• her yıl olduğu gibi bu yıl da 14 şubat 2006 salı günü ankara'da imge kitabevinde 18.00 - 20.00 saatleri arasında yapılacak olan edebiyat etkinliğidir. (yarini koluna takıp gelen arzu ederse çift etkinlik yapma olanağına da sahip olabilir, benden söylemesi)
    program aşağıda yer almaktadır:

    edebiyatçilar derneği
    ve
    imge öyküler dergisi

    14 şubat 2006 dünya öykü günü
    ankara izlencesi

    müzik violensel: seda çınar
    gitar : eren albayrak
    klarnet : zeynep inandık
    (klasik müzik seçkisi)
    sunum
    dünya öykü günü bildirgesinin okunması tekgül özcan

    açılış konuşması yaşar bodur

    2006 öykü bildirisi tarık dursun k. (yazarın kendine ait öykü bildirisi)
    ustalara saygı kuşağı
    -vusat o bener tekgül özcan
    -salim şengil ayten mutlu
    -sulhi dölek aylin göke
    usta ve genç yazarlarımızın iletileri

    -mustafa şerif onaran -erhan bener -çetin öner -remzi inanç -nazlı eray -erendiz atasü -cemil kavukçu -hasan ali toptaş -sevgi özel -atilla şenkon -alper akçam -metin turan -kemal ateş -tuncer uçarol -kevser ruhi -müyesser güner -selçuk sarısaltık -perihan taylan
    -münevver oğan -çiğdem ülker -hasibe ayten -şelale özmen -veysel güner -esra odman -lütfiye aydın -aslı solakoğlu -seyhan ecer -nurhayat bezgin -mine hoşcan bilge -toprak işık

    edebiyatçılar derneği yaratıcı yazarlık atölyesi katılımcılarının iletileri
    kısa film gösterisi
    atilla şenkon’un sinemaya uyarlanmış kısa öyküsü ten yükü

    ortadoğu yazarları
    sadık hidayet ayça nilüfer bilgin

    yer: imge kitapevi, ankara
    zaman: 14 şubat 2006, 18:00 – 20:00
  • her insanın bir öyküsü vardır. işte ekşi sözlükte bizlerin öyküsü. kutlu olsun.
  • bu yılki ankara etkinliği 14 şubat 2007 çarşamba günü edebiyatcilar dernegi ve maden muhendisleri odasi işbirliğiyle yapılacak olan dünya öykü günü dür.

    tarih: 14 subat 2007 carsamba
    saat: 18.00
    yer: turk harb-is sendikasi konferans salonu
    inkilap sokak, no: 20, kızılay-ankara

    program:

    sunum
    dunya oyku gunu bildirgesi
    leyla ipek / arzu alir .

    acilis konusmalari
    edebiyatcilar dernegi / aysu erden (baskan yardimcisi)
    maden muhendisleri odasi / mehmet torun (baskan)

    nezihe meric'in 2007 oyku bildirisi
    nezihe meric'in oyku bildirisi ve yasam oykusu
    tek gul

    ilhan tarus uzerine bir degerlendirme
    mustafa serif onaran

    nezihe meric'in bir öyküsü (canlandirma)
    cisenti
    polat eyluloglu (kara tiyatro)

    sinevizyon gosterimi
    sinasos

    yilin oyku degerlendirmesi
    cigdem ulker

    yazarlarimizin oyku uzerine iletileri
    ergun evren, seyhan ecer, kevser ruhi, hasibe ayten, tuncer ucarol,
    kemal ates, alper akcam, metin turan, bilge ongore, mine hoscan bilge,
    hasan ali toptas, nurhayat bezgin, remziye aslan, rezzan katilmis,
    mehmet murat ildan, tek gul

    edebiyat ve sanat dergilerinin iletileri

    lacivert dergisi, deliler teknesi, koridor dergisi
    patika dergisi, damar dergisi, mevsimsiz yayinlari

    yaratici yazarlik atolyesi iletileri
    edebiyatcilar dernegi

    turku dinletisi
    nuran tas
    (turk halk muzigi sanatcisi)

