şiraze
-
şiraze diye okunur. deri ile ciltlenmis yapraklari bir arada tutmaya yarayan, cildin sirti yapistirildiktan sonra pekistirmek icin kullanilan, eski zaman kitaplarinda kitabin sirtinda ustte ve altta gorulen kumas parcasidir. sirazesinden cikmak deyiminde gecer. deyim bugunlerde dunyanin haline pek uygundur. (bkz: world trade center a iki adet ucak girmesi)
-
farsca'dan gelme kelimedir.
-
kıspetin paçasına denir.
-
mim kemal öke caddesinde eski cafe de parisnin yerine açılan cafe-bar restoran.
-
(bkz: atlama siraze)
-
(bkz: şirazesi kaymak)
-
şirazeden çıkmak ve şirazesinden çıkmak olarak iki farklı şekilde kullanılır ve anlamları da farklıdır.
(bkz: tdk) -
kitapların, kapağa bağlandıkları yerin iki ucunda ibrişimden örülen ince şerit.
-
denge anlamında da kullanılır.
-
eski ciltli kitaplarda yer alan ibrişimden kuşak, şîrâze. kitapların sırtlarında yer alır ve formaları sımsıkı tutar. tertemiz bir kitaplığa yerleştirilen, severek okunan, usulca sayfaları çevrilen kitaplar zaten sahiplerinden fazla yaşar ve belki de şîrâze, sırf bu sebeple kitap gibi olan, kitabî düzgünlükteki insanların sırtlarına lazımdır. güzel atlara binip de çabucak gitmesinler diye.
"cahilsin, okur öğrenirsin. gerisin, ilerlersin. adam yok, yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. paran yok, kazanırsın. her şeyin bir çaresi vardır. fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. sen cilt yapıyorsun, şiraze nedir bilirsin. bizde insan şirazesiz kalmış. hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. dünyaya baktığı zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımızda ayrı düşünüyoruz. yığınlarca tezat içinde yaşıyoruz..." -mahur beste, ahmet hamdi tanpınar
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap