*

  • türkçesi şikago mezbahaları olarak yayınlanan upton sinclair romanı.
  • upton sinclair in müthiş eseri.kitabın bir yerinde "bu mezbahada domuzun çığlığından başka, her şeyinden faydalanılır" mealindeki cümle çarpıcıdır.
  • los angeles'ta yüzde 100'ünü zencilerin oluşturduğu, bir beyazın girmesinin kendisi için tehlikeli olabileceği mahalle. new york'taki harlem'in batı yakasındaki şekli... ancak harlem kadar büyük değil

    oturanlar isminden dolayı kötü bir imaj yaratıldığını belirtmiş ve ismi 16 yıl önce, mahallenin karşısındaki güzel baldwin tepelerinden dolayı baldwin village olarak değiştirilmiş ama herkes hala the jungle diye biliyor.
  • onur saylak'ın yazıp yönettiği 15 dakikalık şu kısa filmdir. amerikalarda festival festival dolaşırken türkiye'de adının bile duyulmaması ise üzücüdür. duyurduğu için okan bayülgen'e ve dada programına teşekkürler fakat hala nerede izlenir hiçbir fikrim yok.
  • yönetmenliğini onur saylak ve doğu yaşar akar'ın yaptığı, senaryosunu hakan günday'ın yazdığı kısa film.

    linkten izlenebilir.
    https://vimeo.com/143110981
  • litvanyalı göçmenler üzerinden amerikadaki vahşi kapitalizmi anlatan okunası bir kitap. kitabı sahaflarda bulabilirsiniz türkçe yeni baskısı üzgünüm ama yok.

    kitabın yazarı upton sinclair her ne kadar işçilerin kötü çalışma koşullarını topluma anlatmak istemiş olsa da kitabın toplumdaki yankısı mezbahalardaki hijyen şartlarını sorgulamak şeklinde olmuştur.

    upton sinclair kitap hakkında şöyle demiştir: ''ben toplumun kafasına hedef aldım, attığım yumruk midesine geldi!''
  • inanılmaz etkileyici bir upton sinclair romanı. betimlemeler o kadar canlı ki; malum bölümü, sağlam mide sahibi biri olarak kramplar eşliğinde okuduğumu hatırlıyorum.
    ayrıca 1914 tarihli bir filmi de çekilmiş ama kopyaları imha edilmiştir.
    içerdiği sert kapitalizm eleştirisiyle cepheden saldıran yazar çevrede dolanan halkın gıda sanayiinin iç yüzüne odaklanması sonucuyla karşılaşmıştır. dönemin işçi haklarının iyileştirilmesi konusunda çıkarılan yasalar için de ön ayak olmuş bir kitaptır. sanırım underrated olmasının sebebi yazarın "sosyalist" bir "amerikalı" olmasıdır. tabii bu içeriği de etkilemiş ve bir paradoks yaratmıştır.
  • türkçeye şikago mezbahaları diye çevrilen muazzam bir upton sinclair eseridir. sel yayıncılık tarafından yeniden basılmıştır. yazar upton sinclair, eseri yazmadan evvel gözlem yapmak adına gizlice mezbahalarda çalışmıştır.

    kitap; sendikal faaliyetin henüz gelişmediği, iş güvenliğinin ve işçi haklarının bulunmadığı vahşi ve ahlaksız kapitalist düzenin hüküm sürdüğü şikago günlerinde geçmektedir. nasıl ki domuzun çığlığından başkaca her şey et tröstü tarafından kullanılıyorsa, işçilerin çığlığından başkaca her şey de kapitalist düzen tarafından kullanılmaktadır. her ne kadar kitabın son bölümlerinde işçilerin, kapitalist düzen bandında birer domuzdan farksız olduğu kör göze parmak şeklinde açıklanmışsa da enfes bir eserdir. okumakta fayda vardır. kitabın anlattığı dönem ve yaratılan atmosfer bana biraz boardwalk empire havası verdi. 1900'lü yılların amerikası'na ilgi duyanlar hem kitabı okuyabilir hem de diziyi izleyebilir.

    kitap içerisinde şöyle mükemmel bir pasaj barındırır;
    "ruhu öldürenlerin karşısında bedeni öldürerek cinayet işlemek nedir ki? diye soruyordu peygamber. jurgis ruhu cinayete kurban gitmiş, umut ve mücadele etmeyi kesmiş bir adamdı; yozlaşmayla ve hırsla uzlaşmış biriydi; şimdiyse ansızın, tek bir korkunç çırpınışla, acı ve korkunç gerçek gözlerinin önüne serilmişti! ruhundaki sütunlar çöküyor, gökyüzü aralanıyordu sanki; kan çanağı gibi gözlerle, yüzünde mosmor çıkmış damarlarla, yumruklarını havaya kaldırıp ayağa kalkarak vahşi bir hayvan gibi, çılgınca, tutarsız, manyakça çığlıklar attı. artık sesi çıkmadığında bile nefes nefese öylece durup hırıltılı bir sesle kendi kendine fısıldamaya devam etti; şükürler olsun! şükürler olsun! şükürler olsun!"
  • gazap üzümleri tadı aldım sanki
hesabın var mı? giriş yap