    ---------

    istanbul'daki etkinlik programı şöyledir:

    notos oyku iki aylik edebiyat dergisi

    14 subat dunya oyku gunu - istanbul

    tarih: 14 subat 2007 carsamba
    saat: 19.00
    yer: fransiz kultur merkezi, beyoglu, istanbul

    program:

    acilis konusmalari:
    semih gümüş (notos oyku yayin yonetmeni)
    arnaud littardi (fransiz kultur merkezi muduru)

    nezihe meric'in 2007 dunya oyku gunu bildirisi

    erdal oz anisina dia gosterisi
    zeynep tanbay

    sabahattin ali'nin 100. yili
    tahsin yucel

    maurice blanchot'un 100. yili
    ahmet soysal
  • bu yıl fransız kültür de bir etkinlikle yad edilecek gün.

    dünya öykü günü

    journée mondiale de la nouvelle

    14 şubat cumartesi, 15:00 -17:00

    istanbul fransız kültür merkezi

    samedi 14 février, de 15h à 17h

    à l’institut français d’istanbul

    en turc / türkçe.

    entrée libre. / giriş serbesttir.

    1996 yılında önerilen ve edebiyatçılar derneği’nden sonra pen tarafından da kutlanmaya başlanan dünya öykü günü, uluslararası pen merkezi tarafından da benimsenmiş bulunuyor. daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da dünya öykü günü istanbul fransız kültür merkezi ve pen işbirliğiyle istanbul fransız kültür merkezi ev sahipliğinde kutlanacak.
    bu yılki etkinlik “öykülerimiz kardeştir” teması etrafında düzenlenecek. bu yıl öykü bildirisini osman şahin kaleme aldı. uluslararası p.e. n merkezi genel sekreteri yazar, eugene schoulgin ve yazar yasemin yazıcı ’nın açış konuşmalarıyla başlayacak programda, osman şahin, ayhan bozfırat ve guy de maupassant’ın öykücülüğü üzerine adnan binyazar, sırma köksal, prof. dr. aysu erden birer konuşma yapacak.
    sunuculuğunu aliye uslu’nun üstlendiği “14 şubat dünya öykü günü” kutlama programında maupassant’ın “onarılmaz hata” öyküsü seslendirilecek.
    geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz edebiyatçıların anılacağı bir konuşmanın da yer aldığı programda değerli öykü yazarımız osman şahin’in biyografik yaşamöyküsü üzerine kurgulanmış bir video gösterisi izleyeceğiz.
    ayrıca katılan konuklara, notos öykü dergisinin ayhan bozfırat ve maupassant’dan hazırladığı “bir öykü”leri sunulacak.

    -alıntı-
  • 2010 dünya öykü günü bildirisi

    paleolitik çağlardan beri ispanya’daki altemira mağaralarına çizilen av resminden bugüne insanlar öykülerini aktarıyor. din öncesi şaman törenlerinin büyüleyici doğa söylemi, izmirli homeros’un anlattıkları, gılgameş, kanımca ilk gerçeküstü yazarlardan evliya çelebi’nin seyahatnameleri, masallar, söylenceler birbirlerine eklenerek çağlar boyu sürecek yolculuklarındalar.

    insan sesini söze dönüştürdüğünden bu yana öyküsünü anlatıyor. tabletlerde, papirüslerde, sonunda da sayfalarda tüm sesler yerini buluyor. bu çabalar insanlığın kendisiyle karşılaşmasıydı. toyluk dolu bu varoluş sorgulaması yazı yokken de vardı.

