• yugoslav futbolunun sona erdigi gün de diyorlar bu maca.

    zagreb'deki 40.000 kişilik maksimir stadyumunda dinamo zagreb - kızılyıldız rekabetine yakısır bir mücadeleye sahne olmasi beklenen mac hic oynanamamis, patlak vermesi an meselesi olarak tabir edilen ic savasin fitilini atesleyen bir olay olmustur.

    zeljko raznatovic -nam-ı diğer arkan- önderliğinde belgrad'dan zagreb'e gelen 3000 küsür kişilik kızılyıldız taraftar grubu delije, mac daha baslamadan yerinde duramaz olmus, tribünlerdeki bariyerleri asip, karsi tribündeki evsahibi ekibin taraftar grubu olan bad blue boys tribününe saldirmiştir. her ne kadar bbb grubu da sahaya dalip sirp fanatiklere saldirsa da, sahada görevli sırp çoğunluklu polis tarafindan feci şekilde tartaklanmiştir. macin görüntülerinde de görülebilecegi gibi, bu dakikadan sonra gözler, copla taraftara saldiran polisler, havada ucusan tekmeler, kafalarda kirilan bayrak sopalari, taraftarlari kovalayan itfaiye araclari gibi meydan savasini andiran görüntülere tanik olmustur.

    bütün bu olaylarin arasinda tarihe gecen bir enstantane ve bir kişi vardir. kızılyıldız oyunculari soyunma odasina döndükten dakikalar sonra dahi sahada kalan zagreb oyuncularindan zvonimir boban, sahadaki zagreb seyircilerinden birine girismekte oldugunu görüdgü bir polise, yaradanina siginip allah ne verdiyse ucak tekmeyle dalmistir. boban bu efsane olayin akabinde yugoslav futbol federasyonu tarafindan aylar süren cezalar almasina ve hakkinda davalar acilmasina ragmen, hırvat halkının gözünde bir kahraman olmayi basarmistir.

    bu tekmenin ardindan yugoslav ligi bir sene kadar daha devam edebilmiş, artan politik kaosun ardindan slovenya, hırvatistan, bosna hersek ve makedonya bagimsizliklarini ilan etmis, ve bundan da kısa süre sonra ülke tamamen iç savasin icine sürüklenmistir.

    ic savasta bir cok bbb üyesi hırvat ordusunda yer alip savasmişken, delije'nin tribün lideri raznatovic sirp paramiliter kuvvetlerinin basina gecip, milosevic'in prensi namıyla bir cok korkunc katliami gerceklestirmiş, arkan lakabinin basina sirp kasabi ibaresini de almistir *.

    görüntüler icin:
    https://youtu.be/twmq0gf7ire

    edit: link yenilendi
  • trabzonspor'un hırvat futbolcusu hrvoje cale, bu maça dair duyduklarını/bildiklerini takımının dergisinde anlatmış;

    http://www.radikal.com.tr/…18.03.2009&categoryid=84

    olur da link ölür diye:

