*

  • mehmet ali birand'ın hazırladığı belgesel. bu belgesel 12 eylül 2005 yani yarın tv8'de yayınlanacakmış.dvdsi ve vcdsi de çıkmış.
  • 9 bölümlük bir belgeseldir. ana tema olarak 1980 askeri müdahalesini almakla beraber; olayları 70 lerin başlarından 90 lara kadar, canlı tanık ve belgelerle irdelediği için iyi bir yakın tarih arşivi olma özelliği de vardır.
  • cok da uzun olmayan araliklarla 9 haftalik bir mini-dizi tadinda gosterilmesi gereken bir belgesel bu efendim.

    yasamadigim bir donemi, yasamiscasina anlatan, yillardir okuduklarimi goruntulerle ve belgelerle pekistiren; cok yalin ve duzgun bir anlatimi olan bir eser. demir kirat ile sevmistim birand'i, burda daha da sevdim, daha da keyif aldim...

    yayin haklari kimdedir, nededir bilemem... ama isterdim ki ne bileyim, agustos 15 - ekim 15 arasi yayinlansin bu belgesel her sene...

    ne kaybederiz sadece iki ay pazartesileri televoleler yarim saat eksik yayinlansa, yerine bu konulsa...
  • araştırmacısı, yapımcısı veya metin yazarı mehmet ali birand olmayan belgeseldir. mehmet ali birand sadece güzel bir şekilde sunumunu, anlatımını yapmıştır. yanlış hatırlamıyorsam bu konuda bir telif/eser sahipliği sorunu da yaşanmıştır.

    3 dvd'lik bir set olarak satılmakta olup, yakın tarihe az biraz ilgisi olan herkesin edinmesi gereken bir belgeseldir. sanki o günü yaşıyormuşçasına heyecanla seyrediliyor.

    faili meçhul hiçbir şeyin failinin meçhul olmadığı çok açıkça görülüyor, yeter ki olaylara biraz uzaktan, yukardan bakabilecek duruma gelelim, bu belgesel bu konuda sadece ipucu vermekle yetiniyor, gerisi size kalmış.
  • tüm bölümleri google video'ya konulmus belgesel.
  • ilk olarak 1998 yılında cine 5'te yayınlanmış ,1999 yılında ise show tv'de tekrarı yayınlanmış olan belgeseldir. 2005 yılında dvd seti halinde piyasaya çıkarılmıştır.
  • darbe öncesini çok başarılı bi şekilde anlatıyor fakat darbe yıllarını aktarmakta biraz başarısız bence. tarihi hiç bilmeyen bi insan seyrettiğinde 12 eylül'ün çok da bi etkisi olmamış zannedebilir hatta. işkenceler, insan hakları ihlalleri, idamlar anlatılıyor ama tabiri caizse biraz "light" bi üslupla. kenan evren'in izleyiciye sempatik gelmesi bile mümkün.

    tabii abartıyor da olabilirim, tarafsız bi gözle seyretmedim belgeseli ne de olsa. yol filminden bi sahneyi gördüğümde yılmaz güney'in adının zikredilmesini bekliyordum, diyarbakır cezaevi'nden bahsedilmesini bekliyordum. en çok da 12 eylül'ün, 1 mayıs'ta taksim'e yüzbinlerce işçi gönderebilen bu toplumdan, nasıl sığ, apolitik, ve evet faşist bi nüfus yaratmayı becerdiğinin üzerinde daha fazla durulmasını bekliyordum. yök'ün kuruluşu sadece bi dakikada geçiştirilmemeliydi bence.

    belgeselin şahsen en etkili bulduğum bölümü ise muzaffer ilhan erdost'un, kardeşi ilhan erdost'un dövülerek öldürüldüğü anı sesi titreyerek anlattığı bölümdü.

    sonuç olarak seyredilmesi gereken, ama en önemlisi de bu seyredilenin eski tarih olmadığının bilincine varılması gereken belgeseldir. o günden bugüne değişen tek şey sol düşüncenin artık esamesinin bile okunmadığı, diğer bütün sağ fikirlerin daha güçlü bi şekilde yaygınlaşmış olduğu, aktörlerinin kimisinin değişmiş, yeni gelenlerin ise eskilerinden hiç bi farklarının olmadığıdır. kenan evren'in başlığı altında kötü eleştiri yapmak artık adetten olmuş, ama bugünkü ardıllarına toz kondurulmuyor. e o zaman seyredilmese de olur. yirmi sene sonra başka belgesellerde bugünü hayıflanarak seyredeceğiz demektir.
  • darbeden en çok etkilenen isimler olarak (!) demirel ile ecevit'i izlediğimiz belgesel.