    insanların ütopyasına ulaşma isteğindeki caymazlığı onun binlerce yıllık geçmiş kayıplarını araştırdığımızda ne denli erkenlere tarihlendiğini öğreniyoruz. yirminci yüzyılın acılarla, kıyımlarla, adaletsizliklerle dolu zamanını sonlandırıp yirmi birinci yüzyılı iyileştirici bir beklentiyle karşıladık. şölenler onuruna kadeh kaldırmalar… oyalanma çabası daima geçici bir heves sevincini taşır. hoş görülesi bir durum gibi algılansa da bu iyimser beklentilerimiz hızla geri tepti. yeni yüzyıl da ardındaki tüm olumsuzlukları aman vermeden taşıyor.

    işte tam burada öyküler yazılır, yazılmaktadır. öykü inançtan değil, ütopyasından güç alır. çünkü ütopya asla soyut bir kavram değildir. toplumlar insan değerini savunan başka bir hayatın özlemini taşıyorsa, erkin buyurganlığını eleştiriyorsa düzeni yenileme gücünü yitirmez. ütopya tartışmaya, eleştirmeye açık bir olgu olarak aklımızı aydınlatmaktadır. çok eski bir gelenekten uzanan öykünün günümüzde de atan canlı damarı durma güçlenecektir. yineleyelim, ütopya bence soyut bir kavram değildir.

    14 şubat dünya öykü günü’nü sevinçle kutluyoruz.
    füruzan
  • “14 şubat dünya öykü günü’ne atfen"

    sokaktayız, yaşamın tam ortasında…
    acele adımlarıyla önümüzden gelip geçiyor insanlar; çoğunda bir koşuşturma, bir telaş… bazısı, hemen yakınımızda durup, ayaküstü konuşuyor arkadaşıyla; harfleri yutarcasına bir şeyler anlatanların yanında, kiminin durgun bir nehir gibi sesi …
    bir sıraya, yan yana oturmuşuz, dirseğin dirseğime değiyor. yüzüne bakıyorum: elinde tuttuğun kâğıtlarda yazılanlara kendini öylesine kaptırmışsın ki, sana baktığımı fark etmiyorsun; o güzel dudaklarının ince ince kıpırdayışını, nasıl bir mutlulukla seyre daldığımı… hatta sana sokulup saçlarını derin derin kokladığımı bile...

    “… ellerinden başlıyordu içimdeki serüven; her şey onlardı, bütün anlamlara, bütün mucizelere isim olanlardı: ellerin bambaşka bir dünyaya açılan bembeyaz bir kapının iki koca kanadıydı. göğsümün orta yerinde, asi bir kuş gibi çırpınan özgürlüğüm, ellerinde buluyordu kendi gür sesini. onlara dokunduğum an, yüreğimi baştan başa yaran dikenli teller yok oluyordu, önümde yemyeşil bir deniz uzanıyordu. kasvetli düşlerimde yapayalnız gezinirken; korkulardan koridorlarda, duvarları yoklaya yoklaya yolumu bulmaya çalışırken; karanlıktan bir dev, ürkünç nefesiyle ensemde, buzdan bir gülle gibi soğuk soğuk solurken, hep sen, hep ellerin oldu yanımda, onlar birer beyaz fener gibi yol gösterip, aydınlığa çıkardılar beni.
    ah onlar! kucağımda yatan çocuklarımdır benim; bakarlar gözlerime sev diye! sevgilim, sen duymasan da ben hep söyledim: ellerindir senden bana en güzel hediye…”

    — kız ne almış sana ferit, yanında mı?
    — ay ne alacak be nuran, geçen yılkinin aynısı.
    — nasıl yani? yine saat mi almış ala ala?
    — evet, o kadar da dedim, bana farklı, güzel bir şey al alacaksan! elime aldığımda, koluma taktığımda ya da sırtıma giydiğimde bir bakanın, dönüp bir daha bakacağı bir şey olsun! sıradan bir şey düşünüyorsan bırak düşüncede kalsın, diye!
    — alınma şekerim ama senin bu sevgilinde romantikliğin r’si yok.
    — yi’yim onun romantikliğini ben kız. r’si olmadığı gibi onun o koca kulaklarına romantik sözü bir kez olsun çarpmamıştır bile. hem bilmez misin sen onu, kendisi bir duvardan azıcık yumuşak, bir odundan bir gıdım serttir..
    — hani nerde aldığı o saat?
    — elinin köründe! nerde olacak ofiste. ona da telefon ettim, gel al dedim hediyeni.

