310 entry daha
  • tarık buğra'nın küçük ağa romanında "ali emmi" karakteri, 1918 sonrası akşehir’de kuvvanın kuvvetlenmesi ve desteklenmesi için çalışan; güngörmüş, yaşlı, sözü dinlenen biridir. saltanatın devam ettiği süreçte evlerde gizlice toplanmak durumunda kalan kuvâ-yi milliye özneleri; ankara'nın tayin ettiği askerler, bir kısım bürokrat ve halktan ali emmi gibi vatanperver kişilerden oluşmaktadır. bu toplantıya katılan ve bu toplantılarda konuşulanları kimseye söylemeyeceğine yemin eden eşraftan birisi (ali rıza) kuvvanın bu gizli örgütlenmesini zamanın istanbul hükümetine bağlı "istanbullu hoca" lakaplı hoca efendiye uçurur. bunu öğrenen ali emmi ile gammazcının diyaloğu, romanın aynı isimli dizisinde de (ali emmi'yi kadir savun oynadı) harika şekilde canlandırılmıştı. özetle, ali emmi gammazcıya tiksinerek bakıyor ama bir taraftan da yanından çekip giderken "gammazladın ama hiçbir şeycik değişmez, ben senin yeminini bozduğuna yanarım" mealinde atarını yapıyor. yani diyor ki, kuvva hareketini bu hilekarlıkla durduramazsın, o gideceği yere zaten gidecek ama senin yeminini bozman baki kalacak.

    bu bakış açısının birçok olaya uygulanabilecek bir yönü var. zor zamanlar geçiren bir ülkenin akil adamı ali emmi; henüz savaşın sonucunu bilmeden, sonucu bir şekilde olumlu olsa dahi kuvvanın iktidarda olup olmayacağı hesabını tutmadan doğru bildiği yolda yürüyen bir adamdı. ibrahim'in karıncası (ateşe su taşıyan karınca) gibi de bir tarafı var aslında ali emmi karakterinin. daha o bilinmezlik aşamasında gammazı paylarken; yeminini bozmuş olmasına, mert olmamasına üzülmesinin anlamı; gelecekte hesap verebilirliğinin olmayacağından, sözüne güvenilmeyeceğinden kaynaklanıyor. bu hikaye, dediğim gibi, birçok olayda istemsizce çağrışım yapıyor. peki, bunun bu başlıkla ne ilgisi var?

    kadına (çocuğa verilen değil) nafaka bağlanması uygulamasında yapılması planlanan değişikliği sadece ait olduğu politik cepheden değerlendiren, farklı sözü/argümanı olanları kadın düşmanı ilan eden, kendine erdemlilik atfeden bu 100 kişinin imzalarına bakınca elde olmadan ali emmi'nin söylediklerini hatırlıyorum. orantısız nafaka uygulamasının negatif sonuçları sadece asena erkin örneği ile sınırlı değil, yani bu uygulamanın ömrü o ya da bu şekilde sayılı; yani imzanızla "hiçbir şeycik" değişmez, sizin tereddütsüz atmakla övündüğünüz imzalarınızın hesap verilemezliği sorunu ise baki kalıyor. kendini çağdaş cumhuriyet kadını olarak adlandıran bu güruh içinde öyleleri var ki sanırım daha önce karakterleri gereği kimlerin yanına hizalandıklarını uzun uzun yazmak sıkıcı olur ("yetmez ama evet"in akp medyası tv'lerinde antikemalizm propagandasını yapan, beyaz türk, aranan çağdaş kadın sembolü zeynep tanbay vb). allah'tan çağdaş cumhuriyet kadınlarının çoğu ters giden bir şeyler olduğunun farkında ve onurlu bir duruş sergileyerek bu hemcins kabileciliğine pas vermedi, bilgi edindikleri medyanın neredeyse tamamı bu 100 kişi gibi tuzu kurulardan oluştuğu halde.

    başlığın ilk entry'sini yazan, aldığı favların azlığından ve antitezi olan üçüncü entry'nin çokça desteklenmesinden utanmış olacak ki silip kaçmış. silerken de "cahil ortadoğu halkı işte, sözlük de zaten kadın düşmanı, ne anlarsınız siz çağdaşlıktan" vs. diye mırıldandığını tahmin etmek zor değil. acınası olan ise bu tiplerin "iyi bir şey yapıyorum" zannetmesi, kendini erdemli/duyarlı/bilgili görme narsistliği. sosyal hayata dair bir şeyleri düzeltmek istiyorsanız yüzeysel bakma tembelliğinden vazgeçmeniz ve farklı fikirleri/durumları analiz edebilmeniz gerekir. feminist bakış açısının temel sorunu da zaten budur ama bu durum da feminist hareketin doğası gereği olduğu için şaşırtıcı değil.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap