefkatin gelişmesini sağlayacak şekilde bizi, kendimizle ve diğer insanlarla birleştiren, böylece birbirimizle gönülden bir alışverişe, paylaşıma yönelten bir yaklaşımdır. ben bu yaklaşımı şiddetsiz iletişim olarak tanımladım."

    "şiddetsiz iletişim, kendimizi ifade etme ve başkalarını dinleme biçimimizi yeni bir çerçeveye oturtmamız için bize rehberlik eder. herhangi bir durumda tam olarak ne istediğimizi belirlemeyi ve açıkça ifade edebilmeyi öğreniriz. kendimizi dürüstçe ve açıkça ifade etmemizin yolu açılırken aynı zamanda başkalarına da saygı ve empatiyle yaklaşırız.

    "şiddetsiz iletişim süreci; 1. bizi etkileyen gözlemlediğimiz somut davranışlar, 2. bu gözlemimize bağlı olarak kendimizi nasıl hissettiğimiz, 3. neye ihtiyacımız duyuyoruz, 4. yaşamımızı zenginleştirmek için rica ettiğimiz somut davranışlar"

    "örneğin; felix sehpanın altında iki, televizyonun yanında da üç çift kirli çorap gördüğüm zaman rahatsız oluyorum çünkü ortak kullandığımız alanlarda daha çok düzene ihtiyacım var. çoraplarını kendi odana ya da çamaşır makinesine koysan olur mu? şiddetsiz iletişimin bir kısmı bu dört öğeyi sözlü olarak ya da başka yollarla açıkça ifade etmektedir. diğer kısmı ise karşımızdaki kişiden aynı dört öğenin bilgisini almayı içerir."
  • kitabı okuyunca içime su serpildi. yüreğim ferahladı. çatışmacı grupların arasının bu yöntemle düzeldiğine inanırım.

    az çok kendi kendime uygulamışım bilmeden ama yazarın bak bu şiddetsiz iletişim değil dediği her şeyi bu ülke ben dahil baştan sona uyguluyor. çift taraflı tam empatiyle hem de.

    sevgidir çözüm. okuyun bu kitabı.
hesabın var mı? giriş yap