• (bkz: 12 yıl boyunca zorla resim yaptıran sistem)

    zira resim yapmak öyle herkese öğretilebilecek bir şey değil, daha önemlisi öğretilmesi gereken bir şey de değil. zorla tiyatroculuk öğretmekten bir farkı yok bunun. ilgisi ve yeteneği olmayanın o dersten bir şey öğrenme olasılığı %1, nefret ede ede öğrendiği bu bilgiden yararlanma olasılığı o kadar bile yok. temelini öğretir geçersin, ama yıllar boyu gözüne sokup, eşek yüküyle masraf yaptırıp, insanda o dersin saati her geldiğinde geldi yine tipini siktiğim duygusu uyandıracak bir travma yaratmanın ne alemi var?

    yeteneği ve ilgisi olmayan insana dil ya da matematik öğretmeye çalışılması anlaşılabilir, bunlar gerekli şeyler, ve isteyen herkes farklı derecelerde olsa da yeterince öğrenir. üst düzeyde öğrenemeyen insan mühendis olmaz da avukat olur, çevirmen olmaz da doktor olur, ama hepsinin ortak paydası olmaya yetecek kadarını adam olmaya niyeti olan öğrenci düzgün öğretildiğinde öğrenebilir ve herkese de bu ikisinin birazı gerçekten gerekli. ama resim yapmayı beceremeyene ve nefret edene zorla öğretmeye çalışmak nasıl bir aymazlıktır! o öğrencilerin resimlerini anneleri babaları yapar, ki benimkini teyzemin yaptığı bile olmuştu. bunu da asla kanıtlayamayacakları için mecburen notları verir geçirirler. bu durumda kime neyi kanıtladıklarını zannettiklerini gerçekten merak ediyorum. umarım sistem değişmiştir ve artık kimseye "kafasına silah dayayarak" resim yaptırmıyorlardır...
  • 12 yıl boyunca düşünmeyi öğretemediğinden çok da ş'aapılmaması gereken sistemdir.

    edit: yazmayı da öğretmediğini az önce anladım. (bkz: yazım kuralları)
  • sistem bireylere kendi dilinde okuduğunu anlamayı öğretemiyorken biraz üst seviye ve gereksiz bir hayıflanma gibi geldi bana.
  • “ekşi sözlük’ün en büyük problemi nedir?” diye sorsalar hiç düşünmeden bir konunun özüyle alakalı hiçbir fikri olmayan sığırların o konuda ahkam kesmeye çalışmasıdır derim. eğitim ve gelişim psikolojisinden bihaber, gelişimdeki bireysel farklılıklarla alakalı hiçbir fikri yok ama ne idiği belirsiz bir özgüvenle, istenirse herkese resim konusunda muazzam bir yetenek kazandırılabileceğini savunuyor. yeteneğin doğuştan mı yoksa çalışarak mı elde edildiği tartışmasına girmek istemiyorum bile.

    picasso’yu mezarından kaldır, yüzlerce adet klonlayıp türkiye’nin muhtelif yerlerine gönder. birkaç sene sonunda dikkate değer ölçüde resim yapabilen çocuk sayısının azlığını görünce “aaa ben aslında sığırmışım da haberim yokmuş” deyip şaşıracaksın. resim yapmak, edebiyatta şair eser ezberlemek ya da ingilizce dersinde gramer kasmak gibi bir şey değil evladım. ne kadar iyi eğitim verirsen ver yeteneğin yoksa bir yerden sonra gelişim durur hatta o gelişim hiç olmaz bile. burda da howard gardner( o ne lo futbolcu mu diyor şu an), çoklu zeka ve uzamsal zeka giriyor devreye. of neyse. 24 yaşındaymış da pek de bilemiyormuş. hey allahım.
  • öncelikle şu yetenek goygoyunu bir kenara bırakın. saçma sapan bir şekilde yetenek kavramı ilahi, çok az kişide olan bir şey zannediliyor. hayır arkadaşım, öyle bir şey değil bu. evet kimilerinin gördüğünü kağıda aktarırken daha rahat olması, ellerini kullanırken daha becerikli olması normal, ama bu yetenek değildir, yatkınlıktır. o, 50 sayfa pratik yaparak bir şeyi düzgün çizer, sen 200 sayfa pratik yaparak düzgün çizersin ama neticede çizersin. yetenek dediğiniz şeyin % 90 ı pratiktir. bunu lisede dahi resim dersi zayıf gelip de güzel sanatlar okuyan biri olarak söylüyorum ki bunu diyen sadece ben değilim okulumdaki hocalar da söylerdi. evet kardeşim, sen, çöpten adam bile çizemeyen sen dahi resim yapabilirsin. bütün olay alıştırma ve tekniği öğrenmekte. zira resim yapmak dediğimiz şey aslında bir zanaat gibi bir takım kuralların uygulanmasından başka bir şey değil. işin içine ancak yaratıcılık girdiği zaman ancak bir sanat eseri üretimi ortaya çıkar ki yaratıcılık dediğimiz şey bütün sanat dallarından bağımsız olarak bilim için dahi gerekli olan bir şey. ha bu arada yaratıcılık da geliştirilebilir, onu da söyleyeyim. ne odunlar gördük doğru yaklaşımla barcelona chair haline gelen.