    "trabzon - trabzonspor’un hırvat futbolcusu hrvoje cale, yugoslavya’nın dağılmasıyla sonuçlanan sırp-hırvat savaşının başlamasına neden olan dinamo zagreb-kızılyıldız maçını kaleme aldı.
    cale, maçta güvenliği sağlayan ve zagreb taraftarlarını döven sırp polise, öfkelenen efsane hırvat oyuncu boban’ın tekme atmasıyla başlayan ve sokaklara taşan olaylar nedeniyle savaşın başladığını belirterek, "o maç keşke hiç oynanmasaydı" dedi.
    bordo-mavili takıma sezon başında hırvatistan’ın dinamo zagreb takımından transfer ettiği cale, trabzonspor dergisi için kaleme aldığı yazıda, savaşın başladığı 1990 yılında kendisinin 5-6 yaşlarında olduğunu belirtti.
    milli futbolcu, 13 mayıs 1990 tarihinde dinamo zagreb ile kızılyıldız’ın karşılaştığını hatırlatarak, "yugoslavya’nın dağıldığı dönemdi. yugoslavya dağılırken, kendi içindeki her grup bağımsızlığını isterken, sırplar, kendilerinin hakim olduğu yugoslavya’nın devamından yanaydılar. tam da tartışmaların alevlendiği zamana bu maç denk geldi. bu maç bana kalırsa hiçbir zaman oynanmamalıydı" ifadelerini kullandı.
    karşılaşmada, belgrad’dan gelen kızılyıldızlı taraftarların çıkardığı olayların sırp-hırvat savaşının ve yugoslavya’nın dağılmasının başlangıcı olduğunu savunan cale, şöyle devam etti:
    "maçta polis ile yaşanan atışmalar kavgaya dönüştü. kızılyıldızlı taraftarlar, dinamo zagreb taraftarlarına küfür etmeye başladılar. karşılıklı tribünlerde oturan taraftarlar tahrik olunca, aradaki bariyerler kırılarak aşılmaya çalışıldı. güvenlik güçlerinin çoğu o gün sırplardan oluşuyordu ve kalabalık zagrebliler, sahaya girmeyi başarmıştı. doğal olarak da sırp polisler ve hırvat taraftarlar arasında büyük bir kavga çıkmıştı. polis, dinamo zagreb taraftarlarına saldırırken, futbolcuları da büyük öfke kaplamıştı. en çok öfkelenen efsane futbolcu boban, bir anda öne atlayarak sırp polise tekme ve yumruk attı. boban’ın bu hareketi onu hırvatistan’da ilah durumuna getirdi."
    zagreb’in meşhur taraftar grubu bad blue boys ile polis arasındaki kavganın büyümesiyle sahaya küçük kaya parçalarının atılmaya başlandığı anlatan cale, "maçın oynanamayacağı anlaşılınca, maç iptal edildi. statta büyüyen kavga caddelere sıçradı. savaş alanına döndü sokaklar. ben küçüktüm, ancak hikaye hep böyle anlatılır. bu durum savaşın tetikleyicisiydi. bugün dahi konuşulurken hırvatlar, ’sırplara karşı benliğimizi ortaya koyduk’ diyerek bununla gurur duyarlar" ifadelerini kullandı.

    -taraftarlar savaşa gitti-

    savaşa bad blue boys taraftarlarının birçok mensubunun da gittiğini belirten cale, şöyle devam etti: "cephede savaştılar. bugün zagreb stadı’nın girişinde büyük bir anıt vardır ve bu anıt da savaşta ölen dinamo zagbeb taraftarları anısına yapılmıştır. belirli aralıklarla taraftarlar bu anıtın önüne giderek saygı duruşunda bulunurlar. ben futbola 9 yaşında bu takımda başlayıp 14 yıl boyunca alt yapıda oynadığım için onların içinde bulunamadım, ancak hırvatistan’da saygın bir yere sahiptirler. biz onların desteğini hep yanımızda hissettik. herkes onlardan övgüyle bahseder."
    cale, babasının da savaşa gidenler arasında yer aldığını ifade ederek, "eve gelip zorla onu askere yazdıklarını hatırlıyorum. savaşın ön cephesinde olmasa da bire bir içindeydi. savaşı yaşadı ve ailem de bundan oldukça etkilendi. dayım özel timle birlikte en ön cephede savaştı. hem kendi ailemden hem de yakın çevremizden cepheye gidip de dönmeyenlerin sayısı oldukça fazlaydı" sözlerini kullandı.

    -savaşın derin etkileri oldu-

    hrvoje cale, savaşın çok derin etkilerinin olduğunu, birçok kişinin hala travma sonrası stres bozukluğundan şikayetçi olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
    "akli olarak dengesini toparlayamayanlar var. hangi aileye giderseniz gidin hala savaşın izlerini ve yıkımlarını yaşayan insanlar bulursunuz. bizim dalmaçya kıyısında evimiz vardı ve yazın oraya gider denize girerdik. o canım yerler savaştan sonra mülteci kamplarına çevrildi. savaş sırasında roketlerle darmadağın edildi. güzelim deniz kıyısı tanınmayacak hale geldi. o dönemde hırvatistan’ın çeşitli yerlerine yerleştirilen mayınlar yüzünden birçok kişi sakat kaldı veya hayatını yitirdi. bugünlerde bile buna maruz kalan insanlar oluyor.
    1997 yılında savaştan sonra dinamo zagreb ilk kez bir sırp takımıyla karşılaştı. partizan ile belgrad’da uefa kupası ön eleme maçı oynadık. orada kaybettik. ancak rövanşında zagreb’te 30-40 bin kişinin doldurduğu statta 5-0’lık bir galibiyet alarak tur atlamıştık ve bugün hırvatistan’da bu başarı tarihteki en önemli 3 başarıdan biri olarak gösterilir. bu maçın ardından hırvatistan’da herkes göğsünü gere gere gezmişti."

    -savaşlar keşke olmasa-

    cale, bağımsızlıklarını savunmak için savaşmak zorunda kaldıklarını kaydederek, "bu durum mecburiyet haline gelmişti. karşınızda saldıran düşman var ve var olduğunuz toprakları gelecek nesillere taşımak için savaşmak zorunluluk haline gelmişti. buna rağmen savaş mecburidir diyemem. yani savaşlar keşke olmasa" ifadelerine yer verdi.
    bugünlerde eski yugoslavya’ya dahil olan ülkeler arasında bölgesel bir lig kurulmasının gündemde olduğunu belirten cale, yazısını şöyle noktaladı:
    "ancak ben böyle bir ligin kurulabileceğine inanmıyorum. çünkü taraftarlar arasında çok büyük husumetler var. bu husumetler giderilmediği sürece her maç bir olay çıkacaktır. sporun birleştirici özelliğini kullanarak böyle bir uygulamaya doğru gibi gözükse de birçok insan hala savaştan kalan hatıralarıyla yaşamaya devam ediyor. henüz her şeyin dumanı bu kadar üstündeyken bunu yapmak riskli olabilir. savaş insanların ölmesinden başka bir şey değil. konuşarak ve uzlaşarak halledebileceğiniz konuları, savaşarak halletmeye çalışmak çok kötü. ben, ailem ve halkım bunu yaşadık ve yakından gördük." (aa)"
  • ikinci dünya savaşı’ndan hemen sonra kasım 1945’te yapılan seçimlerde komünist parti oyların %90 ını alıp yeni meclisi kurarak tito yu cumhurbaşkanı seçti. amacı üye ülkelerin milli bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini, sömürgecilikten, yayılmacılıktan, ırkçılıktan ve her türlü dış baskı, istila, işgal ve dış müdahaleden korumak olan bağlantısızlar hareketi’nin de kurucularından olan tito 1980 e kadar yugoslavya çatısı altında bütün halkaların kardeşlik içerisinde yaşamasını sağladı. ancak tito sonrası dönemin hemen başlarında, kurduğu yugoslavya da eskiye özlem hemen baş gösterdi ve milliyetçi akımların popülaritesi yine ayyuka çıktı. tito’nun futbolun birleştirici eğlenceli tarafını da kullanarak yarattığı kardeşlik ortamı ölümünden sonraki 10 yılda artarak devam eden milliyetçi akımların etkisiyle bunalım ve parçalanma sürecine girdi. başta sırplar, hırvatlar ve boşnaklar olmak üzeri birçok milletin 45 yıl boyunca kardeşlik içerisinde yaşadığı yugoslavya henüz tam bir kargaşa içine girmemişken, her böyle durumun baş aktörü olan abd ve almanya gibi nifak tohumu ekicilerin tetiklediği savaş kapıdaydı. ülkenin parçalanmamakta direndiği bu günlerde tito zamanında birleştiricilik rolünü üstlenen futbol sahaları artık milliyetçiliğin ve ayrılıkçılığın en önemli öğeleri haline gelmişti.
    90 ların ortasına gelindiğinde kızılyıdız taraftarları sırp milliyetçiliğinin en büyük destekçileri haline geldi. taraftar grubu delije nin lideri arkan (zeljko raznatoviç) taraftarları organize ederek milliyetçiliğin en sert hallerinin tohumlarını ekmeye başladı. peki kimdi bu arkan, neden bu güzel oyunun içine milliyetçiliği karıştırdı, neden insanların en hassas noktalarını farklı amaçlara yönlendirdi? basit bir lider miydi? yoksa bir kukla mı? arkan, tito döneminde hava kuvvetlerinde subay olan bir babanın oğludur. çocukluğunda da her zaman sıra dışı, yerinde duramaz bir kişiliğe sahiptir. ergenlik yıllarında bir an önce kısa yoldan köşeyi dönüp zengin olmaktır tek amacı. belki de babasının komünist dönem askeri olmasından kaynaklanan baskıcı yapısı onu bu şekle büründürmüştür kim bilir? gasp, kapkaç, hırsızlık, haraç