    erdal eren akibeti belirsiz küçük bir fotoğraf, diyarbakır cezaevi evren'in dilinde bir şaka (!), dev-yol davası ergenekon rezilliğine benzer bir komedi, yök paşası ihsan doğramacı tonton akademisyen gibi verilmiş. konuyu hiç bilmeyenlerin izlememesi gereken bir yapım.

    tam da 'yapanlarından' beklediğimiz üzere.
  • zamanin ne garip bir olgu oldugunu herkese gostermeyi basaran belgesel. zira 70lerde yuz binlerce kisinin chp mitingleri ve 1 mayis gosterileri icin sokaklara dokulmesinin ardindan bugun gelinen durum insana zamanin neler getirebilecegini, neleri degistirebilecegini gosterir.

    yine zamandir 80lerin basinda aldigi kararlarin coguna simdi ‘oldu iste, yaptik bir sey’, ‘dedigimizi kabul et, yoksa kapatiriz partini dedik; e boyun egdiler tabi, ehe ehe’ seklinde yorumlar getiren kenan evren’in o zamanlarda takindigi ciddi ve despot general tavrina karsi simdiki bu esprituel ve george w. bush tadinda (hakkaten mimikleri de benziyor) lakayit tavirlari arasindaki dag gibi farki ortaya koyan.

    bir de kim ne derse desin belgeselin en can alici noktasi, darbe sonrasinda cezaevinde uygulanmaya baslayan ‘karistir, baristir’ sisteminden bahsedilen bolumdur. solcu ve sagci kutuplasmalarin onune gecebilmek icin bir kogusa birer ikiser solcu ve sagci konulur. kimse birbirini kesip bicmemis, aksine dev-sol sanigi bulent forta’nin belgeselde anlattigi gibi yeri geldiginde farkli goruslerden olan mahkumlardan a goruslusu, b goruslu olanin mektup yazmasina yardim etmis, bu sekilde aslinda ‘hepimizin insan oldugu’ gercegi -belgeselde ozellikle vurgusu yapilmasa da- kanitlanmistir. hos, tabii ordunun uygulamadaki amaci bu degildir, o ayri..

    kisacasi bazi yerlerde hafiften tarafli olundugu izlenimini uyandirsa da, mehmet ali birand konusma tarzi ve mimikleriyle kendini her zamanki gibi antipatiklestirmeyi cok iyi basarsa da, insanimizin, toplumumuzun yakin tarihte neler gecirmek zorunda kaldigini, perde arkasinda ne gibi hesaplasmalar dondugunu seyirciye az da olsa gosteren, bu bakimdan izlenmesi gereken bir belgeseldir.
  • laurence olivier'in gayet anlaşılır ingilizcesiyle 20 bölümün üstünde çekilmiş the world at war belgeseli vardır; 2. dünya savaşı üzerine, daha belgesel kanalları ve kablolu veya internet gibi bir teknoloji yaygın kullanımda değilken (1970'li yıllarda) çekilmiş. bu belgesel her bölümünde savaşta çekilen acılardan daha çok, kronolojik sırayla gelişmiş olayları bir bütün içerisinde, dönemin görgü tanıklarının ifadelerini eldeki görüntülerle harmanlayıp seyirciye sunan bir yapım kaygısı gütmüş, wolf pack ile ilgili bilgiyi sonradan uzmanlaşmış ve neden-sonuca göre incelemiş uzmanlardan değil de, direkman karl donitz'den sunma gibi bir şansa sahip olmuştur. yani şimdi 150 tane uzman getirir herhangi bir mevzuda konuşturursunuz; ama olayları yaşamış neredeyse herkes nalları diktiğinden dolayı, o insanları bulup konuşturmak gibi bir imkanınız yoktur.

    bu noktadan hareketle, 1973-1983 döneminin önde gelen kişilerini bulup çekebileceğiniz bu ayarda bir belgesel daha (ne yazık ki) yoktur; bu sebepten objektif bakış açısına göre kabul edilebilecek en mühim görsel kaynak olduğunu düşünüyorum.

    keşke birileri merak edip trt'nin dönem kayıtlarını inceleyip herhangi bir olayı tek başına ele alan başka bir çalışma yapsa diye düşünmekteyim; böyle bir durumun hayal bile olmadığını biliyor olsam da.
hesabın var mı? giriş yap