    şimdi bu bakış açısıyla ülkemizde resim derslerinde amaçlananın ne olduğunu sorgulayalım.

    resim yapma tekniklerinin öğrenilmesi mi? hayır değil. türkiyede sadece malzeme kullanımı öğretiliyor. pastel boyayı şu şekilde, sulu boyayı bu şekilde kullanırsınız, hadi bakalım konumuz bu, çizmeye başlayından ibaret bir eğitim söz konusu. espas, ışık gölge değerleri gibi şeylerden bahseden bir tane bile hocam olmadı 11 yıllık eğitim hayatımda.

    yaratıcılığı geliştirmek mi? güldürmeyin allah aşkına haftada 2 saatlik bir eğitimle ne yaratıcılığı?

    öğrencilere rahatlayabilecekleri, kafalarını dağıtabilecekleri bir hobi kazandırmak mı? kimi öğretmenlerimizin gereksiz egoları ve not yaptırımı unsuruyla tam tersine sıkıntı kaynağı bile olabilmekte resim dersleri.

    peki nedir o zaman resim derslerinin amacı? maalesef sadece haftalık ders saatini doldurmak. bunun sorumlusu öğretmenlerimiz değil eğitim sistemimizdir. zira o öğretmenlerde bu sistem içerisinde yetişiyor, o sistemin zorunlu kıldığı kurallar çerçevesinde derslerini işliyorlar. tüm bunlara bir de resim dersinin bir fen bilimleri, matematik yada yabancı dil kadar ciddiye alınmamasını -zira boş adam işidir resim yapmak bizim ülkemizde, karın doyurmaz- ekleyince öğrenci için resim yapmak ancak yetenekli insanların becerebildiği, ciddiye alınmayacak, havadan yüksek not verilen bir ders haline geliyor.

    bu değiştirilebilir mi? tabi ki, doğru eğitim yöntemleriyle, düzgün yaklaşımla değiştirilir. üstelik geniş kapsamlı yaratıcılığı geliştirmeye odaklı bir sanat eğitimi öğrencinin sadece resim yapmasını değil, diğer alanlarda da başarılı olmasını, yeni fikirler üretebilmesini sağlar. nihayetinde yaratıcılık dediğimiz şey basitçe, mühendislikte tutun sanata kadar bütün alanlarda, birbiri ile alakasız unsurları bir araya getirerek yeni fikirler ortaya çıkarmaktır. eğer bu mantaliteyi, akıl yürütme biçimini ağaç daha yaşken verebilirseniz ileride o çocuk sanatçı olmasa dahi olaylara farklı açılardan bakabilen, at gözlüklerinden kurtulmuş bir birey haline gelir.

    görüldüğü üzere olay aslında resim dersi değil, olay bizi yetiştiren eğitim sisteminin ta kendisi. ezberci, oku geççi mantık kaldırılmadığı sürece daha nice nesiller resim derslerinde yabancı dil derslerinde heba olur gider.

    hepsi bir yana, o herkesin gerekliliği konusunda hem fikir olduğu matematik konusunda da durum farklı değil. siz 12 senede matematik öğrenebildiniz mi? söyleyin o zaman polinom nedir?

    not: herkesin resim çizebileceği savıyla ilgili, içinde uygulamalarında olduğu betty edwards ın beynin sağ tarafı ile çizim kitabını öneriyorum. onun dışında a5 boyutunda eskiz için kullanacağınız bir defter alın kendinize, bir de 2b kalem ve otobüste, metroda, vapurda, işte gördüğünüz her şeyi kaba taslak çizin. düzgün çizip çizememenizin bir önemi yok, sadece çizin.
  • allahıım neyseki doğuştan böyle bir yeteneğim varda bu pacoz eğitim sisteminden bunu dilenmedim.

    dipnot:resim/çizim yapmanın yarısı el yetenegi yarısı görmektir.belki el yatkınlığı geliştirilebilir ama bakış açısı, görme kısmı yetenek.
    egitim sistemi hangi konuda vizyon/bakış açısı katıyor ki sanata dair olsun...
hesabın var mı? giriş yap