gibi bir sürü suçtan hüküm giydi, hapse girdi, kaçtı. ülke dışında bir sürü suça karıştı banka soymaya kalktı yakalandı ama nasıl olduysa oradan da kaçtı. ülke dışında da hüküm giydiği halde hapisten kaçmayı başarınca tekrar ülkesine döndü ve yugoslavya gizli servisi adına çalışmaya başladı. yugoslavya gizli servisi adına pis işleri yapmaya başladı ve ünü arttı. daha sonra da bozulan ülke durumundan faydalanıp, yasa dışı işler yapmaya, pay almaya başlayıp bir nevi mafya babası oldu. aslına bakılırsa arkan 80 lerin sonundan itibaren komünist ekonomiden gangsterler ve kaçakçılarla gelişen ekonomiye geçişin en önemli figürü oldu. miloseviç in halkın bastırılmış milliyetçilik duygularını suiistimal ederek popülerlik toplayarak ve güç kazanarak 1986 yılında komünist parti nin başına geçmesiyle onun yanında yer aldı. bu yakınlaşma, iki eli kanda olsa kızılyıldızı desteklemek, delije yi coşturmak için tribüne koşan arkan ın kızılyıldız tribünlerini var olan holiganizmden daha da farklı bir şekle büründürerek politize etmesine yardımcı oldu. aslında savaştan zarar görmüş, hastalıklı ideolojilerle savaşan bir toplumda holiganizm normal karşılanabilecek bir durumdu ve bu sadece o zaman ki adıyla yugoslavya da ortaya çıkmış bir olgu değildi. 80 lerin başında bu bu olgu batı toplumları için en büyük tehlikelerden biri olarak görülüyordu. margaret thatcher holiganizmin uygar bir toplum için utanç verici olduğunu söylüyordu. evet belki de haklıydı, ancak bu davranışları sergileyenler uzaydan gelmediler, bu toplum yapısı içindeki bir sürü “utanç verici” olgu sonucunda ortaya çıktılar. belki de sadece sonuca bakmak sorunu görememeyi kolaylaştırıyor. 80 ler ve 90 larda avrupa da, latin amerika da ve hatta afrika şiddet olgusu futbol kültürünün bir parçası haline gelmişti. fakat sırp taraftarların daha organize ve daha iyi silahlanmış olmaları her zaman onları diğer benzerlerinden ayıran en önemli özellik oldu. holigan davranışları üzerine araştırma yapan sosyologlar bu davranışların ekonominin kötüye gitmesi ve ataerkil gücün kaybedilmesinden sonra, erkeklik gücünün tekrar elde edilmesi için futbolun güzel bir araç olmasından kaynaklandığı konusunda birleşiyorlar. bu şiddet olgusu üzerine hastalıklı milliyetçilik ideolojisini de entegre ettiğinizde nasyonalizmin kalesi kızılyızdız tribünlerini ortaya çıkarmak hiçte zor olmuyor.
    komünist yönetim altındaki doğu bloğu ülkelerin futbol takımlarının sponsorları vardı. bunlar ordu, hükümet, polis veya bazı bakanlıklar gibi yönetimde olan güçlü kesimlerdi ve bu durum dönem futbolunu ülke yönetimindeki egemen güçlerin mücadele alanı haline getirmişti. belgradda da bütünlükten ve etnik harmoniden yana olan ordunun takımı partizan ve polisin desteklediği ve milliyetçiliğin, kimilerine göre ırkçılığın tarafı kızılyıldız takımları vardı. miloseviç in başa geçmesiyle milliyetçiliğin artması ve artık polisin desteğinin gözle görülür artışı statlardaki şiddeti arttırdı. tarihler 13 mayıs 1990 ı gösterdiğinde o zamanlar yugoslavya sınırları içinde yer alan hırvatistan da oynanan dinamo zagreb-kızılyıldız maçı “savaş başlatan maç” olarak hafızalara kazındı. şampiyonun çoktan belli olduğu bu maç kızılyıldız için sadece bir şampiyonluk kutlamasıydı. ancak sahadakiler için kutlama