    diğer sayfayı çeviriyorsun.
    yüzüne belli belirsiz dağılan o gülümseme; içinin ne kadar ışıdığının, yüreğinde ne huzurlu, ne eşsiz duyguların gezindiğinin aynasına dönüşüyor, her şey bir bir yansıyor oradan. öyle bir ayna ki o, sende gördüklerimi akın akın bana da taşıyor, bende çoğaltıyor.
    o an rüzgâr saçını getiriyor gözlerinin önüne; okuman bölünmesin, dikkatin dağılmasın diye alıp o bir tutam saçı, kulağının arkasına usulca koyuyorum. sonra ensende, yanaklarında, boynunun o güzelim, o eşsiz kıvrımlarında, mutluluğun bahçesinde gezdirir gibi dolaştırıyorum parmaklarımı.
    iki kişi gelip yaslanıyorlar yanımızdaki duvara; kızın elinde, yaprakları kırmızıdan siyaha dönmüş bir demet gül var. erkekse elini kızın omzuna atmış, bedenleri arasıdan rüzgâr geçmiyor.

    — beni çok mutlu ettin cem, hiç beklemiyordum senden bunu.
    — neden beklemiyordun, bugünü unutacak değildim ya.
    — ne bil’im işte, arkadaşlarımla da geçen gün konuşmuştuk, zehra demişti ki…
    — başlatma o kızın yedi ceddine şimdi! allah allah mübarek günde de ağzım açılacak. hem ben o zilliyle görüşmeyeceksin demedim mi? kızım, o sağlam pabuç değil, kimlerle düşüp kalktığını sen benden iyi biliyorsun. mahalleli dilinden düşürmüyor onu. benim bile kaç arkadaşım…
    — ya niye öyle diyorsun cem, hem herkesin hayatı kendine. o öyle diye ben arkadaşlığımı nasıl bitiririm, kaç yıldır tanıyorum kızı, üstelik bana bir kötülüğü de dokunmadı ki.
    —tabii ya, illa pavyona düşeceksin, o zaman göreceksin gerçekleri değil mi?
    — lütfen bozma ağzımızın tadını şimdi.
    — neyse geçelim onu. sen bu hafta sonu için ne diyorsun?
    — olmaz cem, ısrar etme o konuda artık. size nasıl gelirim ben, hem evde annen baban olsa neyse, tanıştıracaksın der, sıkılarak da olsa gelirdim, ama böyle gelmem.
    — bak kızım, bırak nazı olmazı! gelmezsen aramızdaki her şey biter ona göre!

    “… gülüşün, içimdeki ormanın en ulu çınarıdır sevgilim, dalları ki bir ucumdan bir ucuma uzanır, sarıp sarmalar beni serinliğiyle! ne zaman seni sevmek, bir afyon gibi başımı döndürse, mutluluk girse kanıma renkli düşlerden örülme bir gece gibi, onun gölgesinde dinlenirim hep. dört yanımda yükselen kale duvarları, bazen ellerimi kollarımı sımsıkı bağladığında, çaresizlik geveze bir baykuş olup ruhuma tünediğinde, gülüşün beni bir hayalet gibi geçirir o duvarlardan. suya kavuşan minik bir serçeyim onu bulduğumda, incecik bir derede coşkuyla yıkanırım.

    gülüşündür hiçbir yere sığdıramadığım en değerli hazinem, her nereye gidersem yanımda götürdüğüm. o ki senden hediyedir sevgilim; varlığı bir başka hayat, yokluğu kördüğüm!”

    atılıyorsun boynuma.
    “hediyelerin en güzeli seninki, senin öykün!” diyorsun.
  • okumayı sevmeyen türkiye'de esamesi okunmayan gün. dünya öykü ve kütüphaneler günü.
hesabın var mı? giriş yap