olan bu maç aşırı derecede hastalıklı ideolojilerle millileştirilmiş tribünler için çatışma niteliğindeydi. belgrad tan 3 bin kişilik taraftar grubu, tel örgüleri eritmek için yanlarında asitlerle zagreb e geldi. zagreb in maksimir stadı o gün tarihi bir olayın baş aktörü olacağını hiçbir zaman bilemeyecekti. maç başladıktan sonra 3 bin delije, zagreb taraftarına saldırdı ve zagreb li taraftarlar sahaya girdi. daha maçın başlama düdüğünün üzerinden 10 dakika bile geçmeden futbolcular soyunma odasına kaçışıyordu. bu esnada ne yapacağını bilmeyen polis, amirlerinin emirleri yerine milliyetlerine göre taraftarlara saldırdı. o kargaşada zagrebli bir taraftarı döven polise dinamo’nun ve daha sonrada milan’ın yıldızı olacak boban uçan tekme atarak belki de ilk hırvat savaş kahramanı oldu. aslında tekme attığı polis bir sırp değildi, bosnalı bir müslüman olan polis daha sonra boban ı affettiğini açıklayacaktı. ceza alıp uzun süre forma giyemeyen boban ortamın milliyetçi havasını devam ettirircesine açıklamalarına devam etti; “ben o anda sadece tek bir ideal, tek bir dava uğruna kariyerimi, şöhreti elimin tersiyle ittim, hayatımı hiç düşünmeden riske attım; bugün de aynısını yaparım çünkü o ideal, o dava hırvatistan’ın davasıdır”. boban ın bu davasında çok ta ciddi olmadığını iç savaş patlak verir vermez milan a imza atıp hemen paçayı kurtarıp köşeyi dönmesinden anlayabiliyoruz. fakat o sahada savaşı başlatan kargaşanın figürleri dinamo ve kızılyıldız taraftarları bu kez sokaklarda birbirlerini öldürmeye devam ettiler. bir dönem ülkemizde trabzonspor forması giyen cale o maç ile ilgili trabzonspor dergisine şu açıklamayı yapıyordu; ''yugoslavya'nın dağıldığı dönemdi. yugoslavya dağılırken, kendi içindeki her grup bağımsızlığını isterken, sırplar, kendilerinin hakim olduğu yugoslavya'nın devamından yanaydılar. tam da tartışmaların alevlendiği zamana bu maç denk geldi. bu maç bana kalırsa hiçbir zaman oynanmamalıydı''. birçok otorite tarafından savaş başlatan maç aslında çok basit bir saha içi olay gibi görünse de meselenin ve olayların derinine inildiğinde sadece futbol kaynaklı olmadığı açıkça görülüyor. futbol, ne franco ispanyasında ne de mussolini italyasında hiç bu kadar büyük bir çirkinliğe neden olmamıştı. insanların komşularını gırtlakladığı, beraber birçok şeyi paylaştığı insanları düşman olarak gördüğü, etnik temizliğin yaşam biçimine dönüştüğü, olması gerekenmiş gibi gösterildiği hastalıklı ideoloji sadece siyasetin değil, toplumun eğlence olarak nitelendirdiği futbolun da içine dâhil edilmesi ne kadar kötü…
  • 24 sene sonra bu kez slav dünyasının doğu tarafında bir benzeri gerçekleşen tarihi maç. yugoslavya'nın çöküşünün başladığı karşılaşma.

    (bkz: 2 mayıs 2014 odesa olayları)
  • ben doğduktan 7 sene 9 gün sonra oynanmış olaylı maç!
    (bkz: bir günlük olarak ekşi sözlük)
  • pkknın futbol kulüplerine el atmasıyla türkiye'de daha fazla konuşulmaya başlanan karşılaşmadır. futbol deyip küçümsememek gerek. hatırlanacağı üzere yugoslavyayı parçalayan süreç bu maçla başlamış, suriye’deki kürt-arap ayrışması da 2004 yılında kamışlı’da oynanan bir futbol maçıyla doruk noktaya ulaşmıştı.
  • https://twitter.com/…ska/status/1260557780974546945

    adresinde kendisi hakkinda bir akis var.
hesabın var mı? giriş yap